Kayıt Ekonomisi: Her gelirden adaletli vergi

Bu yazıyı paylaş
X It! LinkedIn Facebook

Askerlik gibi bir diğer vatandaşlık görevi de vergi vermek değil midir? Peki askerlikte yeni bir düzen getirilmesi şart iken, vergi sistemimiz çok mu adaletli? Vergi tabanı denilen vergi veren vatandaş sayısı artırılabiliyor mu? Bir dükkana girip bir şey alıp para ödemeden çıkmaz hırsızlık ise devletin vergilerle yarattığı hizmetlerden vatandaş olarak yararlanıp ama karşılığında vergiyi tam olarak vermemek, vergi kaçırmak hırsızlık değil mi? Kimin parasını çalmaktır? Devletin mi yoksa vergisini veren komşunun mu?

Devletin topladığı vergileri kullanma şekline girmeden veya hangi yollarla nasıl harcanması gerektiği konularına girmeden, vergi toplaması üzerine düşüncelerimi yazacağım.

Adaletli Vergi

Kazanca, gelire göre vergi toplamak gerekir. Fakat mesela yılda 15 bin lira kazanan herkes aynı oranda vergi veriyor mu? 30 bin kazanan ya da 300 bin kazanan?

Maaşından bir şekilde hemen kesilen kesimin vergi kaçırması mümkün değilken, kazancına göre sonradan “beyan” ederek vergi ödeyenlerin vergi kaçırmadığını söylemek mümkün mü?

“Vergiden kaçınma”nın ötesinde bizzat “vergi kaçıranları” nasıl tespit ederiz? Nerede ne kadarlık kaçak vardır? Ekonominin kayıtlı kısmı artmadan vergi kaçağını bulmak veya kaçağa engel olmak mümkün değildir.

Hiçbir vatandaş her hangi bir devlet kurumu ile ihtilaflı olmak istemez. Ceza ödemek istemez. Vergi kanunları, vergi sistemi o kadar karmaşık ki çoğu vatandaş vergiden kaçınmayı bile düşünmeden vergisini öder aslında. Ama kıstılı büyüyen bir ekonomide vergi gelirlerini artırmak böyle adaletsiz bir vergi sistemi ile mümkün olmadığı ortadadır.

Son 20 senenin rakamlarına bakalım. Mükellef sayısı ne kadar artmış? Ortalama gelir ne kadar artmış, toplanan vergi ne kadar artmış? Vergilerin ne kadarı KDV’den toplanmış? i
Son 1o yıl verilerine şöylece baksak bile gelir ve kurumlar vergisi artışı toplam vergi gelirlerin artışından az olmuştur. İthalattan alınan KDVnin toplam vergi gelirlerinin artışından daha fazla olması neyi gösteriyor?

Elbette başka rakamlara da bakmak lazım ama çok önceleri olmayan ama çıkarıldıktan sonra bir daha da iptal olmayan Özel Tüketim Vergisi, Özel İletişim Vergisi gibi vatandaşların gelirlerine, kazançlarına bakmaksızın aldıkları araçtan, dayankılı tüketim eşyasından, gazozdan, içkiden, sigaradan ve telefonda konuştuğu dakikalardan alınan verginin toplam tahsil edilen vergilerin %24,45’ineii varması adaletli bir vergi sistemi olduğunu mu gösteriyor?

Kayıt Ekonomisine Nasıl Geçeriz?

Kayıt dışı ekonominin boyutunu zaten kayıt dışı olduğu için kimse bilmiyor. Fakat tahminlerin (vergi açısından) en iyimser olanı bile GSMH’nın %10’nundan az değil. Gerçekçi tahminler ise %30’lar ile OECD ülkeleri ortalamalarının üzerinde. iii

Önceki bölümlerde anlatılmaya çalışılan Devlet Merkezi ve yeniden yapılanmış Bakanlıklar ile ticari faaliyetleri ve parasal hareketleri kayıt altında tutacak bir ortak tek altyapının olması tüm planlama, hesaplama, takip ve kontrol süreçlerini kolaylaştıracağı gibi kaçak olmasına da engel olacaktır.
Aslında Kemal Unakıtan’ın kabine revizyonu ile koltuğunu kaybetmesinden hemen öncesinde yayınlanmış bu “Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı (2008-2010)”daiv bir çok bilimsel tespit var. (Bu Plan ne kadar gerçekleştiği hakkında ayrı bir yayın olur mu veya 2010-2012 Eylem Planı hazırlanıyor mu merak etmiyor değilim.)

Matrah farklılıklarının %10’dan fazlasının para hareketlerinin incelenmesinden sonra ortaya çıkarıldığına ve 10 birimlik bir KDV kaybının yaklaşık 5 birimlik Kurumlar ve Gelir Vergisi kaybına da yol açtığı bu yayında belirtilmiş. Kayıt dışı istihdamı da artıran nedenin ağır vergi ve sosyal güvenlik ödeme yükü olduğu belirtiliyor. Bankacılık sistemi ile para hareketlerinin takibi ile matrah farklılıklarının ortaya çıkarılabildiği anlatılmış.

Yıllardır Türk bankaları, belki de dünyanın ortalama bilgi işlem altyapısının çok üzerinde bir yapıya sahipler. Bu altyapı ile basit uyarlamalar ve işbirlikleri ile Maliye’ye çok fazla zaman, işyükü ve altyapı yatırımı gerektirmeden vergide gerlirler artırılabilir mi? Sadece “kümesteki kazlardan” değil dışarıda gezinenlerden de “vergi” alınabilip “adaletli” bir görüntü sağlanabilir mi?

Kayıt dışı ile ilgili bankacılık sistemi ve kredi kartı konusunda bazı fikirlerim vardı, bunları şekillendirmek için bazı verilere bakayım diye ilgili web sitelerinde araştırma yaparken karşıma çıkan bu Eylem Planı’nda aslında bir çok şey yazılmış olduğunu görünce yazımın bu bölümü değişti doğal olarak. “Maliyeci”lere, özellikle bu Resmi Gazete’de Başbakanlık Genelgesi olarak yayımlanmış “Eylem Planı” öncesi bölümünden dolayı bakış açım değişti diyebilirim. v

Sonuç olarak Kayıt Dışı Ekonominin ne olduğu, zararları, kayıpları ve nasıl kayıt altına alınacağı konusunda siyaset insanlarına net ve bilimsel veriler var. Benim de amacım bu önemli konuyu gündeme getirerek bir kaç öneri de bulunmak. Değerlendirme ve tespitler zaten yapılmış yeterince.

“Asgari Geçim İndirimi” sisteminden vazgeçilmelidir. Ücretlilere yıllık KDV iadesi yerine aylık KDV iadesi yapılmalıdır. Oranlar konusunda bir şey yazmıyorum. Fakat her türlü harcamadan, yani KDV ödenen her harcamadan iade alınabilir olması gibi “havuç” ile sadece KDV gelirlerini değil, %50 etki yaptığı diğer gelirden alınan vergileri de etkilemesinden dolayı iade olarak verilecek %5-10 gibi bir iadenin toplamda, tahsil edilen vergi gelirlerini önemli bir oranda artıracağı ve daha adaletli bir görüntü oluşacağını söylemek yanlış olmaz.

Çin’deki gibi fiş-fatura alınması için piyango sistemivi olmasına gerek olmadan, ücretlilerin yaptığı harcamaların tümü için bir geri dönüş olacağı sistem, herkesin belgesini istemek durumuna sokacaktır.

Bankacılık sistemini, kredi kart sistemini, Bankalararası Kart Merkezi sistemini kullanarak şu şekilde bir düzen oluşturulabilir :

Bir ücretli kredi kartı veya banka kartı ile yaptığı alışverişlerden doğan iade hakkını bankanın hazırladığı döküm ile Maliye’ye gönderilmesinin sağlandığı ve iadenin de sonraki ay içinde hesabına yatması sözkonusu olmalı. (Bu şekilde iadelerin yatırıldığı hesap ve kredi kartı için Bankanın da “işletim masrafı” ve “kart üyelik aidatı” almaması sağlanmalıdır.)

Zamanla nakit harcamaların bir şekilde daha az olacağı bir durumda, nakit harcamalar içinse, eskiden olduğu gibi belgelerin toplandığı ve ibraz edildiği sistem olmalıdır. Fakat elbette eski sistemin aynen devam etmesi yanlış olur. Daha basit bir yol bulunmalıdır. Alışverişte ödeme nakit ile yapılmış ise malı alan taraf, iade almak istiyorsa; Fatura veya Fiş kesildikten sonra –ister elle, ister yazarkasa ile olsun- “Firma ünvanı, vergi nosu, tarih, fatura-belge no, tutar” gibi bilgilerin hem Maliye sistemine girilecek bir kontrol kodu-nosu gibi bir dizini alması gerekir. “E-fatura” sistemini tüm işletmelerde hayata geçirmek mümkün oluncaya kadar, geçiş döneminde bu şekilde basit bir şekilde ya yazarkasalarınvii –POS’lar(Kredi Kartı Maikenleri) gibi- Maliye bilgisayarına işlem yaptıkça veri göndermeleri sağlanacak ya da internet üzerinden bu dizini alabilecekleri bir sistem olmalıdır. Böylelikle kredi kartı ile yapılanların daha basit bir iade sistemine aktarılmasının yanında nakit ödemelerin kayıt altına alınması için de yine bankalar ile işbirliği içinde yazarkasa sistemiyle böyle bir dizin oluştururak bu noları ücretlilerin yine İnternet Vergi Dairesi’nden giriş yaparak iadesini ilgili hesabına yatırılması için başvurusunu yapabilmelidir.

Sistemin bir ayağı da kayıt dışı gelirler için olmalıdır. Bir ücretli ayda net 1000 TL kazanıyor ve ayda 5000 TLlik belge sisteme kaydediyor ve iade istiyorsa bu kontrol edilmelidir. Resmi olarak 1000 TL gözüken gelirinin belirli bir oranda (mesela %20) üzerine izin verilmeli, fazlası için “nerden buldun?” tarzında kontrol olmalıdır. Bir bankadan kredi çekmiş ise, bu yine kayıtlı olduğu için o miktar için iade almaması sözkonusu olmaz. Fakat maaşı aslında 2000 TL olup, resmi olarak 1000 TL gözüküyorsa, gözükmeyen kısmı için iade hakkı olamayacağı için, ücretliler mümkün oldukça aldıkları ücretin tümünün resmi olarak gözükmesini isteyeceklerdir.

Fakat bu da yeterli olmayacaktır. İşverenler için de bir değişiklik yapılması, vergi ve sosyal güvenlik açısından, ücretlerin tamamının resmi gösterilmesi için “havuç” verilmesi gerekir. Asgari ücretten bazı kesintilerin kaldırılması, bazı rakama kadar olanlarda işveren kesintisinde bir indirim olması gibi sosyal güvenlik ödemeleri tarafında olabilir. Sosyal Güvenlik Kurumu’nun açıkları gittikçe artığından bu gerçekçi ve uygulanabilir olmayacaktır. O zaman Kurumlar ve Gelir Vergisi oranlarının artırılmasından başka bir çare yoktur. Fakat 1 milyar dolar cirosu olan bir büyük şirket ile, 5-10 kişi çalıştıran ve yılda belki ancak 100 bin TL kar edebilen bir şirketten aynı oranda düz bir vergi alınması da yanlış değil mi? Kurumlar Vergisi oranları da dilimler halinde artan bir şekilde olmalıdır. Şirketler verdiği tüm ücretleri resmi olarak göstermeleri sağlanmalıdır.

Son bir düzenleme de “nerden buldun?” sorusunun ardından, mükellefin “bir yerden buldum işte, kayda almak istiyorum” dediğinde zorluk çıkartmadan, yine artan miktara artan bir oranda belirli bir vergi alarakviii, dönemsel “af veya barış” yapmak zorunda kalmadan, sistem içine sokulması gerekir. İlk başta “yastık altı altınlara” kadar ince ayarlanmış ve düşünülmüş bir geçiş dönemi olmalıdır. Fakat sonrasında bir vatandaşın altınlarını satıp, aldığı beyaz eşyaların KDVsine karşılık iade almak için sisteme bir başvuru yaptığında, gelirinden fazla olan kısmı için (başlangıçta bankacılık sistemine altınlarını da kaydettirmediyse) bir oranda bir vergi ödeyerek kayıt altına alınmasını sağlaması bu paralar ile yapılacak tüm harcamaların takibini sağlayacaktır, değil mi?

İşletmelerin fatura-fiş kesmeme durumunu mal alanlara KDV iadesi gibi bir sistemin tekrar sağlanmasının yanında, bazı ince ayarlar veya düzenlemeler de gerektiği ortadadır.
Önceki bölümlerdeki yeni Bakanlıklar yapısı ve Devlet Merkezi ile birlikte düşünüldüğünde hem altyapı olarak hem de Hesap Uzmanları, Kontrolörler, Müfettişler gibi vergi kayıplarını araştıran birimler bir araya geldiğinde daha hızlı ve daha çok inceleme yapabileceklerdir. Cezaların artırılması da gerekir. Fakat suçların veya kayıp veya kaçakların iyice sınıflandırılması sonrası adil ve “caydırıcı” olacak bir yeni ceza sistemi de yapılandırılmalıdır.

İşletmeler ile alışverişte KDVsinin indirilmesi konusunda –eskiden olduğu gibi- pazarlık olmamasını malı alanın cebinden daha az para çıkması konusunda bir olasılık olmasını da azaltmak için işletmelerin tuttuğu defterlerinin, para hareketlerinin de daha iyi takibi için düzenlemeler gerekir.

Bir işletme fatura kesmeden sattığı bir malın tutarını yanında çalışanlarının ücretini bir bölümünü kayıt dışı ödeyerek, daha az vergi ve sosyal güvenlik primi ödemesiyle elde ettiği artı değeri bir şekilde kullanmak istediğinde karşısına engel çıkmalı ki her durumda fatura kesmenin, tüm işlemlerini sistem içinde yapmanın kendisine daha avantajlı olduğunu görmelidir. Bu engel ceza ile birlikte “nerden buldun?” olmalıdır.

Bir kişinin hesabına bir şekilde bir para girişi –kendisi veya bir başkası tarafından- olduğunda bunun kolay bir yöntem ile takibi yapılabilmelidir. 3 aylık dönemler olmak üzere girişlerin toplamı o vatandaşlık nosu için sistemde olan ortalama beklenen gelir tutarının belirli bir oranda üzerinde olması ile Maliye’de bunun uyarısını alabilecek bir düzenleme gerekiyor.

Bir şirket ortağı, bir şekilde kayıt dışı olarak elde ettiği kazancı bankada kendi hesabına aktarmış olsun. Yıl sonunda payına düşen 100 bin TL lik gibi bir kar yerine bankadaki hesaplarına 200 bin TL lik bir giriş olduğu tespit edildiğinde, fazla tutarı açıklanamıyorsa, mesela Maliye fazlalığın yarısını ceza olarak alsın. Şirket tüm işlemlerini sistem içinde yaptığında 200 bin TL yerine vergiler sonrası 175 kalacaksa, böylelikle şirket ortağına 200 bin TL yerine cezadan dolayı 150 bin TL düşünce, sonrasında da kara listeye girdiğinden daha ciddi inceleneceğinden bir daha kayıt dışı işlem yapılmayacaktır.

Sonuç

Maliye Bakanlığı’nın bile vergi politikalarını eleştirdiği ve çok yüksek olan kayıt dışılıktan kurtulmadıkça güçlü bir ülke olamayız. Elbette olayın bir boyutu da harcama boyutudur. Yine ilgili yayında belirtildiği üzere harcamaların doğru ve yerinde olduğu konusunda büyük şüpheleri olan toplumun büyük kesimine de güven verecek şekilde şeffaf yönetimler gerektiği gibi dürüst ve vatansever siyaset insanlarının görev başında olmaları ve tüm vatandaşlara toplanan vergilerin doğru ve yerinde harcandığı, harcanacağı güvenini verilebilmelidir.

i Son 10 yılda(1999-2009) tahsil edilen toplam vergi gelirleri (brüt) 11,4 kat artarken, dahilde alınan KDV 11,9 kat, gümrük vergileri 8,9 kat, ithalattan alınan KDV 12,9 kat artmıştır. Tahsil edilen Gelir vergisi gelirleri 8 kat, kurumlar vergisi ise 11,3 kat artmıştır. (Kaynak: www.gelirler.gov.tr )
ii 2009 yılına ait tahsil edilen toplam vergi gelirleri (brüt) 196.289.914.000 TL iken, ÖTV 43.708.499.00 TL, ÖİV ise 4.274.732.000 TL. (Kaynak: www.gelirler.gov.tr )
iii Gelir İdaresi Başkanlığı’nın “Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı (2008-2010)”, www.gelirler.gov.tr
iv Gelir İdaresi Başkanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı’nca 87 nolu yayın olarak 2009 Nisan’da yayınlanmış. Kabine revizyonu 02.05.2009’da oldu.
v Mesela sayfa 18’de “Kayıt Dışı”ya neden olarak “Vergi Politikaları” başlığı altında yazılanları Maliye Bakanlığı’nın kendisi söylüyor olması çok ilginç geldi bana.
vi Şükrü Kızılot, “Çin’de fiş alana kazı-kazan ikramiyesi”, Hürriyet Gazetesi, 16.04.2006.
vii İşletmelerde yazarkasalar çok fonskiyonlu hale getirilebilir. BKM ile işbirliği sayesinde hem tek POS kullanımı konusunda olan çalışmalarla birleştirilince yazarkasa ile POS birleştirilmiş hatta el ile kesilecek faturalar için bile bu kontrol dizinin alınmasını, Maliye sistemine bilgi göndermek ve no almak için de kullanılacak bir yapı kullanılabilir.viii Bu yeni verginin artan değil tek bir oran olması daha doğru olabilir. Vergi uzmanları bu konuyu daha net değerlendirebilir. 

5157 kere okundu


Etiketler:

ODTÜ İşletme Mezunu olan Cihan ÜRTİŞ, iş deneyimi olarak büyük bölümünü Hazır Giyim sektöründe çeşitli pozisyonlarda çalışarak ve son olarak Tedarik Zinciri – Dış Ticaret Direktörlüğü ile İthalat, İhracat, Satınalma, Dış Ticaret, Gümrük, TURQUALITY gibi alanlarda yöneticilik yapmıştır.

Eskişehir ve Çevresi ODTÜ Mezunları Derneği Yönetim Kurulu üyesidir.

2012 itibariyle serbest çalışan Cihan Ürtiş, siyaset ve ekonomi konularında araştırmalar yapmakta bazıları çeşitli gazete, dergi ve internet sitelerinde yayınlanmış yazılarının yanında yayınlanmaya hazırlanan öykü, deneme ve şiir çalışmaları da bulunmaktadır.

ücretsiz üye olun
Reklam

KOBİTEK - KOBİLERİN İŞ PORTALI
© 2001-2024

YouTube Facebook Instagram LinkedIn

Destekçilerimize Teşekkürler


Kozyatağı Mahallesi Sarı Kanarya Sokak Byofis No: 14 K:7 Kadıköy 34742 İstanbul
Telefon: 0216 906 00 42 | E-Posta: info@ kobitek.com

KOBITEK.COM, bir TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.

2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.

Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz