Stratejik Çerçeve Belgesi

Bu yazıyı paylaş
X It! LinkedIn Facebook

Bu belgenin gayri resmi Türkçe çevirisi Bütçe ve Mali Kontrol Müdürlüğü tarafından yaptırılmıştır
.
STRATEJİK
ÇERÇEVE BELGESİ
2
İçindekiler…………………………………………………………….2
Kısaltmalar............................................................................................4
Tablolar ve Şekiller Listesi ............................................................................. 3
Giriş………………………………………………………………………………………………....5
1. SÇB’nin Hazırlanması ........................................................................................ 6
1.1. Politika Çerçevesi ........................................................................................................ 6
1.2. SÇB’yi Hazırlama Süreci ve Takvimi ........................................................................... 6
2. Sosyal ve Ekonomik Durumun Analizi ................................................................................. 6
2.1. Son Ekonomik Gelişmeler ve Tahminler ................................................................. 7
2.1.1. Son Ekonomik Gelişmeler .................................................................................. 7
2.1.2 Tahminler ............................................................................................................. 8
2.2. Temel Alanlardaki Sosyo-Ekonomik Gelişmeler ............................................... 9
2.2.1 Rekabet Edebilirlik…………………………..…………………………………………….10
2.2.2. Ulaştırma .............................................................................................. 14
2.2.3. Çevre ............................................................................................... 17
2.2.4. İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi ....................................................................... 20
2.3. Bölgesel Gelişmişlik Farkları ........................................................................ 28
2.4. GZFT Analizi .................................................................................................... 33
3. Amaçlar ve Tutarlılık ........................................................................................ 35
3.1. IPA’nın Bölgesel Kalkınma ve İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi Bileşenlerinin Amaçları 36
3.1.1. Sektörel Odaklanma ...................................................................................... 36
3.1.2. Coğrafi Odaklanma ve “Büyüme Merkezleri” Yaklaşımı ............................................. 37
3.2. Topluluk Öncelikleri ile Uyum ............................................................................. 41
3.3. Ulusal Önceliklerle Tutarlılık........................................................................... 43
4. Operasyonel Programlar ............................................................................... 44
4.1. Bölgesel Rekabet Edebilirlik.......................................................................... 45
4.2. Ulaştırma ............................................................................................................ 46
4.3. Çevre ......................................................................................................................... 47
4.4. İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi ............................................................. 49
5. Mali Yardımların Operasyonel Programlar Arasında Endikatif Dağılımı .............. 51
6. Uygulamanın Anahtar Unsurları ......................................................................... 52
6.1. Yönetim ......................................................................................................... 52
6.2. OP’ler Arasında İç Tutarlılık, Tamamlayıcılık ve Sinerji ...................................... 52
6.3. Diğer IPA Bileşenleri ile Koordinasyon ............................................................ 53
3
Tablolar Listesi
Tablo 1: Temel Ekonomik Göstergeler........................................9
Tablo 2: Uluslar Arası Rekabet Edebilirlik Karşılaştırmalarında Türkiye’nin Durumu......10
Tablo 3: Seçilmiş İş Ortamı Göstergeleri..............................................................11
Tablo 4: Ulaştırma Yatırımları........................................................................15
Tablo 5: Demiryolu Yoğunluklarının Karşılaştırması..........……...............................15
Tablo 6: Akdeniz Limanlarındaki Konteyner Trafiği.........................................16
Tablo 7: Karayolu ve Otoyol Yoğunluklarının Karşılaştırılması.......................................17
Tablo 8: 2004 yılı Nüfus Gruplarına Göre Belediyelerdeki Kanalizasyon Şebekesi ve Atıksu Arıtma Sistemleri...................................................................................18
Tablo 9: Temel İstihdam ve İşgücü Göstergeleri..........................................21
Tablo 10: İstihdamın Sektörel Dağılımı............................................................22
Tablo 11: Gençlerin Eğitime Katılım Düzeyi ve Erken Okul Terkleri...............................24
Tablo 12: Eğitimde ve Eğitim Dışında Olan Genç Nüfusun Değişim Trendi.............25
Tablo 13:Yoksulluk Oranları..........................................................................26
Tablo 14: Düzey 2 Bölgelerinin Satın Alma Gücü Paritesine Göre Kişi Başı GSYİH Endeks Değerleri..........................................................................................29
Tablo 15: GZFT Analizi.....................................................................................33
Tablo 16: Öncelikli Düzey 2 Bölgeleri (12 Bölge, 43 İl).................................................38
Tablo 17: Puanlama Tablosu...................................................................................40
Tablo 18: Öncelikli Düzey 2 Bölgeleri ve Büyüme Merkezleri......................................41
Tablo 19: OP’lerin Finansal Dağılımı...................................................51
Şekiller Listesi
Şekil 1: Türkiye’de Düzey 2 Bölgelerinin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeks Sıralaması.......29
Şekil 2: Düzey 2 Bölgelerinin Şehirleşme Oranları.......................................................30
Şekil 3: Düzey 2 Bölgelerinde İstihdamın Sektörel Dağılımı..............................................31
Şekil 4: Düzey 2 Bölgelerinde Yetişkin Okuryazar Oranı..........................................32
Şekil 5: Net Göç Alan ve Net Göç Veren Düzey 2 Bölgeleri.....................................32
Ekler
1) İBBS Düzey 2 Bölgeleri
2) Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi Sıralamasına Göre İllerin Sınıflandırılması
3) Öncelikli Bölgeler Ve Büyüme Merkezleri
4) Büyüme Merkezlerinin Seçimi
5) Makro Ekonomik Göstergeler
6) Dokuzuncu Kalkınma Planı Stratejisi (2007-2013)
7) “İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması” Çalışmasında Kullanılan Sosyal ve Ekonomik
Değişkenler
4
KISALTMALAR
AB Avrupa Birliği
ADSL Asymmetric Digital Subscriber Line
(Asimetrik Dijital Abone Hattı)
AİP Aktif İş Gücü Politikaları
Ar-Ge Araştırma - Geliştirme
BİT Bilgi ve İletişim Teknolojileri
BSK Bitümlü Sıcak Karışım
ÇED Çevresel Etki Değerlendirme
DABLAS Danube and the Black Sea
(Tuna ve Karadeniz)
DPT Devlet Planlama Teşkilatı
EC European Council
(Avrupa Konseyi)
EUROSTAT European Statistical Institute
(Avrupa İstatistik Kurumu)
GSYİH Gayri Sarfi Yurtiçi Hasıla
GZFT Güçlü, Zayıf, Fırsat, Tehdit
IPA Instrument for Pre-accession Assistance
(Katılım Öncesi Mali İşbirliği Aracı)
IPARD Instrument for Pre-Accession Assistance for Rural Development
(Kırsal Kalkınma İçin Katılım Öncesi Mali İşbirliği Aracı)
İŞKUR Türkiye İş Kurumu
İKO İşgücüne Katılma Oranı
JAP Joint Assessment Paper
(Ortak Değerlendirme Belgesi)
JIM Joint Inclusion Memorandum
(Sosyal İçerme Belgesi)
İBBS İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması
(Nomenclature of Territorial Units for Statistics)
KOBİ Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler
KSS Küçük Sanayi Siteleri
MEB Milli Eğitim Bakanlığı
MIPD Multi-annual Indicative Planning Document
(Çok Yıllı Endikatif Planlama Belgesi)
MIFF Multi-annual Financial Framework
(Çok Yıllık Mali Çerçeve)
OECD Organisation for Economic Co-operation and Development
(Ekonomik Gelişme ve İşbirliği Teşkilatı)
OP Operasyonel Program
OSB Organize Sanayi Bölgeleri
ÖUKP Ön Ulusal Kalkınma Programı
PISA Program for International Student Assessment
(Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı)
SÇB Stratejik Çerçeve Belgesi
SEGE Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeksi
SGP Satın Alma Gücü Paritesi
TARAL Türk Araştırma Alanı
TCMB Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
TEN-T Trans-European Network for Transport
(Trans-Avrupa Ulaştırma Şebekeleri)
TINA Transport Infrastructure Needs Assessment
(Ulaştırma Altyapısı İhtiyaç Analizi)
TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu
TÜFE Tüketici Fiyatları Endeksi
UCTE Union for the Coordination of Transmission of Electricity
(Avrupa Elektrik İletimi Enterkonnekte Birliği)
UFK Uluslararası Finans Kuruluşları
5
Giriş
2007-2013 dönemini kapsayan Katılım Öncesi Mali İşbirliği Aracı (IPA), aday ülkelerin AB politikaları ve standartları doğrultusunda ilerlemelerini sağlamak ve Uyum Politikası ile üyelik yolundaki araçları da içeren Topluluk Müktesebatının kabul edilmesine yardımcı olmak amacını taşımaktadır.
AB fonlarının finansal bir çerçevesi olan IPA, beş bileşenden oluşmaktadır. Söz konusu bileşenler; geçiş dönemi ve kurumsal yapılanma, sınır ötesi işbirliği, bölgesel kalkınma, insan kaynaklarının geliştirilmesi ve kırsal kalkınma.
Stratejik Çerçeve Belgesi (SÇB), IPA’nın bölgesel kalkınma ve insan kaynaklarının geliştirilmesi bileşenleri kapsamındaki Operasyonel Programlar (OP) için “referans kaynak” olan stratejik bir belgedir.
SÇB, Türk makamları tarafından Avrupa Komisyonu ile yakın işbirliği içerisinde ve IPA’yı düzenleyen 17 Temmuz 2006 tarih ve (EC) No 1085/2006 sayılı AB Konseyi Tüzüğü ile uyumlu olarak hazırlanmıştır. SÇB için oluşturulacak olan yönetim, uygulama ve izleme mekanizmaları IPA Uygulama Tüzüğü esas alınarak hazırlanacaktır.
Temel stratejik doküman olarak SÇB, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve 30 Nisan 2007’de Komisyon tarafından kabul edilen Çok Yıllı Endikatif Planlama Belgesi (MIPD)’nde belirtilen Komisyon önceliklerini dikkate almaktadır.
2007-2013 dönemi için hazırlanan ve Türkiye’deki temel sosyal ve ekonomik sorunların çözümüne yol gösteren Dokuzuncu Kalkınma Planı, SÇB için temel teşkil etmektedir. Ayrıca, Dokuzuncu Kalkınma Planı ile uyumlu olarak hazırlanan Orta Vadeli Program, Yıllık Programlar, Katılım Öncesi Ekonomik Program ve sektörel politika dokümanları da SÇB’nin hazırlanma sürecinde dikkate alınmıştır.
SÇB gerçekçi bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Türkiye’nin büyük bir ülke olması ve IPA kaynaklarının sınırlı olması göz önünde bulundurularak çok önemli makro ekonomik ve sosyal etkiler beklenmemektedir. Ancak, güçlü tematik ve coğrafi odaklanmalar, uygun faaliyetlerle öncelikli bölgelerde görünür bir etki yaratacaktır. Kaynakların büyüklüğü ve fon kullanımına ilişkin akreditasyon süreci düşünüldüğünde IPA fonlarının 2010 yılına kadar olan ilk aşaması, ilgili kurumlar ve potansiyel faydalanıcılar olan toplumun ilgili kesimleri için kapasite geliştirme ve öğrenme dönemi olacaktır. İlk aşamada edinilecek deneyim ve IPA’nın artacak olan fonları ile ikinci aşamada daha yaygın ve görünür etki beklenmektedir. Bu amaçla, her bir OP için uygun olan performans göstergeleri geliştirilecektir.
SÇB, Bölgesel Kalkınma ve İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi bileşenlerinin “stratejik koordinatörü” olan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nin koordinasyonu ile hazırlanmıştır. SÇB’nin hazırlık aşaması sürecinde, OP’lerin yürütücüsü olan kurumlarla ve diğer ilgili taraflarla yakın işbirliği sağlanmıştır. Stratejik Çerçeve Belgesi IPA III. ve IV. BileĢenleri (Bölgesel Kalkınma ve Ġnsan Kaynaklarının GeliĢtirilmesi)
6
Ulusal kaynaklar ile AB kaynaklarından mümkün olan en fazla etkiyi sağlamak için AB’ye üyelik ile sosyo-ekonomik kalkınmayı amaçlayan politikaların birbirini tamamlayıcı olması gerekmektedir. Diğer IPA fonları ile de uyumlu bir şekilde SÇB’nin uygulanması Türkiye’de kalkınma sürecine, yapısal fonlara hazırlanmaya ve katılım çalışmalarına katkıda bulunacaktır.
1. SÇB’nin Hazırlanması
1.1. Politika Çerçevesi
1999 yılının Aralık ayında yapılan Helsinki Zirvesi’nde Türkiye aday ülke olarak ilan edilmiştir. Bu yeni statüyle, Türkiye, AB’ye üyelik sürecini desteklemek amacıyla katılım öncesi yardımlardan yararlanmaya başlamıştır. Zirvenin Aralık 2004 tarihli kararı doğrultusunda, 3 Ekim 2005 tarihinde katılım müzakere süreci başlamış ve ilk aşama olarak 2006 yılında tarama süreci tamamlanmıştır.
Bu çerçevede, Türkiye’ye yönelik AB mali işbirliğinin yapısı IPA ile birlikte kapsam ve süreçler açısından oldukça değişmiştir. 2007-2013 döneminde, Türkiye IPA kapsamında yer alan 5 bileşenin tümünden yararlanacaktır. SÇB’nin hazırlanması ile katılım öncesi AB fonlarının kullanımına yönelik stratejik düzeyde odaklanmanın sağlanması amaçlanmaktadır. SÇB, IPA’nın Bölgesel Kalkınma ve İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi bileşenleri altında yer alan, Operasyonel Programların (OP) hazırlanmasına ilişkin genel çerçeveyi belirleyen temel ulusal politika dokümanıdır. Coğrafi kapsam ve izlenen yöntem bakımından SÇB, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yapısal fonlar ile uyum fonuna hazırlanmasına yönelik temel öncelikleri de içermektedir.
1.2. SÇB’yi Hazırlama Süreci ve Takvimi
2006 yılının başında, SÇB’nin hazırlıkları Stratejik Koordinatör sıfatıyla DPT Müsteşarlığı aracılığıyla başlatılmıştır. SÇB’nin hazırlanma sürecinde, güçlü bir ortaklık mekanizması kurulmuştur. Bu bağlamda, koordinasyon ve işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla Program Otoriteleri ve stratejik paydaşlarla birçok toplantı düzenlenmiştir.
Program Otoritelerinin ve OP’ler kapsamındaki kuruluşların kurumsal kapasitelerinin güçlendirilmesi amacıyla yoğun eğitim programları içeren teknik yardım projeleri tasarlanmıştır. Bu projeler kapsamında, tüm program otoritelerine ve ilgili kurumlara strateji ve program hazırlama ve uygulama konularında eğitim programları düzenlenmiştir.
DPT ve Program Otoriteleri bünyesinde tematik çalışma grupları kurulmuştur. Bu çalışma grupları SÇB ve OP taslaklarının hazırlanması amacıyla işbirliği içinde çalışmışlardır.
Sektör analizleri ve GZFT çalışması için Dokuzuncu Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonları Raporlarından yararlanılmıştır. Planın hazırlanması sürecinde, çeşitli sektör ve alanlarda kamu ve özel sektör temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve üniversite temsilcilerinden oluşan 57 özel ihtisas komisyonu oluşturulmuştur. Özel ihtisas komisyonu raporları SÇB’nin tematik alanlarını da içermektedir.
2. Sosyal ve Ekonomik Durumun Analizi
Son yıllarda Türkiye, yapısal reformların uygulanmasında, makro ekonomik istikrarın sağlanmasında ve sosyo-ekonomik göstergelerde önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Söz konusu gelişmeler aynı zamanda AB’ye üyelik sürecini de olumlu olarak etkilemektedir. Ancak,
7
sosyal uyum, sürdürülebilir kalkınma, uzun dönemli ekonomik büyüme ve tam istihdam gibi pek çok alanda daha fazla ilerleme sağlanması gerekmektedir.
Bu bölümde, son dönemdeki ekonomik gelişmeler, IPA dönemi için ekonomik tahminler ve belirli sosyal ve ekonomik alanlar için GZFT analizi sunulmaktadır. Bu analizlerde, ulaştırma, çevre, bölgesel rekabet edebilirlik ve insan kaynaklarının geliştirilmesi gibi kilit alanlara yoğunlaşılmıştır. Bu bölüme ayrıca bölgesel gelişmişlik farklarını içeren kısa bir analiz de dahil edilmiştir.
2.1. Son Ekonomik GeliĢmeler ve Tahminler
2.1.1. Son Ekonomik Gelişmeler
Türkiye ekonomisi 2001 krizinden sonra çarpıcı bir ilerleme kaydetmiştir. 2002-2006 döneminde, kriz sonrasında uygulanan makroekonomik politikalar ve yapısal reformlar bu gelişmede başat rol oynamış, uluslararası gelişmeler ise sürece pozitif katkı sağlamıştır. Ancak, istihdamda sınırlı ölçüde başarı sağlanmış, cari işlemler dengesinde ise bozulma yaşanmıştır.
Büyüme ve İstihdam: 2004 yılında yüzde 8,9 ve 2005’de yüzde 7,4 büyüyen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) yüksek büyüme performansını devam ettirerek 2006 yılında yüzde 6,1’lik büyüme kaydetmiştir. Büyümeye en yüksek katkılar hizmetler ve sanayi sektörlerinden gelmektedir. 2001 krizinden sonra uygulanan politikalar ve reformlar sayesinde, verimlilik artışı önceki 20 yıla göre daha yüksek gerçekleşmiştir. Toplam talep tarafında ise, toplam yatırımların GSYİH içindeki payı 2003 yılında yüzde 22,3 iken 2005 yılında yüzde 24,8’e yükselmiş ve 2006 yılında yüzde 23,9 olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde özel sektörün payı da artmıştır.
İşsizlik oranı 2005’te yüzde 10,3 iken 2006’da küçük bir düşüşle yüzde 9,9’a gerilemiştir. Türkiye ekonomisi işsizlik oranını düşürmede sınırlı bir başarı sergilemiştir. Bunun nedeni hala yüksek seyreden işgücü artışı ve azalmakta olan tarımsal istihdamdır. İşsizlik oranı özellikle tarım sektöründeki ücretsiz aile işçiliğinin yaygınlığı nedeniyle kırsal alanda kentsel alanlara kıyasla çok daha düşüktür.
Maliye Politikası: Genel devlet borçlanma gereğinin GSYİH’ye oranı, 2003 yılında yüzde 10 açık verirken, 2005 yılında yüzde 0,2 fazlaya dönüşmüş, 2006’da ise yüzde 11,1’lik genel devlet faiz dışı fazlasının olumlu katkısıyla daha da iyileşerek yüzde 2,7 fazla olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. 2003-2006 döneminde kamu sektörü net borç stokunun GSYİH’ye oranı 2003 yılında yüzde 69,7’den, düşen reel faiz oranları ve kaydedilen yüksek büyüme hızlarının etkisiyle 2006 yılında yüzde 44,7’ye çarpıcı bir düşüş sergilemiştir.
Para Politikası: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) 2005 yılında, fiyat istikrarını sürdürme temel hedefiyle uyumlu bir şekilde, örtük enflasyon hedeflemesi politikasına devam etmiştir. Son yıllarda, ilan edilen yıl sonu hedeflerine ulaşmada, enflasyondaki katılığı kırmada, fiyat istikrarını sağlamada ve para politikasının kredibilitesini artırmada önemli ilerleme sağlanmıştır. Tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) artışı 2003 yılında yüzde 18,4’ten 2005 yılında yüzde 7,7’ye gerilemiştir. Bu durum, Türk ekonomisine duyulan güvendeki artışa işaret etmektedir. TCMB, 2006 yılı başından itibaren açık enflasyon hedeflemesi rejimine geçmiş ve 2006 yılı için enflasyon hedefini yüzde 5 olarak ilan etmiştir. Mayıs ve Haziran aylarında uluslararası piyasalardaki likidite akışındaki daralmadan kaynaklanan
8
finansal piyasalardaki dalgalanmanın etkileri nedeniyle TÜFE hedefine ulaşılamamış ve TÜFE enflasyonu 2006 yılında yüzde 9,7 olarak gerçekleşmiştir.
Ödemeler Dengesi: Cari işlemler dengesindeki bozulma 2002-2005 dönemi boyunca devam etmiş ve Türk ekonomisi için önemli bir risk olmayı sürdürmüştür. 2003 yılında GSYİH’ye oran olarak yüzde 3,3 açık veren cari işlemler dengesi, reel döviz kurunun değerlenmesi ve petrol fiyatlarındaki yüksek artışlar nedeniyle 2005 yılında yüzde 6,4’lük açığa ulaşmıştır. 2006 yılında ise cari işlemler dengesi daha da bozularak yüzde 7,8 oranında açık vermiştir. 2003-2006 döneminde ihracat gelirlerinin GSYİH’ye oranı yüzde 23 civarında seyrederken ithalatın GSYİH’ye oranı 2003 yılında yüzde 26’dan 2006 yılında yüzde 31,6’ya yükselmiştir.
Son yıllarda olumlu beklentilerin sürmesi ve ekonomide yakalanan istikrar sayesinde önemli miktarda sermaye girişi gerçekleşmiştir. Özellikle, doğrudan yabancı yatırım çekmede son yıllarda kayda değer bir performans gerçekleştirilmiştir. 1995-2000 döneminde 5,1 milyar dolar olan brüt doğrudan yabancı sermaye girişleri 2001-2005 döneminde 18,9 milyar dolara yükselmiştir. 2006 yılında ise net doğrudan yabancı yatırım girişlerinin GSYİH içindeki payı yüzde 4,8 gibi tarihi bir düzeye ulaşmıştır.
2.1.2 Tahminler
SÇB’nin dönemi (2007-2013), Dokuzuncu Kalkınma Planı dönemi ile örtüşmektedir. Bu bölüm hazırlanırken Plan, temel referans dokümanı olarak kullanılmıştır.
Devam eden reform sürecinin, sıkı para ve maliye politikalarının SÇB döneminde de taviz verilmeden uygulanmasıyla son dönemde gerçekleştirilen ekonomik performansın sürdürülebilirliği büyük ölçüde sağlanmış olacaktır.
Büyüme ve Ġstihdam: SÇB döneminde GSYİH’nın yıllık ortalama yüzde 7 oranında artması beklenmektedir. Bu performansın sağlanmasında toplam faktör verimliliği ve ihracat büyümesi önemli katkı sağlayacaktır. 2007-2013 döneminde toplam faktör verimliliğindeki yıllık ortalama artışın yüzde 2,3 olması beklenmektedir. Ayrıca özel sektör, kamu sektörü altyapı yatırımları ve yapısal reformlarla desteklenecektir. Bu çerçevede toplam ve özel sabit sermaye yatırımlarının sabit fiyatlarla sırasıyla yüzde 9,3 ve yüzde 9,4 oranında artması beklenmektedir. Özel sektörün yüksek katma değerli sektörlerde yoğunlaşması desteklenecektir.
Beklenen büyüme ve yatırım artışlarıyla uyumlu olarak istihdamdaki yıllık ortalama artışın yüzde 2,7 olacağı tahmin edilirken, ortalama işsizlik oranının SÇB dönemi sonunda yüzde 7,7 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.
Maliye Politikası: Sıkı maliye politikası 2007-2013 döneminde de sürdürülecektir. Mali disiplin çerçevesinde kamu harcamalarına ilişkin reformlara devam edilecektir. Yapısal tedbirlerin sürdürülmesi, ekonomik istikrar ve yüksek büyüme oranları kamu maliyesi üzerinde olumlu etkide bulunacaktır. Bu çerçevede 2013’te genel devlet borçlanma gereğinin GSYİH’ye oranı yüzde -3,6’ya gerilerken genel devlet faiz dışı fazlasının GSYİH’ye oranının yüzde 5,5 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Net kamu borçlarının GSYİH’ye oranındaki devam eden düşüşün SÇB döneminde sürmesi beklenmektedir.
Para Politikası: TCMB, para politikasını gelecekteki enflasyon beklentilerini dikkate alarak yürütmeyi sürdürecektir. Para politikasının temel hedefi fiyat istikrarının sağlanması olacaktır. Bu çerçevede, şeffaflığı ve hesap verebilirliği artıran açık enflasyon hedeflemesi
9
politikası sürdürülecektir. Sonuç olarak, enflasyonun düşmeye devam etmesi ve 2013 yılı sonunda yüzde 3 civarında istikrar kazanması beklenmektedir. Ayrıca, dalgalı döviz kuru rejimi sürdürülecektir.
Ödemeler Dengesi: Türkiye’nin uluslararası ticaretindeki artış eğiliminin makroekonomik istikrar ve yapısal reformlara bağlı olarak sürmesi beklenmektedir. Bu çerçevede 2007-2013 döneminde ihracatın yıllık ortalama olarak yüzde 14,2 oranında artacağı ve ihracat gelirlerinin 2013 yılında 210 milyar dolara ulaşacağı tahmin edilmektedir. İthalatın ise yıllık ortalama olarak yüzde 11 oranında artacağı ve 2013 yılında 275 milyar dolar olacağı tahmin edilmektedir. 2007-2013 döneminde ihracat ve ithalatın GSYİH içindeki paylarının ortalama olarak sırasıyla yüzde 24,6 ve yüzde 31,7 oranında gerçekleşmesi, turizm gelirlerinin ise 2013 yılı sonunda 36 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Sonuç olarak, cari işlemler açığının GSYİH’ye oranının 2006 yılında yüzde 7,8 olan seviyesinden iyileşme sergileyerek 2013 yılında yüzde 3’e düşeceği tahmin edilmektedir.
Tablo 1: Temel Ekonomik Göstergeler (*) (yüzde)
Göstergeler
2002-2005
2006
2013
2007-2013
Ortalama
GSYİH Büyümesi
7,5
6,1
7,3
7,1
Toplam Yatırım Harcamaları / GSYİH
23,6
23,9
26,5
25,6
İşsizlik Oranı
10,4
9,9
7,7
9,6
Genel Devlet Borçlanma Gereği / GSYİH
7,2
-2,7
-3,6
-1,6
Genel Devlet Faiz Dışı Fazlası / GSYİH
7,6
11,1
5,5
5,5
TÜFE (Yıl Sonu)
21,7
9,7
3,0
3,4
Cari İşlemler Dengesi / GSYİH
-3,9
-7,8
-2,9
-5,6
İhracat (FOB) / GSYİH
21,2
22,6
26,8
24,6
İthalat (FOB) / GSYİH
27,2
31,6
31,7
31,7
Doğrudan Yabancı Yatırımlar (Net) / GSYİH
1,0
4,8
1,2
1,9
Turizm Gelirleri (net) (Milyar ABD Doları)
13,9
14,1
31,3
23,8
Kaynak: DPT
* Daha ayrıntılı bilgi Ek 5’te yer almaktadır.
2.2. Temel Alanlardaki Sosyo-Ekonomik GeliĢmeler
Sosyal ve ekonomik göstergelerde ilerleme sağlanması ile sürdürülebilir ve dengeli kalkınma için bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması açısından Avrupa ülkelerine yakınsamak için Türkiye’nin iki temel alanda birbirini tamamlayan koşulları yerine getirmesi gerekmektedir. Bu koşullardan birincisi, özellikle çevre ve ulaştırma alanlarında yeterli altyapıya sahip olmak, yenilikçilik kapasitesini artırmak ve mevcut bilgi birikimini etkin bir şekilde kullanmaktır. İkincisi, insan kaynaklarını özellikle işgücünü bilgi toplumunun gerekleri doğrultusunda uygun şekilde geliştirebilmektir. Bu bağlamda, SÇB kapsamındaki temel alanlara ilişkin mevcut durum alt başlıklar şeklinde aşağıda sunulmaktadır.
10
2.2.1. Rekabet Edebilirlik
Son yıllarda işletmelerin operasyon ve stratejilerinde, iş ortamının kalitesinde ve teknolojide bazı olumlu gelişmeler gözlemlenmiştir. Bu gelişmeler Türk ekonomisinin rekabet gücünü iyileştirmekle birlikte daha fazla ilerleme kaydedilme zorunluluğu devam etmektedir.
Tablo 2: Uluslararası Rekabet Edebilirlik KarĢılaĢtırmalarında Türkiye’nin Durumu
Kriter
2003
2004
2005
2006
Araştırmaya Katılan Ülke Sayısı
102
104
117
125
Küresel Rekabet Edebilirlik Endeksi
-
-
71
59
Büyüme Rekabet Edebilirliği
65
66
66
-
-Teknoloji
54
52
53
52
İş Ortamının Rekabet Edebilirliği
52
52
51
46
-İşletmelerin Operasyon ve Stratejileri
51
44
38
41
-Ulusal İş Ortamının Kalitesi
55
55
51
46
Kaynak: Dünya Ekonomik Forumu: Global Rekabet Edebilirlik Raporları (2000-2006)
İmalat sanayi toplam işletmelerin yüzde 14’ünü ve toplam istihdamın yüzde 32’sini oluşturmaktadır. İmalat sektörünün toplam ihracatı 2000 yılında 25,5 milyar dolar iken, bu tutar 2005 yılı itibarıyla 68,8 milyar dolara ulaşmıştır. Bu da toplam ihracatın yüzde 93,7’sine denk gelmektedir. İmalat sanayinde gıda, tekstil-giyim ve demir-çelik sektörleri önemlerini korumakta olup otomotiv, makine, elektronik, metal ürünleri, petrol ürünleri ve lastik-plastik sektörleri ihracattaki paylarını artırmışlardır. Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı 2000 yılında yüzde 5,9 iken, 2005 yılında yüzde 6,3’e yükselmiştir. Diğer yandan OECD üyesi AB ülkelerinde bu oran 2003 yılında ortalama yüzde 21,5 olarak gerçekleşmiştir.
GSYİH’nin yüzde 64’ünü oluşturan hizmet sektörünün oldukça önemli bir yeri vardır. Hizmet sektöründeki büyüme hızı, toplam büyüme hızından daha yüksektir. Toplam istihdam içinde hizmet sektörünün payı 2000 yılında yüzde 46,3 iken 2005 yılında yüzde 51,1’e yükselmiştir. Buna rağmen bu oran halihazırda yüzde 69,4 olan AB-15 ortalamasının altında bulunmaktadır.
Türk turizminin uluslararası turizm gelirleri içindeki payı 2000 yılında yüzde 1,6 iken bu oran 2005 yılında yüzde 2,9’a çıkmıştır. Yine aynı dönemde, ülkeye gelen yabancı turist sayısı 10,4 milyondan 21,1 milyona yükselmiş olup, turizm gelirleri de 7,6 milyar dolardan, 18,2 milyar dolara çıkmıştır. Türkiye en fazla turist alan ülkeler sıralamasında 12. sırada yer alırken, en fazla turizm gelirine sahip 8. ülkedir. Öte yandan, turizm altyapısının, hizmet kalitesinin ve bu alandaki reklam ve pazarlama becerilerinin geliştirilmesi ihtiyacı bulunmaktadır.
Son zamanlarda, İş Ortamı Reform Programı kapsamında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bu çerçevede bir gün içerisinde işletme kurulması mümkün kılınmış, yabancı doğrudan sermaye için asgari sermaye şartı iptal edilmiş, işletmenin kurulmasından önceki yabancı ve yerli yatırım arasındaki farklar kaldırılmış ve yabancı işçilere verilen çalışma izinleri kurala
11
bağlanmıştır. Bütün bu gelişmelere rağmen, iş ortamının özellikle de geri kalmış bölgelerde daha fazla iyileştirilmesi ihtiyacı devam etmektedir.
İş ortamı konusunda ülkesel bazda gelişmeler kaydedilmekle birlikte, çeşitli sosyo-ekonomik dezavantajlarından dolayı geri kalmış bölgeler halihazırda önemli engellerle karşı karşıyadır. Bu bölgelerde işgücü ve üretim pazarlarına erişimin sınırlı olması, işgücünün yeterince nitelikli olmaması, eğitim seviyesinin düşük olması, KOBİ’lerin geri kalmış teknolojiye dayalı düşük katma değer yaratan sektörlerde yoğunlaşması, işletmelerin Ar-Ge alanında yeterince çaba sarf etmemeleri, firmalar arası örgütlenmelerin yetersiz olması, teknoloji transferinin ve kurumlar arası işbirliğinin olmaması ve firmaların yönetim becerileriyle girişimcilik alanındaki kapasitelerinin yetersiz olmasından dolayı ülke bazında kaydedilen olumlu gelişmeler geri kalmış bölgelere yeterince yansımamaktadır. Bu bölgelerdeki durumu iyileştirmek için bölgesel kalkınma programları uygulanmakta, çeşitli teşvik uygulamaları geliştirilmekte ve gerek ulusal gerekse uluslararası kaynaklarla finanse edilmiş çeşitli projelere ilaveten IPA kaynakları da özellikle bu bölgelere yoğunlaşmaktadır. Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkındaki Kanun, illerdeki izin başvurularının yapılacağı, takip ve koordine edileceği Yatırım Destek Ofislerinin kurulmasına olanak tanımaktadır. İş ortamıyla ilgili çeşitli göstergeler aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Tablo 3: Seçilmiş İş Ortamı Göstergeleri
İş Kurmak
Eleman Alma- İşten Çıkarma Zorluk Endeksi
Mülkiyeti Kaydetme
SözleĢmeleri Yürütme
İş Kapatma
Vergi Ödeme
Prosedür Sayısı
Zaman (Gün)
İşe Alma
İşten Çıkarma
Prosedür Sayısı
Zaman (Gün)
Prosedür Sayısı
Zaman (Gün)
Zaman (Yıl)
Ödemeler (Sayı)
Toplam Vergi Oranı ( Kar Yüzdesi)
Turkiye
8
9
56
30
8
9
34
420
5.9
18
46.3
OECD Ortalaması
6.2
16.6
27
27.4
4.7
31.8
22.2
351.2
1.4
15.3
47.8
Kaynak: Dünya Bankası, Doing Business, Ekim 2006.
KOBİ’ler: İstihdam yaratma, bölgesel gelişmişlik farklarını azaltma, bölgesel gelişmeyi ve rekabet gücünü destekleme konularında sahip oldukları potansiyel ile KOBİ’ler Türkiye’nin sosyal ve ekonomik gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır. İşletmelerin yüzde 99,8’ini oluşturan KOBİ’lerde işgücünün yüzde 76,7’si istihdam edilmektedir. Türkiye’de yaratılan katma değerin yüzde 25’i KOBİ’lerce karşılanmaktadır. AB ortalamaları ile karşılaştırıldığında, Türkiye’deki KOBİ’lerin ciro, ortalama çalışan sayısı, verimlilik seviyeleri ve katma değer içindeki paylarının düşük olduğu görülmektedir. Türkiye’de imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 90’ı, 1-9 işçi çalıştıran mikro işletmelerdir. Bu oran birçok AB ülkesinde yüzde 70 ile 80 arasındadır. Türkiye’deki KOBİ’ler verimliliklerini, katma değer seviyelerini ve nitelikli çalışan sayısını artırmak ihtiyacı içindedir.
2006 yılı itibarıyla, 87 Organize Sanayi Bölgesi (OSB) ve 393 Küçük Sanayi Sitesi (KSS) faaliyet göstermekte, 107 OSB ve 65 KSS’nin yapımı da devam etmektedir. Ekim 2006 itibarıyla 10’u faal toplam 22 Teknoloji Geliştirme Bölgesi ve 18 Teknoloji Geliştirme
12
Merkezi bulunmaktadır. KOBİ’lere yönelik altyapılarının geliştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye’deki KOBİ’lerin ve girişimcilerin en önemli sorunlarından biri başlangıç ve gelişme aşamalarında gerekli olan finansmanın teminidir. KOBİ’lere yönelik finansman kaynakları ve bu kaynaklara erişim sınırlıdır. Yatırım ve işletme sermayesi yetersizlikleri KOBİ’lerin üretim, satış, teknoloji ve yenilikçilik kapasitelerini ve yeterliliklerini azaltmaktadır.
KOBİ’lerin banka kredilerinden yararlanma oranı düşüktür. Bunun temel nedeni, büyüklükleri, sermaye yapıları, organizasyon yapıları, düşük seviyedeki üretim ve ciroları nedeniyle KOBİ’lerin gerekli garanti ve teminat göstermelerinin zor olmasıdır. Buna ilave olarak, çekirdek, başlangıç ve girişim sermayesi sistemleri ile yatırım finansmanı araçları da yeterli ve etkin değildir.
KOBİ’lerin markalaşma, kalite ve çevre standartları konularındaki farkındalık seviyeleri ve uygulama kapasiteleri düşüktür. KOBİ’ler ve yeni girişimcilere yönelik danışmanlık ve eğitim hizmetlerinin kalite ve sayısı yeterli değildir.
KOBİ’lerde teknoloji kullanımı sınırlıdır. Genellikle modası geçmiş tasarımlar, verimsiz üretim yöntemleri ve makina ekipmanları kullanılmakta, bu nedenle düşük kaliteli ürünler üretilmekte ve düşük katma değer oluşturulmaktadır. Ar-Ge, yenilikçilik ve teknoloji gibi alanlarda faaliyetler ve yatırımlar da yetersizdir.
Yukarıda bahsedilen sorunların çözümüne yönelik olarak KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı hazırlanarak yürürlüğe girmiştir.
Ar-Ge ve Yenilikçilik: 2004 yılında Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranı yüzde 0,67, Ar-Ge harcamalarında özel sektörün payı ise yüzde 28,7’dir. Bunun yanı sıra 10 bin çalışan başına düşen tam zaman eşdeğeri Ar-Ge personeli sayısı 18,3’tür. Bu göstergeler Ar-Ge harcamalarının ve özellikle de özel sektörde çalışan nitelikli araştırmacı sayısının artırılması ihtiyacını göz önüne sermektedir.
2005 yılından bu yana Ar-Ge harcamalarına sağlanan devlet desteği ve yeni araştırmacı sayısı önemli miktarda artmıştır. Bunun en büyük nedeni Türkiye Araştırma Alanı (TARAL) kapsamında başlatılan yeni araştırma programlarıdır.
Yenilikçi ve yüksek teknoloji tabanlı sanayi ve hizmet sektörlerine sahip olabilmek için, özel sektörün Ar-Ge faaliyetlerine aktif olarak katılması ve bu alanda öncü rol üstlenmesi gerekmektedir. Bu amaçla, teknoloji geliştirme bölgeleri, proje tabanlı hibe ve krediler, sanayi-üniversite işbirliğini teşvik eden mekanizmalar, vergi muafiyetleri, kuluçka merkezleri, risk sermayesi gibi pek çok destek aracı uygulamaya geçirilmiştir. Bununla birlikte, bu mekanizmaların, özellikle de yeni işletmelerin kurulmasıyla ilgili olanların, etkinlikleri artırılmalı ve etkili izleme ve değerlendirme sistemleri ilgili destek programlarıyla entegre edilmelidir.
Ar-Ge alanındaki destek araçlarının en temel ve ortak özelliği stratejik odaklarının bulunmamasıdır. Hemen hemen bütün teknoloji alanları öncelikli olarak belirlendiği için her hangi bir alanda anlamlı seviyede bilgi ve beceri birikimi sağlanamamaktadır. Destek araçları genellikle çok sayıda düşük bütçeli proje portföyüne sahip olduğundan bu projeler birbirini tamamlayamamakta ve sinerji yaratamamaktadır. Bunun yanı sıra bölgesel bazda odaklanma da yetersizdir. Sunulan destek araçları, sadece az gelişmiş bölgeleri değil bütün ülkeyi
13
kapsamakta ve rekabet esası dahilinde dağıtılmaktadır. Bu nedenle geri kalmış bölgelerden gelen başvurular diğer bölgelerden başvuran ve kendilerinden daha deneyimli, daha fazla yeteneğe sahip ve daha iyi donanımlı rakiplerle rekabet etmek durumunda kalmaktadırlar. Diğer önemli bir konu da farklı destek araçları arasında işbirliği ve tamamlayıcılığın kurulamamış olmasıdır. Ayrıca, projelerden ortaya çıkan bilgiler, bu bilgiyi kullanacak kişilere etkili bir şekilde ulaştırılamamaktadır. Bunların dışında projelerin kapsamı da kullanıcıların ihtiyaçlarına uygun tanımlanamamaktadır. Buna örnek olarak akademik araştırmaların çıktılarından sanayinin yeterince faydalanamaması verilebilir.
IPA yardımlarının bölgelerde spesifik alanlara odaklanmaları ve çeşitli destek araçlarının bir arada uygulanabilmeleri konularında önemli etkisi olacaktır. Buna ilaveten bu fonlar iletişim ağları oluşturarak ve üniversitelerin KOBİ’ler başta olmak üzere, firmalarla işbirliği içinde araştırma yapmalarını sağlayarak bilginin yayınım kanallarının oluşturulmasına katkıda bulunacaktır.
Ayrıca, bilim ve teknoloji konusunda farkındalık düşük düzeydedir. Bu yüzden pek çok firma, Ar-Ge ve yenilikçilik faaliyetlerinin rekabet edebilirliğin temel kaynağı olduğunun farkına varamamaktadır.
Türkiye bilim teknoloji ve yenilik alanında AB ile işbirliğinden elde edeceği faydayı artırmak zorundadır. Türkiye, 6. Bilim ve Teknoloji Çerçeve Programına tam olarak katılmış, ancak programa sağladığı mali katkının ancak beşte biri kadar fon kullanabilmiştir. Bu da araştırma altyapısının iyileştirilmesi, mükemmeliyet merkezlerinin kurulması, nitelikli araştırmacı sayısının artırılması ve Türkiye Araştırma Alanı’nın Avrupa Araştırma Alanı ile entegrasyonunun iyileştirilmesine duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır.
Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyon Programı, 7. Çerçeve Programı ve Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Programı ile sinerji yaratma konusunda önemli potansiyele sahiptir. Bu programların her ikisi de AB’nin Lizbon hedeflerine ulaşma çabalarını ve Avrupa’nın rekabet edebilirlik ve yenilikçilik kapasitesinin yükseltilmesini desteklemektedir. Özellikle 7. Çerçeve Kapasiteleri Programı altında yer alan “Bilgi Bölgeleri” ve “Uyum Bölgelerinin Araştırma Potansiyeli” başlıklarını taşıyan iki girişimi Bölgesel Rekabet Edebilirlik Operasyonel Programıyla birbirini tamamlayan boyutlara sahiptir.
Bilgi ve ĠletiĢim Teknolojileri (BĠT) Kullanımı: Verimliliği artırmaya olan katkısı nedeniyle BİT’in etkin bir biçimde kullanılması gerekmektedir. Türkiye’de KOBİ’lerin pek çoğu günlük işlerinde BİT’i kullanma yetkinliğine sahip değildir. 2005 yılına bakıldığında, 10-49 işçi çalıştıran KOBİ’lerin yüzde 86’sının bilgisayar sahibi olduğu, yüzde 78’inin internet erişiminin var olduğu ve yüzde 43’ünün ise bir internet sitesine sahip oldukları görülürken; bu oranlar 50-149 işçi çalıştıran KOBİ’lerde sırasıyla yüzde 96, yüzde 92 ve yüzde 71 oranlarına yükselmektedir. Buna rağmen, KOBİ’lerde e-ticaret satışlarının toplam ciroya oranı yüzde 0-3 arasında değişmektedir. EUROSTAT’ın 2004 rakamlarına göre ise AB 25 ülkelerinde bulunan küçük KOBİ’lerde internet erişimi oranı yüzde 87, orta büyüklükteki KOBİ’lerde yüzde 97’ye yükselmektedir.
Ülkemizde işletmelerin BİT kullanımı ile ilgili kapsamlı bir araştırma bulunmamaktadır. Bilgi Toplumu Stratejisi kapsamında yapılan işletmeler araştırmasına göre, yüzde 99,8’ini KOBİ’lerin oluşturduğu işletmelerde BİT kullanımının yaygın olmamasının önündeki başlıca engeller; güvenlik kaygıları, çalışanların bu konuda yetkinliğinin yetersiz olması, maliyetlerin yüksek olması ve mevcut yazılım vb. teknolojilerin çok sık yenileniyor olmasıdır. BİT
14
kullanımı yaygın olmamasına rağmen, işletmelerin bu teknolojilerin önemi konusundaki farkındalıkları giderek yükselmektedir.
e-Dönüşüm Türkiye Projesi ve Bilgi Toplumu Stratejisi, BİT’in iş dünyasına yaygınlaştırılması ve bu konudaki farkındalığın artırılması bakımından oldukça önemli araçlardır.
BİT’in ülkemizdeki pazar büyüklüğü yaklaşık olarak 14,5 milyar dolar olup, bu rakamın 4,4 milyar doları bilgi teknolojileri pazarına aittir. 2005 yılı sonu itibarıyla internet kullanıcı sayısı 10 milyon iken, genişbant abone sayısı 1,6 milyondur. Bilgi teknolojileri pazarının darlığı ve dikey pazarlardaki sınırlı gelişim, deneyim kazanmayı ve teknik uzmanlık geliştirmeyi güçleştirmektedir. Bununla birlikte uluslararası pazara sınırlı giriş ve maliyete dayalı rekabet sektördeki büyümeyi engellemektedir.
2.2.2. UlaĢtırma
Türkiye ulaştırma altyapı ihtiyaçlarını henüz yeterli derecede tamamlamış değildir. Bu durum insanların yaşam kalitesinin artırılmasında, bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasında ve girişimcilerin rekabet gücü üzerinde ciddi darboğazlara neden olmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği, artan ulaşım talebi ile birlikte bu darboğazı daha da artıracaktır. Avrupa Birliğine üyelik ile birlikte, hem transit ticareti de içeren ticaret hacminde hem de insanların mobilitesindeki (hareketlilik) artıştan dolayı Türkiye’nin ulaşım talebinde ciddi bir yükselme beklenmektedir. Trans-Avrupa Ulaşım Ağları (TEN-T) üzerinde düzenli ve güvenli bir trafik akışının zorunluluğu; modlar arası ulaşıma imkan sağlayan gelişmiş bir altyapıyı, üye ülkelerin ulaştırma ağlarında işletmeciliği kolaylaştırmayı sağlamak için uyumlaştırılmış kuralları ve karşılıklı işletilebilirliği gerektirmektedir. Gerek Türkiye ile AB arasındaki trafik akımı ve gerekse AB’nin Türkiye üzerinden geçen trafik akımları bakımından, dışa açılan kapılarımız olan limanlar ve bunların demiryolu ve karayolu bağlantıları ile sınır ötesi demiryolları ve karayolları daha da önem kazanacaktır. Halihazırda liman kapasiteleri ciddi darboğazlarla karşı karşıyadır. Demiryolları yetersiz, karayolları da rehabilite edilmeye ve standardının yükseltilmesine ihtiyaç duymaktadır. Türkiye’nin AB’ye katılımının da ulaştırma modları arasındaki dengesizlik üzerinde artırıcı etkisi olacaktır.
Artan ulaşım talebine uygun demiryolu ve denizyolu fiziki altyapısının zamanında gerçekleştirilememesi ve kapıdan kapıya taşımacılık için en uygun ulaştırma modunun karayolu taşımacılığı olması, yük ve yolcu taşımalarının ağırlıklı olarak karayolu ağında yoğunlaşmasına yol açmıştır. Bu durum fiziki standartlar ve yol yoğunluğu açısından zaten yetersiz olan karayolu ağının, yasal sınırları aşan yüklemeler ve bakım-onarım hizmetleri ve karayolu üstyapısının Bitümlü Sıcak Karışım (BSK) kaplamalı hale getirilmesi için zamanında yeterli kaynak ayrılamaması gibi nedenlerle daha da yıpranmasına neden olmuştur. Sonuç olarak Türkiye’de, ulaştırma modları arasında ciddi dengesizliklerin olduğu verimsiz bir ulaştırma sistemi ortaya çıkmıştır.
15
Tablo 4: Ulaştırma Yatırımları (Milyon Avro)
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2013 (2)
2007-'13 (2)
(Nominal Fiyatlar) (1)
('06 Fiyatları)
('06 Fiyatları)
Ulaştırma Yatırımları (3) (4)
3.110
3.317
2.787
3.423
5.042
5.114
8.838
49.158
Sabit Sermaye Yat. (Kamu) (3)
10.332
12.105
10.258
10.170
14.641
15.462
29.829
163.673
GSYİH
163.127
194.135
213.471
243.543
291.825
320.179
636.389
--
Ulaştırma Yat./SSY (Kamu)
30,1
27,4
27,2
33,7
34,4
33,1
29,6
30,0
Ulaştırma Yat./GSYİH
1,9
1,7
1,3
1,4
1,7
1,6
1,4
--
Avro/YTL Paritesi
1,0937
1,4298
1,6853
1,7677
1,6695
1,8000
1,8000
1,8000
(1) Temel Ekonomik Göstergeler - DPT (Ocak 2007)
(2) DPT Tahminleri
(3) Yatırım işçiliği ve yerel yönetimlerin yatırımları dahil
(4) Haberleşme dahil.
Türkiye’de, şehirlerarası ulaşımda yolcu taşımacılığının yüzde 95’i ve yük taşımacılığının yüzde 90’ı karayolu ile gerçekleştirilirken, bu oranlar AB-25 ortalaması alındığında yolcu taşımacılığı için yüzde 84,9 ve yük taşımacılığı için yüzde 43,5’tir. AB ülkelerinde, yük taşımacılığının yüzde 42,9’u denizyolu ve iç su yolları ile yapılırken, yüzde 13,4’ü ise demiryolu ve boru hatları ile gerçekleştirilmektedir.1
Türkiye’deki toplam demiryolu ağı 8.697 km’si anahat olmak üzere 10.984 km’dir. Bu ağın yüzde 22’si elektrikli ve yüzde 31’i sinyallidir. Türkiye, demiryolu yoğunluğu bakımından 11,1 km/1000 km² ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında en düşük değere sahiptir. Demiryolu kullanım oranını gösteren km başına toplam trafikte ise Türkiye 1,7 ile 3,2 olan AB ortalamasının oldukça gerisindedir. Buna ilaveten blok tren işletmeciliği açısından önemli olan elektrikli hatlarda Türkiye yüzde 20 elektrikli hat oranı ile yüzde 50 olan AB ortalamasının gerisinde kalmaktadır.
Tablo 5: Demiryolu Yoğunluklarının KarĢılaĢtırması (2003)
Ülkeler
Demiryolu km /
1000 km2
Demiryolu km / milyon nüfus
Elektrikli Hat
(yüzde)
Çek Cumhuriyeti
122
941.4
31
Polonya
64
520.9
60
Almanya
101
437.0
55
Fransa
54
488.6
50
AB-25
50
435.8
50
AB-15
47
396.5
52
Türkiye
11
120.8
20
Kaynak: AB Enerji-Ulaştırma İstatistikleri (2005).
Türkiyenin dış ticaretinin ton bazında yüzde 86’sı denizyolu ile taşınmasına rağmen, kabotaj taşımacılığı yüzde 3,6 gibi düşük bir seviyede kalmaktadır. 2005 yılı sonu itibarıyla Türkiye de 3,3 milyon TEU konteyner ve 200 milyon ton kargo elleçlenmiştir. Toplam elleçlenen kargo miktarı düşük olmamakla birlikte, liman başına elleçlenen miktar AB’nin Akdeniz limanlarında elleçlenen miktarlara göre düşük kalmaktadır. Büyük ölçekli liman projeleri
1 2003 rakamları; DPT: 2005 Yılı Programı ve AB Enerji ve Ulaştırma İstatistikleri (2005)
16
vaktinde tamamlanamadığı için, artan ticaret talebi birçok küçük ölçekli liman ve iskele yapımına yol açmış, bu da yük trafiğinin birçok liman ve iskele arasında dağılmasına neden olmuştur. Türkiye’nin hızla artan dış ticareti, denizyolu taşımacılığı için talebi de artırmaktadır. Konteyner başta olma üzere artan yük talebi; İzmir, Mersin, Haydarpaşa gibi başlıca büyük limanların mevcut kapasitelerini aşmakta veya zorlamaktadır. 2013’e kadar Türkiye’nin dış ticaretinin ortalama yüzde 12’lik bir artış hızı ile birlikte; 2015 itibarıyla da, Türkiye’nin konteynerize olmuş yük miktarının bugünkü yüzde 15’lik seviyesinden en az yüzde 25 seviyesine çıkması beklenmektedir. Ayrıca, AB’ye üyelikle birlikte Türkiye’nin dış ticaretinin ve transit trafiğinin de artacağı düşünülmektedir. Bu çerçevede, mevcut durumda bile sayı ve kapasite olarak yetersiz kalan limanların, artan ticaret karşısında ciddi bir darboğaz oluşturması beklenmektedir. Bu nedenle yeni limanlara ihtiyaç duyulacaktır.
Son 10 yılda toplam ulaştırma yatırımlarının içinde denizyolu ulaştırması ile ilgili yatırımların payı yüzde 2,4 olmuştur. Türk bandırasının sicili deniz güvenliği açısından gelişme göstermiş; kara listenin çok yüksek riskli kategorisinden gri listeye geçilmiştir.
Tablo 6: Akdeniz Limanlarındaki Konteyner Trafiği (2003)
Limanlar
Konteyner (bin TEU)
Gioia Tauro – İtalya
3.149
Algesiras – İspanya
2.516
Valensia – İspanya
1.993
Cenova – İtalya
1.606
Barselona – İspanya
1.652
Pire – Yunanistan
1.605
La Spezia – İtalya
1.007
Marsilya – Fransa
833
İzmir – Türkiye
701
Mersin – Türkiye
467
Haydarpaşa – Türkiye
244
Kaynak: AB Enerji ve Ulaştırma İstatistikleri (2003), TCDD İstatistik Yıllığı (2003)
2005 yılında 35 hava alanında 55,5 milyon yolcu taşınmıştır. Bu yolcu trafiğinin büyük bir kısmı Atatürk, Antalya, Esenboğa, Adnan Menderes, Dalaman, Bodrum/Milas, Adana ve Trabzon havaalanlarında gerçekleşmiştir. Bu havaalanlarında gelecekte kapasite artırımına ihtiyaç duyulacaktır. Nitelikli pilot ve teknik personel açığı devam etmektedir. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün kurumsal kapasitesinin artırılması ihtiyacı devam etmektedir.
Özellikle karayolu taşımacılığında trafik güvenliğinin artırılmasına yönelik eylem programlarının geliştirilmesi, geçtiğimiz yıllarda tüm dünyada önemli bir husus haline gelmiştir. Ancak Türkiye'de trafik kazalarından kaynaklanan can kayıpları ve yaralanmaların yanı sıra ekonomik kayıplar da ciddi bir sorun oluşturmaya devam etmektedir. 2005 yılında Türkiye'de şehiriçi ve şehirler arası yollarda toplam 621.000 trafik kazası meydana gelmişolup, bu kazalarda 4.525 kişi ölmüş, 154.094 kişi ise yaralanmıştır. Türkiye'de trafik kazaları nedeniyle 100 milyon araç-km başına ölü ve yaralısayısı, AB ortalamasından yaklaşık beş kat daha yüksektir.
17
2006 yılı başı itibarıyla, otoyollar ile devlet ve il yolları ağı (köy yolları hariç) 63.714 km olup, bu toplamın 31.374 km’si devlet yolları, 30.568 km’si ise il yollarından oluşmaktadır. Toplam karayolu ağının 4.424 km’si halihazırda asfaltlanmamış olup, ağır taşıt trafiğine uygun bitümlü sıcak karışım (BSK) kaplamalı yol ağının uzunluğu ise otoyollar hariç yalnızca 7.080 km’dir. Dolayısıyla, günlük ortalama ağır taşıt trafiği 1.000 aracın üzerinde bulunan yaklaşık 8.000 km karayolu üstyapısının BSK kaplamalı hale getirilmesi öncelik arz etmektedir. Türkiye’deki çok şeritli karayolu ağı, 1.775 km otoyol dahil 11.500 km’ye ulaşmış bulunmaktadır. Yeni yapılan bölünmüş yollar genellikle sathi kaplamalı olarak inşa edilmiştir.
Tablo 7: Karayolu ve Otoyol Yoğunluklarının Karşılaştırılması (2003)
Ülkeler
Karayolu km / 100 km2
Otoyol km/ 1000 km2
Karayolu km / milyon nüfus
Otoyol km/ milyon nüfus
Çek Cumhuriyeti
70,3
6,6
5.436
50,8
Polonya
56,2
1,3
4.600
10,6
Almanya
64,8
33,7
2.805
146,0
Fransa
72,8
19,1
6.614
173,3
AB-25
47,5
14,9
4.045
127,3
AB-15
42,1
17,5
3.472
144,0
Türkiye
20,1 (1)
2,3
885
24,7
Kaynak: AB Enerji-Ulaştırma İstatistikleri (2005), Karayolu Taşımacılığı İstatistikleri (2003), EUROSTAT
(1) Asfalt kaplamalı köy yolları toplama dahildir.
Trans Avrupa Ulaştırma Ağlarını Kafkas ülkeleri, Orta Doğu ve Orta Asya’ya bağlayacak olan Türkiye Ulaştırma koridorlarını belirlemek amacıyla yapılan Ulaştırma Altyapı İhtiyaç Değerlendirmesi (TINA) çalışması devam etmektedir.
2.2.3. Çevre
Ekonomik ve teknolojik gelişmeler, nüfus artışı, hızlı kentleşme ve doğal kaynakların kontrolsüz tüketimi çevre üzerindeki olumsuz etkileri artırmaktadır. Bu problemleri azaltmak için son yıllarda bir takım önlemler uygulamaya konulmuştur. AB Çevre Müktesebatına uyum sürecinde özellikle kentsel atıksu yönetimi, atık yönetimi, doğa koruma, gürültü ve çevresel etki değerlendirmede kayda değer ilerlemeler gerçekleştirilmiştir.
AB Çevre Müktesebatına uyum için daha fazla hukuki düzenlemeye ve yatırıma ihtiyaç vardır. Topluluk Müktesebatının uyumlaştırılması ve uygulanması için finansman planı ile desteklenmiş bütüncül bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu amaca hizmet etmek üzere, AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi hazırlanmıştır. Bu stratejinin ana amacı, ülkenin ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak sağlıklı yaşanılabilir bir çevreyi oluşturmak ve Türk çevre mevzuatını AB Çevre Müktesebatına uyumlaştırmaktır. Bu stratejide yer alan ana ilkeler, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, doğal kaynakların korunması, çevreyi korumaya yönelik önlemlerin alınması, kullanan ve kirleten öder prensipleri, sektörel entegrasyon, sürdürülebilir kalkınma, halkın bilinçlendirilmesi, halkın katılımı ve kamu-özel işbirliğidir.
18
TÜİK’in 2004 yılı verilerine göre, belediye nüfusunun yüzde 85,6’sı ve yüzde 45,2’si sırasıyla kanalizasyon sistemi ve atıksu arıtma tesisi hizmetlerinden yararlanmaktadır. Kanalizasyon sistemine ve atıksu arıtma tesisine bağlanma oranı kuzey-batı Avrupa’da yüzde 90’ın üzerindedir. Bu oran yeni 10 üye ülke için ise yüzde 60 civarındadır (Avrupa'da Çevre Durum ve Bakış 2005, EEA, The European Environment State and Outlook 2005, EEA). Atıksu arıtımına ilişkin veriler aşağıdaki gibidir:
Tablo 8: 2004 Yılı Nüfus Gruplarına Göre Belediyelerdeki Kanalizasyon ġebekesi ve Atıksu Arıtma Sistemleri
Nüfus Aralıkları
YerleĢim Alanı Sayısı (Belediye ve Köy) (1)
Kanalizasyon ġebekesine Bağlanma (yüzde)
Arıtma Tesisi Sayısı
Kanalizasyon ġebekesi ile Hizmet Edilen Nüfusun Oranı
>100.000
58
95.9
33
70.5
99.999-50.000
77
89.9
15
26.6
49.999- 10.000
450
81.1
79
17.1
9.999-2.000
2.206
55.1
90
4.0
<2.000
345
53.4
25
1.5
Toplam
3.136
85.6
242
45.2
Kaynak: 2004 yılı TÜİK verileri
(1) Büyükşehir belediyesinden hizmet alan ilçe ve alt kademe belediyeleri bağlı olduğu büyükşehir belediyesi nüfusu içinde değerlendirilmiştir.
Ülke genelinde, 242 belediye atıksu arıtma tesisine sahip olmakla birlikte 319 belediyenin atıksu arıtma tesisine bağlantısı vardır. Bunların 137’si ikincil ve ileri arıtım yapan tesislerdir.
2004 yılına göre, belediye nüfusunun yüzde 98,6’sının içme ve kullanma suyu şebekesine ve belediye nüfusunun yüzde 42,3’ünün arıtılmış içme suyuna erişimi vardır. İçilebilir suyun yüzde 40,1’i barajlardan, yüzde 27,8'i kuyulardan, yüzde 27,5'i kaynaklardan, yüzde 2,9'u akarsulardan, yüzde 1,8'i göl-göletlerden sağlanmaktadır. Bununla birlikte, sağlanan suyun yaklaşık yüzde 50’si kaçak ve faturalanamayan kullanımlar nedeniyle su temin sisteminde kaybedilmektedir.
Katı atık yönetimine gelince, 2004 yılında 278 milyon ton kapasiteli 16 düzenli depolama sahası, 667 bin ton kapasiteli 5 adet kompost tesisi ve tehlikeli ve tıbbi atık için 44 bin ton kapasiteli 3 adet yakma tesisi mevcuttur. Belediyelerden toplanan 25 milyon ton katı atığın, yüzde 65,6'sı belediye çöplüğünde, yüzde 28’i düzenli depolama sahalarında, yüzde 1,7'si gömülerek, yüzde 1,4'ü kompost tesislerinde, yüzde 0,6'sı dereye ve göle dökülerek, yüzde 0,4'ü açıkta yakılarak bertaraf edilmiştir. Katı atıkların düzenli depolama sahasında bertaraf edilen belediyeli nüfus oranı yüzde 25’tir. AB-25 ülkelerinde düzenli depolama ve yakma tesislerinde bertaraf edilen katı atık oranları sırasıyla yüzde 46 ve yüzde 17,5’dir. (EUROSTAT, 2004). İstatistiklerden de görüleceği üzere, AB ile karşılaştırıldığında Türkiye’de katı atık yönetimi hizmetlerinin düzeyi düşüktür. TÜİK’in 2004 yılı Belediye Katı Atık İstatistikleri Anketi sonuçlarına göre kişi başı günlük ortalama katı atık miktarı, yaz mevsimi için 1,30 kg/gün, kış mevsimi için 1,29 kg/gün olarak hesaplanmıştır. Kişi başı günlük ortalama katı atık miktarı AB-15 ülkeleri için 1,55 kg/gün, AB-25 ülkeleri için ise 1,43 kg/gün’dür (EUROSTAT).
19
Ancak, daha önce inşa edilmiş olan içme suyu, atıksu ve katı atık bertaraf tesisleri AB standartlarını kısmen karşılamakta ve bu tesislerin bir çoğu verimli işletilememektedir.
Evsel atıkların bertarafından sorumlu olan belediyeler, finansman, nitelikli personel ve teknik altyapı eksikliği nedeniyle bu konuda gereken önemi gösterememektedirler. Özellikle bertaraf için yaptıkları “vahşi depolama” yöntemi ve depo sahalarının yer seçiminde yapılan hatalar ve işletme koşullarındaki olumsuzluklar çevresel problemlere sebep olmaktadır.
Tıbbi atıklar evsel atık depolama sahalarında herhangi bir önlem alınmadan birlikte bertaraf edilmektedir. 2004 yılı itibarıyla 578 belediyece ayrı toplanan tıbbi atık miktarı 62 bin tondur. Toplanan tıbbi atıkların yüzde 20,4’ü düzenli depolama sahalarında, yüzde 13,4’ü yakma tesislerinde bertaraf edilmiştir.
Ayrıca, 2004 yılında imalat sanayi tarafından 877 bin ton tehlikeli atık bertaraf edilmiştir. Bu miktarın yüzde 67’si düzenli depolama sahalarında, yüzde 21’i yakılarak ve yüzde 12’si ise diğer yöntemlerle bertaraf edilmiştir.
Katı atık yönetimindeki etkinsizlik 3 temel sorundan kaynaklanmaktadır. Bunlar; uygulamaya yönelik politika eksikliği, katı atık miktar ve niteliğine ilişkin verilerin yetersizliği, üretilen çöp miktarının azaltılması ve kaynakta ayrıştırılması konusunda hane halklarının bilinçsizliğidir.
Kentsel altyapıda mali sorunlarını çözmek ve ölçek ekonomisinden faydalanmak için belediyeler ortak bir çözüm yolunu dikkate almaktadırlar. 5355 sayılı Mahalli İdare Birlikleri Kanunu uyarınca yerel idareler, su atıksu ve katı atık hizmetlerinin yanı sıra çevrenin korunması ve ekolojik denge ile ilgili projeleri işbirliği içerisinde gerçekleştirmektedirler. Kentsel çevre altyapısına öncelik verilirken, DABLAS Çalışma Grubu ve Barselona Konvansiyonu gibi uluslararası anlaşmalar dikkate alınmaktadır.
Türkiye’deki hava kirliliğinin ana sebepleri; aşırı kentleşme, nüfusun hızlı artışı, sanayileşme, topografik ve meteorolojik durumlara uygun olmayan yerleşme ve kalitesi düşük yakıtların kullanılmasıdır.
Arazi kaynaklarını tehdit eden unsurlar; erozyon, organik maddelerin bozunumu, toprak kirliliği, hidrojeolojik riskler, tuzlanma, biyolojik çeşitliliğin azalması ve toprak kaybıdır.
Deniz, su ve hava kirliliğini izleme altyapısının geliştirilmesinin yanı sıra kurum ve kuruluşların yetki ve sorumluluklarının netleştirilmesine de ihtiyaç vardır. Etkili izleme ve denetim için ilgili mevzuatın oluşturulmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye, coğrafi durumunun getirdiği zengin biyolojik çeşitlilik ve endemik türler bakımından dünyada önemli bir yere sahiptir. Sayısı 3.000 den fazla endemik bitki tanımlanmıştır. Bu endemik türlerin yüzde 33’ü Türkiye’de bulunmaktadır. Avrupa kıtasında bulunan bitki türlerinin yüzde 75’ine Türkiye ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye, tür çeşitliliği açısından zengin olmasına karşılık varolan türlerin miktarı için aynı şeyleri söylemek olanaklı değildir. Canlı türlerinin yaşam çevresinin kirliliği, mevzuatın uygulanmasındaki aksaklıklar, ekonomik faaliyetlerin baskısı ve çevre yönetimindeki koordinasyon yetersizliği biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir korunmasını zorlaştırmaktadır.
Ulusal biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynaklar korunmalı, iyileştirilmeli ve bunlardan faydalanılmalıdır. Bu amaç doğrultusunda, bir referans merkezi teşkil edecek şekilde araştırma enstitüsüne ihtiyaç vardır.
20
Çevre veri tabanı oluşturulması amacıyla AB uyum çalışmaları kapsamında çeşitli projeler tamamlanmıştır. Çevresel veri üreten kurumların teknik altyapısının geliştirilerek ilgili kuruluşlar arasında bilgi akışının ve paylaşımının entegre bir sistemle sağlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. İzleme faaliyetleri birinci bileşenin altında desteklenmektedir.
2.2.4. Ġnsan Kaynaklarının GeliĢtirilmesi
Beşeri sermaye niteliğinin ve rekabet gücünün iyileştirilmesi daha yüksek bir yaşam standardına erişilmesinde kilit bir rol oynamaktadır. Daha fazla sayıda ve niteliği daha yüksek işler sunan sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ile işgücü piyasasının ve eğitimin kalitesinin yükseldiği ve bunlara erişimin daha kolay olduğu bilgiye dayalı bir ekonomiye geçiş süreci, insan kaynaklarının geliştirilmesinin önemini daha da artırmaktadır. Beşeri sermayenin geliştirilmesi daha fazla istihdam, gelir ve aynı zamanda daha kapsamlı bir sosyal içerme sağlamaktadır. Zira, dezavantajlı grupları da kapsamak üzere insan kaynaklarına yapılan yatırımla, kişiler yeni bilgi ve beceriler edinmekte, eşit fırsatlardan yararlanmakta ve topluma yeterli ölçüde katkıda bulunabilme fırsatı elde etmektedir.
Türkiye, genç ve dinamik bir nüfus yapısına sahiptir. Ancak, nüfus artış hızı zaman içerisinde azalmış olup bu azalma eğiliminin gelecekte de devam etmesi beklenmektedir. Çalışma çağındaki nüfusun (15-64) artması ve bu nüfusun 2023 yılında toplam nüfus içerisindeki payının en yüksek düzeye (yüzde 69) ulaşması beklenmektedir. Buna göre işgücündeki artış genel nüfus artışından daha fazla olmaktadır. Bu durum, Türkiye için gelecekte bir “demografik fırsat penceresi” olabilecektir. Bu fırsatın avantaja dönüştürülebilmesinde insan kaynaklarının geliştirilmesi hususu en esaslı müdahale alanlarından biri olarak değerlendirilmektedir.
Ġstihdam: İşgücüne katılma ve istihdam oranlarının düşüklüğü, yüksek işsizlik seviyesi, toplam istihdamın yaklaşık üçte birini barındıran tarım sektöründeki hızlı istihdam azalışı, işgücü niteliğinin düşük olması ve eğitim ile istihdam arasındaki bağın zayıflığı Türkiye’de istihdam alanında yaşanan en temel sorunlardır.
AB’ye uyum çalışmaları kapsamında, Avrupa İstihdam Stratejisi’ne katılımın ilk aşaması olan İstihdam Durum Raporu 2003 yılında hazırlanmıştır. Bu süreçte ikinci aşama olan Ortak Değerlendirme Belgesi’nin (JAP) 2007’nin ikinci yarısında tamamlanması öngörülmektedir. JAP, başta istihdam olmak üzere insan kaynaklarının geliştirilmesi hususunda mevcut durum tespitinin yapıldığı ve yapılması gerekenlerin belirlendiği bir belge olup, bu konuda politika ve öncelikleri içerecektir.
AB ortalamaları ile kıyaslandığında, Türkiye’de işgücüne katılma ve istihdam oranları düşüktür. Bu durumun ardındaki temel nedenlerden biri kadınların işgücüne katılma ve istihdam oranlarının düşük olmasıdır. 2005 yılı itibarıyla erkeklerde işgücüne katılma oranı AB-25 ortalamasına çok yakın olmasına rağmen, bu oran kadınlarda AB-25 ortalamasının 36 puan gerisindedir. Kadınlarda istihdam oranı da AB-25 ortalamasının oldukça gerisindedir.
21
Tablo 9: Temel İstihdam ve İşgücü Göstergeleri (Yüzde)
Türkiye
AB-15
AB-25
1995
2000
2003
2004
2005
1995
2000
2003
2004
2005
2005
İşgücüne Katılma Oranı (İKO),
(15-64)
56,8
52,4
51,1
51,5
51,3
67,2
69,2
70,1
70,6
71,0
70,2
- İKO (Kadın)
33,7
28,0
28,1
27,0
26,5
56,6
60,0
61,6
62,6
63,2
62,5
- İKO (Erkek)
80,5
76,9
74,0
76,1
76,2
77,8
78,3
78,6
78,6
78,9
77,8
İstihdam Oranı (15-64)
52,7
48,9
45,5
46,1
45,9
59,9
63,2
64,3
64,5
65,2
63,8
- İstihdam Oranı (Kadın)
31,5
26,2
25,2
24,3
23,7
49,6
53,9
56,1
56,5
57,4
56,3
- İstihdam Oranı ( (Kadın)
74,6
71,7
65,9
67,9
68,2
70,3
72,5
72,6
72,4
72,9
71,3
İşsizlik Oranı (15+yaş)
7,6
6,5
10,5
10,3
10,3
10,7
8,4
8,1
8,3
8,2
9,0
Genç İşsizlik Oranı (15-24)
14,7
13,0
20,5
19,7
19,3
21,2
16,1
15,5
16,2
16,8
18,6
İşsizlik Oranı (15-64)
7,1
6,7
10,8
10,6
10,5
10,8
8,5
8,2
8,4
8,3
9,1
Kaynak: TÜİK, EUROSTAT, OECD Employment Outlook 1999 ve 2000.
Kadın ve erkeklerin işgücüne katılma oranları arasındaki fark kentlerde kırsal alanlarda olduğundan daha belirgindir. Ekonomide tarım sektörünün payının sürekli azalması sonucu kadınlar işgücünden çekilmekte ve bu durum kadınların işgücüne katılma oranının düşük olmasına neden olmaktadır. Tarım sektöründen ayrılan kadın işgücü niteliksiz olup, işgücü piyasasının artan taleplerini karşılayamamaktadır. Bu nedenle, kadınlar iş bulma ümitlerini kaybetmekte, iş aramayı bırakmakta ve işgücü piyasasından çekilmektedir. Ayrıca, kentsel alanlardaki çocuk ve yaşlı bakımı hizmetlerinin sınırlı olması, kadınların işgücüne katılımlarının önünde bir engeldir.
Türkiye’nin en temel sorunlarından biri olan işsizlik, son dönemde önemli bir iyileşme göstermemiştir. 2000 yılında işsizlik oranı yüzde 6,5 iken, bu oran 2005 yılında yüzde 10,3’e yükselmiştir. Özellikle 2001 ekonomik krizinden sonra, istihdamdaki artış, ekonomideki yüksek büyüme oranları ile kıyaslandığında zayıf kalmıştır. Ancak, bu dönemde tarım dışı sektörlerde istihdam artışı oldukça yüksek olmuştur. Özellikle 2005 yılında, tarım dışı sektörlerde istihdam artışı (yüzde 8,1) tarım dışı sektörlerdeki büyüme oranını (yüzde 7,2) dahi aşmıştır. Bunun yanı sıra, tarım dışı işsizlik oranı 2002 yılında yüzde 15 iken 2005 yılında yüzde 13,6’ya düşmüştür. Türkiye ekonomisi bir bütün olarak ele alındığında istihdamsız büyüme süreci yaşanmış olsa da, tarım dışı sektörlerde önemli miktarda iş yaratıldığı görülmektedir.
Toplam istihdam içerisinde tarım sektörünün payının azalma eğiliminde olmasına rağmen, tarım sektörü halen toplam istihdamın yaklaşık üçte birini oluşturmakta ve AB ülkelerindeki tarım sektörü istihdamının payı olan yüzde 3-4’ler ile karşılaştırıldığında bir hayli yüksek kalmaktadır.
22
Tablo 10: İstihdamın Sektörel Dağılımı (15+ yaş, yüzde)
1990
2000
2002
2003
2004
2005
Tarım
46,9
36,0
34,9
33,9
34,0
29,5
Sanayi
15,3
17,6
18,5
18,2
18,3
19,4
Hizmetler
37,7
46,3
46,6
47,9
47,7
51,1
Toplam
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
Kaynak: TÜİK.
Tarım sektöründeki reforma bağlı olarak yaşanan çözülme ile kırdan kente göç işgücü piyasası üzerinde önemli etkiler yaratmaktadır. Daha önceleri tarım sektöründe istihdam edilmiş olan niteliksiz işgücü fazlasının açığa çıkması ve kentlere göç etmesi, başta kadınlar olmak üzere işgücüne katılma ve istihdam oranları ile verimliliğin düşük, işsizliğin ise yüksek olmasına neden olmaktadır.
15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun artışı ile istihdam artış hızlarının farklı olması işgücü piyasasına ilk kez girenlere iş yaratılmasını sınırlamaktadır. Örneğin, 2002-2005 yıllarını kapsayan dönemde 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun yıllık ortalama artış hızı yüzde 1,9 iken, yıllık istihdam artış hızı yüzde 0,6 olmuştur. Bu durum Türkiye’de gençlerin istihdamına ilişkin rakamlardan da anlaşılabilmektedir. Yaş gruplarına göre işsizlik oranlarına bakıldığında 15-24 yaş grubunun işsizlik oranının en yüksek olduğu ve bu grubu 25-34 yaş grubunun takip ettiği görülmektedir. 2005 yılı rakamlarına göre, yüzde 19,3 olan 15-24 yaş grubu işsizlik oranı genel işsizlik oranının yaklaşık iki katıdır. Genç işsizliği oranı, bu yaş grubunda işgücüne katılma oranının düşük olmasına rağmen ortalama işsizlik oranının üzerindedir.
İşgücünün niteliğinin düşük olması işgücü verimliliğini azaltan önemli bir faktördür. Türkiye’de işgücünün yüzde 67,3’ü, istihdamın yüzde 68’i ve işsizlerin yüzde 60,5’i lise altı eğitim seviyesindekiler ve okuryazar olmayanlardan oluşmaktadır.
Türk işgücü piyasasının önemli sorunlarından birisi de en fazla tarım sektöründe görülen kayıt dışı istihdamdır. Tarım sektörü istihdamının yüzde 88,2’si ve tarım dışı sektörlerdeki istihdamın yüzde 34,2’si kayıt dışıdır. Kayıt dışı istihdam nedeniyle bazı çalışanlar sosyal sigorta hizmetlerine erişememektedir. Ayrıca, kayıt dışı çalışanlar çalışma hayatına ilişkin yasal haklardan, özellikle iş sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinden mahrum kalmaktadırlar. Bu kişiler esas olarak sosyal sigorta yerine sosyal hizmet ve yardımlar sistemince kapsanmaktadır.
İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (İBBS) Düzey 2’ye göre, 2005 yılı rakamlarına göre, işgücüne katılma oranının en düşük olduğu bölge yüzde 33,7 ile TRC3’tür. Bu durum temel olarak bu bölgede kadınların işgücüne katılımının çok düşük olması ile bağlantılıdır. Aynı yıl, işsizlik oranının en düşük olduğu bölgeler yüzde 3,2 ile TRA2 ve yüzde 4,7 ile TRA1’dir. Kişi başına düşen milli geliri, Türkiye ortalamasının yüzde 75’nin altında olan bu iki bölgede işsizlik oranının düşük olması, diğer İBBS Düzey 2 bölgeleri ile kıyaslandığında toplam istihdamın çoğunu ücretsiz aile işçilerinin oluşturması ile ilişkilidir. 2005 yılında en yüksek işsizlik oranları yüzde 18 ile geliri ortalama milli gelirin yüzde 75’in altında olan TRB1 ve yüzde 17,2 ile yoğun göç alan TR62’de görülmektedir.
23
Türkiye İş Kurumunun (İŞKUR) kurumsal ve idari kapasitesinin güçlendirilmesine 2003 yılından bu yana devam edilmektedir. İstihdam ve eğitim arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi amacıyla İl İstihdam ve İl Mesleki Eğitim kurulları arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi ve bu iki kurulun etkinliğinin artırılması yönünde çabalar bulunmaktadır. Ancak, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, İŞKUR’un ve özellikle de yerel ofislerinin ve ilgili tarafların kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi için daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.
Eğitim ve Mesleki Eğitim: Ülkelerin ve bireylerin ekonomik ve sosyal refahı için eğitimli ve yetişmiş bireylerin varlığı çok önemlidir. Beşeri sermaye stokunun ölçülmesinde yaygın olarak kullanılan nüfusun eğitim düzeyi Türkiye’de düşüktür.
Lizbon Hedefleri doğrultusunda geçtiğimiz yıllarda Türk eğitim sisteminde önemli gelişmeler sağlanmıştır. 1997-1998 döneminde zorunlu temel eğitim süresi 5 yıldan 8 yıla çıkarılmış ve ilköğretimde okullaşma oranı 2005-2006 döneminde yüzde 95,5’e yükselmiştir. Ayrıca, daha önce hiç okula gitmemiş 220.000 kız çocuğu, okullaşmadaki cinsiyet farklılığını azaltmak için başlatılan “Haydi Kızlar Okula” kampanyası kapsamında okula devam etmiştir.
Genel eğitim bütçesinin GSYİH içindeki oranı 2001’de yüzde 2,93’ten 2006’da yüzde 4,15’e yükselmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı vatandaşların eğitimin finansmanına katılımını sağlamak üzere “Eğitime yüzde 100 Destek Kampanyası”nı başlatmış ve bu kampanya kapsamında 21.000 derslik yapılmıştır. Sosyal yardım sistemi kapsamında Kasım 2006 itibarıyla 1,5 milyon öğrenciye eğitimleri süresince nakdi yardım yapılmıştır. Diğer yandan, 8 ve daha fazla dersliği olan tüm okullarda BİT sınıfları kurulmuş, bütün okullara internet bağlantısı sağlanmıştır.
Türkiye’de 25-64 yaş grubundaki nüfusun içinde en az ortaöğretim almış kişilerin oranı yüzde 26 olup AB ortalaması olan yüzde 65,7’nin oldukça altındadır. Diğer yandan, 25-34 yaş grubundaki nüfus için aynı oran 2002’de yüzde 31’den 2003’te yüzde 33’e yükselmiştir. Bununla birlikte, OECD ortalaması olan 11,8’e oldukça yakın olan Türkiye’deki ortalama eğitim süresi (9,6 yıl) Türkiye’nin gelecekteki eğitim performansı açısından ümit vericidir.
Türkiye’nin temel önceliklerinden biri olan yaşam boyu eğitim kapsamında uzaktan eğitim aracılığıyla 2005 yılı itibarıyla 100.000 öğretmen bilgi teknolojileri konusunda eğitim almıştır. 2004 yılı itibarıyla 3.451.515 kişi Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı halk eğitim merkezlerinin yanı sıra Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetimindeki özel örgün ve yaygın eğitim kurumlarında eğitim almıştır. Bu da yetişkin nüfusun yüzde 10’un yaşam boyu eğitime katıldığını göstermektedir.
Bütün bu gelişmelere rağmen, eğitime katılım, eğitimin kalitesi ve mesleki eğitime ilişkin sorunlar devam etmektedir. Bu sorunlar, Türkiye’deki işgücünün ve bir bütün olarak ülkenin rekabet edebilirliğinin önündeki fırsatların kullanılmasını tehlikeye atmaktadır.
Eğitimin kalitesinin istenen düzeyde olmaması ortaöğretim okullaşma oranının düşük olması, mesleki eğitime etkin bir yönlendirmenin olmaması, mesleki eğitim-istihdam ilişkisinin kurulamaması, yükseköğretimde yeterli kapasitenin yaratılamaması, ortaöğretim mezunlarına yükseköğretim dışında farklı alternatiflerin sunulamaması eğitim sisteminin temel sorunlarıdır.
Toplumsal farkındalığın yetersiz olması nedeniyle 4-5 yaş grubunda okul öncesi eğitime katılım oranı yüzde 20 olup, bu oran Avrupa’da yaklaşık yüzde 85’tir. İlköğretimde, geç kayıtlar, okul terkleri ve kız çocukların eğitime erişimindeki sorunlar okullaşma oranının
24
istenilen düzeye yükseltilmesini engelleyen başlıca faktörlerdir. 2004-2005 öğretim dönemi sonunda, Türkiye’de ilköğretimden mezun olan kızların oranı yüzde 45,7 iken, bu oran bazı illerde yüzde 25’e kadar düşmektedir. 2002 Hanehalkı Bütçe Anketine göre hiç okula gitmeyenlerin yüzde 72,2’sini kız çocuklar oluşturmaktadır. Okullaşma oranlarının artırılması yanında, eğitimin kalitesinin geliştirilmesine yönelik adımlar da atılmıştır. 2005-2006 öğretim döneminde ilköğretimde öğrenci-merkezli öğrenmeyi öne çıkaran yeni müfredat tüm ülkeye yaygınlaştırılmıştır. Ortaöğretimde ise müfredatın güncelleştirilmesi çalışmaları sürdürülmektedir.
Ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 85,2 olup, bu oran erkeklerde yüzde 95,1, kızlarda ise yüzde 74,9’dur. Diğer yandan, 2004-2005 öğretim döneminde zorunlu temel eğitim sonrasında okul terk oranı erkekler için yüzde 10,5, kızlar için yüzde 19,0, toplamda ise yüzde 14’tür. Gelenekler ve ailelerin gelir düzeyinin düşük olması nedeniyle özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki kızlar başta olmak üzere ilk ve ortaöğretimde okul terkleri yüksektir. Örneğin, ortaöğretimde kız öğrencilerin oranı Türkiye’de yüzde 43,4 iken, bu oran TRB2 ve TRC3 bölgelerinde sırasıyla yüzde 28,5 ve yüzde 29,8’dir. Türkiye’de gençlerin eğitime katılımı AB-25 ile karşılaştırıldığında oldukça düşüktür. 2005 yılında 20-24 yaş grubu içinde en az ortaöğretim almış gençlerin oranı yüzde 44 iken bu oran AB-25’te yüzde 77,5’tir. Bu durum gençlerin okuldan istihdama geçişini zorlaştırmaktadır. Türkiye, gençlerin eğitime katılım düzeyi (yüzde 85) ve erken okul terklerine (yüzde 10) ilişkin Lizbon hedefleri bakımından oldukça geride kalmaktadır.
Tablo 11: Gençlerin Eğitime Katılım Düzeyi ve Erken Okul Terkleri (yüzde)
Gençlerin eğitime katılım düzeyi*
Erken okul terkleri **
2000
2003
2005 2000 2003
2006
Toplam Toplam AB-25
76,6
76,9
77,5 17,3 16,2 15,1 Türkiye
38,6
44,2
44 58,8 53 50 Erkek Erkek AB-25
79,5
79,5
80,3 19,5 18,1 17,4 Türkiye
46,4
52,6
51,3 65,8 61,3 56,6 Kız Kız AB-25
73,7
74,2
74,7 15,2 14,2 12,8 Türkiye
32,0
37,2
37,8 51,2 44 42,7
Kaynak: EUROSTAT
* 20-24 yaş grubundaki nüfus içinde en az ortaöğretim almış kişilerin oranı
**18-24 yaş grubundaki nüfus içinde en fazla temel eğitim almış ve eğitime devam etmeyen kişilerin oranı
15 İBBS Düzey 2 bölgesinde ilköğretimden ortaöğretime geçiş oranları Türkiye ortalaması olan yüzde 86,5’in çok altındadır. Bununla birlikte, bu 15 bölgenin 10 tanesinin geliri ortalama milli gelirin yüzde 75’inden azdır.
Son dönemde okul çağındaki nüfusun eğitime erişimi önemli düzeyde artırılmıştır. Ancak, eğitimin kalitesi okulların büyük bir bölümünde yetersiz düzeyde olup, bu durum 15 yaşındaki öğrencilerin hayatın zorluklarına ne kadar hazır olduklarını değerlendiren PISA’da,
25
sınavla öğrenci alan liselerde (fen ve Anadolu liseleri) yüksek olmasına rağmen, elde edilen düşük puanlar ile de ifade edilmektedir. Özellikle göç alan şehirlerde derslik başına düşen öğrenci sayısının yüksek olması eğitim kalitesini düşürmektedir. Eğitim ve öğretimde bölgesel farklılıkların azaltılması eğitim hizmetlerine eşit erişim ve eğitim hizmetlerinin kalitesinin iyileştirilmesi dezavantajlı nüfusun işgücü piyasasına ve topluma entegre olmasına katkı yapacaktır. Müfredatın, eğitim ve öğretimin yapısının, altyapının, öğretmen niteliklerinin ve yenilenen müfredatla uyumlu BİT teknolojilerini de içeren donanımın geliştirilmesi gerekmektedir.
İşgücü piyasasında nitelikli mesleki eğitim mezunlarına ihtiyaç olmasına rağmen, işgücü piyasasının ihtiyaçları ile mesleki eğitim arasındaki kopukluktan dolayı mesleki eğitim mezunlarının işsizlik oranı yüksektir (yüzde 13,3). Bu durum hem işsizliğe hem de iş yerlerindeki pozisyonların boş kalmasına neden olmaktadır. Benzer problemler ara eleman yetersizliği ile de ilgilidir. Diğer yandan, 14 İBBS Düzey 2 bölgesinde ortaöğretimde mesleki eğitimin oranı Türkiye ortalaması olan yüzde 36,4’ün altındadır. Bununla birlikte, söz konusu 14 bölgenin 9’unun geliri ortalama milli gelirin yüzde 75’inden azdır.
Genel olarak eğitimden istihdama geçiş dönemi (genellikle 20-24 yaş grubu), hem eğitimden ayrılmış gençlerin işsiz kalmaları, hem de işgücünden ayrılma durumlarındaki değişimlerin gözlemlendiği bir zaman dilimi olup iki durum da istihdamda bulunmayışı ifade eder. 1998 ve 2004 yılları arasında, eğitimden ayrılmış gençler içinde istihdam dışında bulunanların oranında herhangi bir iyileşme olmamıştır ve bu oran AB-19 ve OECD ortalamalarına göre de oldukça yüksektir. Ayrıca, gençlerin eğitimlerini bitirmiş olmalarının beklendiği 25-29 yaş grubunda ise söz konusu oran 1998 yılından 2004’e kadar artmıştır.
Tablo 12: Eğitimde ve Eğitim DıĢında Olan Genç Nüfusun DeğiĢim Trendi
1998
2001
2004
Yaş Grubu
Eğitimde
Eğitim DıĢında
Eğitimde
Eğitim Dışında
Eğitimde
Eğitim Dışında
Toplam
İstihdam edilen
İstihdam dışında
Toplam
İstihdam edilen
İstihdam dışında
Toplam
İstihdam edilen
İstihdam dışında
Türkiye
15-19
40,2
32,1
27,7
41,0
26,7
32,3
43,5
21,2
35,3
20-24
13,4
44,7
42,0
12,7
43,1
44,2
13,0
39,1
47,8
25-29
2,9
60,4
36,7
2,6
57,1
40,2
3,1
54,0
42,8
OECD ortalaması
15-19
80,2
11,2
8,6
80,4
11,4
8,2
82,8
9,5
7,7
20-24
35,2
46,9
18,0
36,7
46,7
16,5
40,7
42,6
16,7
25-29
12,8
67,1
20,1
12,6
68,8
18,6
15,8
65,5
18,7
AB-19 (*) ortalaması
15-19
83,7
8,5
7,8
83,8
9,0
7,2
86,4
7,2
6,3
20-24
36,7
45,2
18,1
38,1
45,6
16,3
42,6
41,2
16,2
25-29
12,8
66,5
20,7
12,2
69,2
18,6
15,9
65,7
18,5
Kaynak: OECD Education at a Glance
(*) Aynı zamanda OECD üyesi olan AB üyesi ülkeler
Ekonominin ihtiyaç duyduğu alanlarda insan gücünün yetiştirilmesi ve eğitim ile işgücü piyasasının daha esnek hale getirilmesi yoluyla eğitimin işgücü talebine duyarlılığının artırılması için öğrenen-merkezli yaklaşımda esneklik ve adaptasyon yeteneği ile öğrenmeye katılımın teşvik edilmesi ilkelerini bütünleştiren, uyumlu ve kapsayıcı bir yaşam boyu eğitim stratejisinin hazırlanması gerekmektedir.
Ayrıca, mesleki eğitime etkin bir yönlendirmenin olmaması, eğitim ve istihdam arasındaki ilişkinin iyi kurulamaması ve yükseköğretimde yeterli düzeyde kapasite yaratılamaması nedeniyle yükseköğretim önündeki yığılma devam etmektedir.
26
Sosyal İçerme: Toplumda bazı kesimler kültürel olanaklardan, sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanma, işgücü piyasasında yer alma ve dolayısıyla genel olarak topluma entegre olma açısından sosyal dışlanmayla karşı karşıya kalmaktadır. Bunlar genel olarak yoksulluk riskiyle en fazla karşı karşıya olan gruplardır. Bu grupların topluma entegrasyonunun artırılması hem ekonomik hem de sosyal açıdan önem arz etmektedir.
2004 yılından beri hazırlanmakta olan Sosyal İçerme Belgesi (JIM), başta sosyal içerme alanında olmak üzere, insan kaynaklarının geliştirilmesi konusunda mevcut durum analizini ve yapılması gerekenleri içermektedir.
1994 ve 2002 yılları arasındaki değerler bilinmemekle birlikte 1994’te 0,49 olan Gini katsayısı, 2005 yılında 0,38’e düşmüştür. Özellikle 2001 yılından sonra sağlanan makroekonomik istikrar, enflasyondaki düşüş eğilimi, alt gelir gruplarına yapılan sosyal transfer oranlarındaki artışlar ile özellikle eğitim ve sağlık alanlarındaki sektörel politikalardaki gelişmeler, bu iyileşmenin sebepleri olarak sayılabilir.
Gelir dağılımı ve yoksulluğun azaltılması hususlarında iyileşmeler olmakla birlikte, gelir dağılımı ve yoksulluk göstergeleri hala AB ortalamalarının gerisindedir. Türkiye için ortalama yüzde 26 olan yoksulluk oranı2, AB-25 ortalaması olan yüzde 16’dan yüksektir. Gıda yoksulluk oranı çok yüksek olmamakla birlikte, nüfusun kayda değer bir kısmı gıda ve gıda-dışı yoksulluk sınırına çok yakın yaşamaktadır.
Tablo 13: Yoksulluk Oranları (Yüzde)
Kaynak: TÜİK
Sosyal transferlerin gelir dağılımı üzerinde artan bir etkisi olmakla birlikte, bu transferlerin önemli bir kısmını emekli aylıkları oluşturduğundan, sosyal sigorta kapsamında olmayan yoksullar için hala sorunlar bulunmaktadır. Sosyal transferlerin gelirin yeniden dağıtımı üzerindeki etkisini gösteren, transferler öncesi ve sonrası yoksulluk oranları, Türkiye için sosyal transferlerin gelirin yeniden dağıtım etkisinin, AB-25 ile karşılaştırıldığında sınırlı kaldığını göstermektedir. Transferler öncesi ve sonrası yoksulluk oranları AB-25 için yüzde 26 ve yüzde 16 iken, bu oranlar Türkiye’de sırasıyla yüzde 30 ve yüzde 26’dır. Sosyal sigorta kapsamında olmayanlar sosyal hizmetler ve yardımlar sistemi ile desteklenmektedir. Ancak,
2Yoksulluk sınırı, eşdeğer kişi başına milli gelirin medyan değerinin yüzde 60'ı olarak belirlenmiştir. Değerler Türkiye için olup 2004 yılına aittir.
Yöntemler
Türkiye
Kent
Kır
2002
2003
2004
2005
2002
2003
2004
2005
2002
2003
2004
2005
Gıda Yoksulluğu
1,35
1,29
1,29
0,87
0,92
0,74
0,62
0,64
2,01
2,15
2,36
1,24
Yoksulluk (gıda+gıda dışı)
26,96
28,12
25,60
20,50
21,95
22,30
16,57
12,83
34,48
37,13
39,97
32,95
Kişi başı günlük 1 $'ın altı
0,20
0,01
0,02
0,01
0,03
0,01
0,01
0,00
0,46
0,01
0,02
0,04
Kişi başı günlük 2.15 $'ın altı
3,04
2,39
2,49
1,55
2,37
1,54
1,23
0,97
4,06
3,71
4,51
2,49
Kişi başı günlük 4.3 $'ın altı
30,30
23,75
20,89
16,36
24,62
18,31
13,51
10,05
38,82
32,18
32,62
26,59
27
bu sistemde kurumlar arasında koordinasyon eksikliği, veri tabanının yetersizliği ve nitelikli personel eksikliği gibi sorunlar bulunmaktadır.
Eğitim düzeyi yükseldikçe yoksulluk oranı da azalmaktadır. Gıda ve gıda dışı yoksulluk yöntemine göre, 2005 yılında, 6 yaşından büyük kişilerde, okuma yazma bilmeyenlerin yoksulluk oranı yüzde 37,81, en az üniversite mezunu olanlarda ise bu oran yüzde 0,79’dur. Bununla birlikte, yoksulluk kırsal alanlarda kentlere göre daha yüksektir. Bu durum istihdam durumuna göre en yüksek yoksulluğun ücretsiz aile işçilerinde ve istihdam edilen sektör verilerine göre de en yüksek yoksulluğun tarım sektöründe görülmesi durumu ile paraleldir. Ücretsiz aile işçileri en çok tarım sektöründe istihdam edilmekte, kayıtdışı istihdamın en büyük kısmını oluşturmakta ve bu nedenle sosyal sigorta kapsamında yer almamaktadır. Buna ilaveten, kırsal alanda özellikle eğitim ve sağlık hizmetleri gibi temel sosyal hizmetlere erişimde sorunlar yaşanmakta ve tarım dışı ekonomik faaliyetler de kısıtlı bulunmaktadır. Sonuç olarak tüm bu faktörler kırsal alanda yaşayanların yoksullaşmasına ve bir kısmının da kırdan kente göç etmesine yol açmaktadır. Kırsal alanlardan kentlere göç, kentlerdeki sosyal ve fiziki altyapı; “gecekondu” olarak adlandırılan kanunsuz yapılaşmaya ve kalitesiz çevre şartları olan kenar mahallelerin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Diğer yoksul gruplar gibi, kırdan kente göç edenler, tarımdışı sektörlerde istihdam edilebilecek düzeyde bir eğitim seviyesine ve niteliğine sahip olmadıklarından, daha çok kayıtdışı sektörlerde istihdam edilmektedir. Belediyeler gecekondu bölgeleri için son zamanlarda bazı dönüşüm projeleri geliştirmekle birlikte, bu bölgelerde yaşayanlar için sorunlar hala devam etmektedir.
Özellikle yoksullar ve dezavantajlı grupların sağlık hizmetlerine erişiminin artırılabilmesi için nüfusun tamamını kapsayan Genel Sağlık Sigortası Kanunu kabul edilmiştir. Bu kanunun 2008 yılı başında yürürlüğe girmesi beklenmektedir. Son yıllarda, aşı faaliyetlerine ve koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmekle birlikte koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve bu alandaki mali desteğin artırılması ihtiyacı devam etmektedir. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin fiziki şartlarında ve personel durumunda bazı iyileşmeler sağlanmış olmakla birlikte, hala sağlık hizmetlerine erişimde bölgeler arası, bölge içi ve kır – kent arası farklılıkların giderilmesi hususunda daha fazla iyileştirme ihtiyacı devam etmektedir.
SÇB’de bölgesel odaklanmanın yanında tematik odaklanma da yapılmıştır. Böyle bir önceliklendirme sonucu beşeri sermaye ve tüm toplumun yaşam kalitesi olumlu bir şekilde etkilenecektir. Odaklanılan gruplar, temel olarak işgücü piyasasına ve eğitim imkanlarına erişimde zorluk çekmektedir.
Yoksulluk göstergeleri, kaynakların hane içinde eşit paylaşıldığını varsayan hane halkı anketlerine dayandığından, kadın ve erkek yoksulluk oranları birbirine çok yakın gözükmektedir. Kırda yaşayan kadınlar çoğunlukla tarım sektöründe ücretsiz aile işçisi olarak istihdam edilmekte ve genellikle eğitim seviyeleri çok düşük olmaktadır. Bunun yanında, kırdan kente göç eden kadınların niteliklerinin yetersiz olması, çocuk ve yaşlı bakımının hane için bir sorun oluşturması ve kadına geleneksel bir rol biçilmesi, kadınların işgücüne katılım oranlarının çok düşük kalmasına neden olmaktadır. Özellikle kırdan kente göç etmiş olan kadınlar ile tarım sektöründe sosyal güvenlik kapsamında bulunmayan kadınların sosyal olarak dışlanmasının temel sebepleri bunlar olarak sıralanabilir.
Özürlüler için işgücüne katılım oranları, yaşam alanlarının özürlülerin hareket edebilirliğini kısıtlamasından, çalışma alanlarının uygun olmamasından ve özürlü işgücüne talebin kısıtlı olmasından dolayı düşüktür. Ortopedik, zihinsel, konuşma, işitme ve görme engellilerin yüzde 36,3’ü ve kronik özürlülerin yüzde 24,8’i okuma yazma bilmemektedir. Kronik özürlülerin
28
yüzde 10,8’i, ortopedik, zihinsel, konuşma, işitme ve görme engellilerin ise yüzde 15,5’i işsizdir.
Özellikle kentlere göç sonrasında ortaya çıkan kötü şartlar, çocuk işçiliğini artırmış, çocukların eğitime katılımını sınırlandırmış, çocukların ihmal ve istismarına sebep olmuştur. Türkiye’de çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri; sokakta çalışan çocuklar, zor ve tehlikeli işlerde çalışan çocuklar ve tarımda gezici ve geçici işlerde çalışan çocuklar olarak belirlenmiştir. Dördüncü dönem 2006 Çocuk İşgücü Anketi sonuçlarına göre, Türkiye’de 6-17 yaş grubunda bulunan 16 milyon 264 bin çocuğun yüzde 5,9’u (958 bin kişi) ekonomik işlerde çalışmaktadır. Ekonomik işlerde çalışan çocukların yüzde 66’sı erkek, yüzde 34’ü kızdır. 2006 yılında yüzde 5,9 olan çocuk istihdam oranı, 1994’deki yüzde 15,2 ve 1999’daki 10,3 olan oranlarla kıyaslandığında önemli oranda azalmıştır. Bu azalışta; zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasının, çocuk işgücü ile mücadele programlarının ve yürütülen projelerin önemli oranda etkisinin olduğu düşünülmektedir.
2.3. Bölgesel GeliĢmiĢlik Farkları
IPA’nın üçüncü ve dördüncü bileşenleri; bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması, istihdamın artırılması ve sosyal içermenin geliştirilmesi ile Türkiye’nin Avrupa Birliğine yakınsaması için destek vermeyi amaçlamaktadır. Bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılmasının, IPA’nın ana hedeflerinden biri olması nedeniyle, öncelikle bölgesel gelişme farklarının mevcut durumuna bakılması yararlı olacaktır.
Halihazırda, Türkiye ile AB arasında büyük bir gelişmişlik farkı bulunmaktadır. Aşağıda yer alan Tablo 14, Türkiye ile AB-25’in en çok ve en az gelişmiş bölgelerinin kişi başı GSYİH endekslerini karşılaştırmaktadır. Tablodan da görüleceği gibi, AB’nin en az gelişmiş bölgelerinin kişi başı GSYİH endeks değerleri Türkiye’nin en çok gelişmiş bölgelerinin endeks değerlerine yakındır.
29
Tablo 14: Düzey 2 Bölgelerinin Satın Alma Gücü Paritesine Göre Kişi Başı GSYİH Endeks Değerleri
(AB-25=100)
AB’nin En Gelişmiş 5 Bölgesi AB’nin En Az Gelişmiş 5 Bölgesi
1 Inner London (Birleşik Krallık) 269 1 Podkarpackie (Polonya) 33
2 Bruxelles-Capitale (Belçika) 238 2 Lubelskie (Polonya) 33
3 Luxembourg 215 3 Warmińsko-Mazurskie (Polonya) 35
4 Hamburg (Almanya) 193 4 Świętokrzyskie (Polonya) 35
5 Île de France (Fransa) 177 5 Podlaskie (Polonya) 36
Türkiye’nin En GeliĢmiĢ 5 Bölgesi Türkiye’nin En Az GeliĢmiĢ 5 Bölgesi
1 TR42 (Kocaeli, Bolu, Sakarya, Yalova, Düzce) 51 1 TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) 9
2 TR31 (İzmir) 40 2 TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari) 9
3 TR10 (İstanbul) 38 3 TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) 12
4 TR51 (Ankara) 34 4 TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt) 13
5 TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) 34 5 TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) 14
Kaynak: EUROSTAT, TÜİK, 2001
Türkiye ile AB arasındaki bölgesel gelişme farklarının yanında, Türkiye’nin hem kendi
bölgeleri arasında hem de kentsel ve kırsal yerleşimleri arasında sosyo-ekonomik yapı ve gelir
seviyesi açısından dengesizlikler vardır. Nitekim, Türkiye’nin en gelişmiş bölgesinin (TR42)
kişi başı GSYİH endeks değeri, en az gelişmiş bölgesinin (TRA2) yaklaşık olarak 6 katıdır.
Türkiye’de bölgeler arasındaki gelişmişlik farkları, aşağıda yer alan “Düzey 2 Bölgelerinin
Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeks Sıralaması”ndan da görülebilmektedir. Bu sıralama;
demografi, istihdam, eğitim, sağlık, sanayi, altyapı ve finans göstergelerini içeren 58 sosyoekonomik
değişken kullanılarak oluşturulmuştur.
Şekil 1: Türkiye’de Düzey 2 Bölgelerinin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Endeks Sıralaması
2,831
2,016
1,52
0,981
0,782
0,572
0,334
0,288
0,281
0,153
-0,071
-0,166
-0,259
-0,315
-0,338
-0,376
-0,407
-0,417
-0,559
-0,559
-0,675
-0,79
-0,964
-1,204
-1,267
-1,391
TR10
TR51
TR31
TR41
TR42
TR21
TR62
TR32
TR61
TR22
TR81
TR33
TR52
TRC1
TR63
TR72
TR71
TR83
TR90
TRB1
TR82
TRA1
TRC2
TRC3
TRA2
TRB2
İstatistiki Bölge Birimleri ( Düzey-2)
0
1
2
3
-1
Gelişmişlik Endeksi
Türkiye’de bölgesel gelişmişlik farklarının bir çok boyutu bulunmaktadır. Bu bölümde, söz
konusu farkları ortaya koymak için, temel sosyal ve ekonomik gelişme göstergeleri analiz
edilecektir. Bu analizler, coğrafi ve sektörel odaklanmanın çerçevesini çizecek zemini ortaya
koyacaktır.
30
Çok Yıllı Endikatif Planlama Belgesi kriterine göre belirlenen 12 Düzey 2 Bölgesinin (öncelikli bölgeler) şehirleşme oranları Türkiye ortalaması ile karşılaştırıldığında, TRC1 Düzey 2 Bölgesi dışındaki tüm öncelikli bölgelerin şehirleşme oranlarının, ülke ortalamasının altında olduğu görülmektedir. Aşağıda yer alan harita, bölgeleri şehirleşme oranlarına göre sınıflandırmaktadır. Dördüncü grupta yer alan altı öncelikli bölge daha kırsal nitelikte olmasına rağmen, diğer altı öncelikli bölge ülke ortalamasına yakındır. Şehirleşme oranı, farklı niteliklere sahip bölgeler için müdahale araçlarının geliştirilmesinde belirleyicilerden biri olacaktır.
Şekil 2: Düzey 2 Bölgelerinin Şehirleşme Oranları (2000)
Düşük şehirleşme oranlarına paralel olarak, öncelikli bölgelerin büyük çoğunluğunda tarımsal istihdam oranı oldukça yüksektir. Hanehalkı İşgücü Anketinin (2005) sonuçlarına göre; öncelikli bölgelerin hiçbirinde sanayi sektöründeki istihdam, tarım ve hizmetler sektöründeki istihdamdan yüksek değildir. Diğer taraftan, 6 öncelikli bölgede, tarımsal istihdam diğer iki sektöre göre istihdamın büyük bölümünü oluşturmaktadır.
31
Şekil 3: Düzey 2 Bölgelerinde İstihdamın Sektörel Dağılımı (2005)
0
10
20
30
40
50
60
70
80
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR71
TR81
TR63*
TR72*
TR82*
TR83*
TR90*
TRA1*
TRA2*
TRB1*
TRB2*
TRC1*
TRC2*
TRC3*
Tarım Sanayi Hizmetler
* 12 Öncelikli Düzey 2 Bölgesi
Tarımdaki yüksek istihdam genel olarak işgücündeki düşük verimlilikle yakından ilişkilidir.
Tarım sektörünün baskın olmasından kaynaklanan ekonomideki düşük verimlilik, 10’dan
fazla kişi çalıştıran işletme sayısı ele alındığında da görülmektedir. Ülke nüfusunun yüzde
37’si 12 öncelikli bölgede ikamet etmesine rağmen, 10’dan fazla kişi çalıştıran tüm
işletmelerin ancak yüzde 14’ü bu bölgelerde yer almaktadır. Görece düşük teknoloji kullanan
küçük işletmeler, bu bölgelerde ölçek ekonomisinin yakalanmasını engellemekte ve
verimsizliğe neden olmaktadır.
Ekonomik verimliliği artırmanın esaslarından biri, insan kaynakları açısından belirli
standartların yakalanmasıdır. Bu kapsamda; insan kaynaklarının niteliği açısından bölgeler
arasındaki farklar, okuryazarlık oranı ile 22 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisindeki
üniversite mezunlarının oranı kullanılarak ele alınacaktır.
2000 Genel Nüfus Sayımına göre, Türkiye’de okuryazar oranı, 6 ve daha yukarı yaştaki
nüfusta yüzde 87,3 olup, bu oran erkeklerde yüzde 93,9 kadınlarda ise yüzde 80,6 olarak
gözlemlenmektedir. 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusta ise bu oranlar sırasıyla yüzde 86,5;
yüzde 94,4 ve yüzde 78,5’tir. Ülke geneline bakıldığında, kadınlarda okuryazarlık oranının
erkeklere göre daha düşük olduğu görülmektedir.
Aşağıdaki haritaya bakıldığında, yetişkin okuryazarlık oranları açısından tüm Öncelikli Düzey
2 Bölgelerinin üçüncü ya da dördüncü grupta yer aldığı görülmektedir. Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde, TRA1 Düzey 2 Bölgesi dışındaki tüm öncelikli bölgeler dördüncü
grupta yer almaktadır.
32
Ayrıca, 22 ve daha yukarı yaştaki nüfus içerisindeki üniversite mezunlarının oranı, Öncelikli Düzey 2 Bölgelerinde yüzde 5,66 iken, bu oranın Türkiye ortalaması yüzde 8,42’dir. Bu bölgelerdeki düşük üniversite mezunu oranı, insan kaynaklarının kalitesini ve girişimcilik seviyesini olumsuz etkilemektedir. Bu göstergeler, öncelikli bölgeler için insan kaynaklarına yönelik müdahalelerin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
ġekil 4: Düzey 2 Bölgelerinde YetiĢkin Okuryazar Oranı (2000)
Bu sosyal ve ekonomik durum iç göçe sebep olmakta, ortaya çıkan istihdam sorunu ise metropoliten şehirlerin iş imkanları ile çözülememektedir. 2000 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre, 1995-2000 döneminde, toplamda 4.469.952 kişi bir Düzey 2 Bölgesinden diğerine göç etmiştir. Öncelikli bölgeler düşünüldüğünde; yaklaşık 1,5 milyon kişi öncelikli bölgelerden ülkenin diğer bölgelerine göç ederken, diğer bölgelerden öncelikli bölgelere bu dönemde sadece 700.000 kişi göç etmiştir. Net göç oranına bakıldığında, 12 öncelikli bölgeden hiçbiri bu dönemde net göç alan bölge olmamıştır.
Şekil 5: Net Göç Alan ve Net Göç Veren Düzey 2 Bölgeleri (1995-2000)
Sonuç olarak, mevcut tablodan, Türkiye’de göreceli olarak az gelişmiş bölgelerin potansiyelleri ve problemlerine göre farklılaştırılmış tedbirler içeren bütüncül bir bölgesel gelişme politikasına ihtiyaç duyulduğu sonucu çıkmaktadır. IPA’nın üçüncü ve dördüncü
33
bileşenleri için stratejik bir çerçeve çizen SÇB, 12 öncelikli bölgede yer alan yüksek potansiyele sahip bazı merkezlerin rekabet avantajlarını da gözardı etmeden, bu bütüncül bölgesel gelişme yaklaşımını sağlayacaktır.
2.4. GZFT Analizi
Tablo 15: GZFT Analizi
Güçlü Yönler
Zayıf Yönler
Genel Genç ve dinamik nüfus Türkiye’nin jeo-stratejik konumu Makro-ekonomik ve siyasi istikrar dolayısıyla artan güven Güçlü mali disiplin ve bağımsız para politikası Yüksek ve sürdürülebilir büyüme oranları ve düşen enflasyon Makro politikalarda yaygın mutabakatın sağlanmış olması Yüksek düzeydeki ticaret hacmi Sanayi ve hizmetler sektörlerinde artan istihdam Kilit alanlarda yapısal reformlar (bankacılık, sağlık, özelleştirme, sosyal güvenlik, ademi merkeziyetçilik) Yeni kurumlar ve yönetişimin güçlendirilmesi (bağımsız düzenleyici kurumlar, kalkınma ajansları, yerel düzeydeki katılımcı mekanizmalar, ombudsman gibi) Hızlı büyüyen sektörler (otomotiv, elektronik, turizm gibi) Türkiye’nin enerji koridorlarındaki transit ülke olma durumu
Rekabet Edebilirlik Yerel ve bölgesel kalkınma inisiyatiflerini harekete geçirmek üzere kalkınma ajanslarının kurulması Sistematik Ar-Ge desteğinin mevcut olması Mevcut OSB ve KSS’ler Aktif Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ve Teknoloji Merkezleri Biyoteknoloji ve nanoteknoloji gibi öncü alanlar için kurulmuş olan araştırma merkezleri Bilgi Toplumu Stratejisi’nin hazırlanmış olması 2005 yılından itibaren kamunun Ar-Ge desteğinde önemli ölçüde artış olması ve Türk Araştırma Alanı programının başlatılmış olması Türkiye’deki piyasanın büyük olmasının getirdiği avantajlar Sanayinin alt sektörlerinin oldukça çeşitlenmiş olması Uygun bir turizm ortamı yaratacak doğal kaynakların ve tarihi mirasın çeşitliliği AB’ye ve diğer bölgesel pazarlara yakınlık İş ortamının iyileştirilmesi için hazırlanmış olan reform programı
Genel Bölgeler arasındaki gelişmişlik farkları Yetersiz altyapı Dağınık ve plansız yerleşim Yerel yönetimlerin sınırlı kapasiteleri Yerel ve ulusal düzeyde kurumlar arasında koordinasyonun yetersiz olması ve yetki çatışması Yüksek işsizlik düzeyi Kayıtdışı ekonomi İşgücünün düşük nitelik düzeyi Yüksek düzeyde cari açık Düşük verimlilik düzeyi (özellikle tarım sektörü) Geleneksel sektörlerin (tekstil sektörü gibi) göreli avantajının gerilemesi
Rekabet Edebilirlik Finansman maliyetlerinin girişimciler için yüksek olması ve finans kaynaklarına erişim güçlükleri KOBİ destek sisteminin yetersiz olması Sanayi ile ilgili bilgi ve danışmanlık hizmetlerine erişim güçlükleri Sanayinin düşük teknolojiye ve düşük işçi maliyetlerine dayanıyor olması İhraç ürünlerde ileri teknoloji ürünlerinin payının düşüklüğü Eski teknoloji kullanımı ve yenilikçilik düzeyinin düşük olması Tasarım ve marka oluşturma hususundaki eksiklikler KOBİ’lerde kalite, standart, Ar-Ge ve yenilikçilik hususunda farkındalığın düşük olması Sanayi ve üniversite arasındaki işbirliğinin zayıf olması Genel anlamda araştırma altyapısının yetersiz olması Araştırmacı sayısının yetersiz olması Özel sektör başta olmak üzere Ar-Ge yatırımlarının yetersiz olması AB Bilim ve Teknoloji Çerçeve Programı kaynaklarının yeterince kullanılamaması Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin yeterince kullanılamaması ve düşük seviyedeki e-ticaret faaliyetleri Hizmet kalitesi, reklam ve pazarlama gibi hususlarda turizm altyapısının yetersiz olması
34
Ulaştırma Türkiye’nin Avrupa ile Asya ve Orta Doğu arasında transit ulaşım açısından stratejik konuma sahip olması Uluslararası karayolu taşımacılığında faaliyet gösteren yüksek kapasiteli filoya sahip iyi örgütlenmiş firmaların olması Ulaştırma altyapısı yapımında uluslararası deneyime sahip firmaların ve bu firmaların bünyesinde çalışan vasıflı insan kaynaklarının olması Türkiye’nin mevcut ve potansiyel limanlarının coğrafi pozisyonlarının TEN-T ağında önemli düğüm noktaları ve ana liman olmaya müsait oluşu Demiryolu sektörüne olan siyasi destek Demiryolu araçları yapımı ve onarımında deneyimli firmaların oluşu Önceden kurulmuş olan serbest ticaret bölgelerinin sağladığı ekonomik avantajlar Marmaray projesinin tamamlanmasıyla birlikte kesintisiz demiryolu ulaşımı TCDD’nin yeniden yapılandırılması Hızlı tren yolcu taşımacılığının başlaması Avrupa’da çalışan Türk nüfusun havayolu taşımacılığına olan talebi
Çevre Doğal kaynakların ve biyoçeşitliliğin zenginliği Çevre korumaya halkın destek sağlaması Çevre standartlarının (ISO 14000) iş yerlerinde uygulanmasının artması Kişi başına düşen CO2 emisyonu seviyesinin düşük olması
İnsan Kaynaklarının GeliĢtirilmesi Genç ve dinamik nüfus Türk iş mevzuatının Topluluk Müktesebatına uyumu konusundaki çabalar Girişimcilik kapasitesi Sosyal yardımlaşma kültürü Eğitimin her düzeyinde okullaşma oranlarının artması Sosyal güvenliğin kapsamının genişlemesi
Ulaştırma Düşük karayolu ve demiryolu yoğunluğu Yük ve yolcu taşımacılığında karayolunun yüksek payından dolayı karayolu üstyapısının yıpranmış olması Modlar arasında karayolu lehine olan dengesizlik Demiryolu ağının büyük bir kısmının eski ve tek hat olması ve büyük şehirler arasında yüksek hızlı demiryolu hatlarının olmaması Yetersiz ulaştırma veri tabanı Şehiriçi raylı sistem inşaasında ithal teknolojiye bağımlılık Yetersiz kamu finansman kaynakları TEN-T ağında transit liman olabilecek büyüklükte limanların yetersiz oluşu Özellikle demiryolu açısından yetersiz geri saha bağlantıları Karayollarında yetersiz üst yapı ve geometrik standartlar. Yeterince gelişmemiş kuzey-güney ulaşım koridoru Finansman eksikliğinden dolayı ulaştırma modları arasındaki dengesizliğin devam etmesi ve TINA sonucunda ortaya çıkan projelerin tamamlanmasının gecikmesi
Çevre Su tesisatlarındaki yüksek kayıp ve kaçaklar Çevresel altyapı eksikliği Merkezi ve yerel yönetimlerin çevre konusunda yetersiz kurumsal altyapısı İzleme, kontrol ve denetim mekanizmalarının yetersizliği Çevrenin korunması için yetersiz idari, yatırım ve işletme harcamaları Çevre finansman politikalarının zayıflığı Kamu yatırımlarını uygulayabilecek özel sektörün kapasitesinin sınırlı olması Çevre ile ilgili envanter ve veri tabanının yetersizliği
İnsan Kaynaklarının GeliĢtirilmesi Kadınların işgücüne düşük katılımı Yetersiz özel ve kamu sektör istihdam hizmetleri Teknolojik değişimlere uyum eksikliği Eğitim ve işgücü piyasası arasındaki bağın zayıflığı Mesleki eğitimin yetersizliği Okullaşma oranlarının düşüklüğü Kayıt dışı istihdamın yüksekliği Yaşam boyu öğrenime katılımın düşüklüğü Gelir dağılımının dengesizliği
Fırsatlar
Tehditler
Genel AB’ye üyelik süreci Yerel yönetimlerde reform sürecinin başlatılmış olması Stratejik planlama yaklaşımının uygulanması
Genel Artan küresel rekabet Küresel dalgalanmaların yarattığı ekonomik kırılganlık Doğal afetler
35
Uluslararası pazarlara ve enerji koridorlarına yakınlık Yapısal reformlar için uluslararası finans kurumlarının desteği Hızla artan doğrudan yabancı sermaye Komşu ülkelerin talep düzeylerinin artması Bölgesel ve küresel ticaretin liberalleşmesi (özellikle Serbest Ticaret Anlaşmaları) Artan verimlilik
Rekabet Edebilirlik Yabancı ülkelerdeki Türk araştırmacılar Rekabet edebilirliği artırmada KOBİ’lerin öneminin giderek daha iyi anlaşılması
UlaĢtırma Avrupa ile Asya ve Ortadoğu arasındaki ulaştırma hizmetlerine olan talebin artması Türkiye, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Orta Doğu’da yolcu ve yük trafiğinin demiryollarına kayma potansiyeli Türkiye’nin Orta Doğu ve Kafkasya’daki gelişmekte olan piyasalara yakın olan stratejik konumu Türk ulaşım ağının TEN-T ağına bağlanması ile Türk limanlarının transit noktaları olması için artan potansiyeli İstanbul’un Avrupa ve Asya arasında havacılık merkezi olma potansiyeli
Çevre Çevrenin, uygun koşullu finansman sağlayan uluslararası kuruluş ve fonların büyük ilgi gösterdiği bir sektör olması Üretim stratejilerinde çevreye duyarlı teknolojilerin kullanımının artması İnsan sağlığını ve ekonomiyi de olumlu etkileyebilecek daha iyi bir çevre koruma sisteminin geliştirilmesi Altyapı yatırımlarının uygulanması için AB mali yardımlarının artırılması AB entegre çevre uyum stratejisinin hazırlanmış olması
Ġnsan Kaynaklarının GeliĢtirilmesi Demografik fırsat penceresi Bilgiye erişimin artması AB’ye katılım süreci Nitelikli işgücüne olan talebin artması Doğrudan yabancı sermayenin artması
Artan bölgesel ve uluslararası çatışmalar Yabancı enerji kaynaklarına ileri düzeyde bağımlı olma
Rekabet Edebilirlik Kamunun artan Ar-Ge fonlarının etkili kullanılamaması ve etkinlik, verimlilik ve araştırma kalitesi gibi hususlarda muhtemel gerilemeler
UlaĢtırma Türkiye’nin Avrupa ve Asya arasındaki rolünü tehdit edebilecek olan Rusya-İran-Hindistan Kuzey-Güney koridorunun devreye girecek olması Komşu ülkelerle yapılan ulaştırma hizmetlerini sekteye uğratan bölgesel çatışmalar Ulaştırma sektöründe petrole olan yüksek bağımlılık Akdeniz’deki diğer modern konteyner limanlarından kaynaklanan şiddetli rekabet
Çevre Çarpık kentleşme Hızlı nüfus artışı, göç ve kentleşmenin doğal kaynaklar üzerinde artan baskısı Çevresel yatırımların yüksek maliyeti
İnsan Kaynaklarının GeliĢtirilmesi İşgücü göçü İnsan kaynaklarına yapılan yatırım düzeyinin düşüklüğü Tarım sektöründeki hızlı çözülme
3. Amaçlar ve Tutarlılık
SÇB’nin amaç ve öncelik alanları IPA fonlarının en iyi kullanımının sağlanmasına yönelik olarak belirlenmiştir. Bu süreçte, sosyo-ekonomik analizler, GZFT çalışmaları ve Avrupa Komisyonunun yayınladığı rehberler göz önüne alınmıştır. IPA fonlarının miktarı,
36
Türkiye’nin büyüklüğü ve ihtiyaçları düşünüldüğünde, en yüksek etkiyi temin etmek için coğrafi ve sektörel odaklanma temel prensip olarak alınması gereklidir.
3.1. IPA’nın Bölgesel Kalkınma ve Ġnsan Kaynaklarının GeliĢtirilmesi BileĢenlerinin Amaçları
SÇB’nin genel amacı, “İnsan kaynaklarını geliştirerek ve bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltarak Türkiye’nin AB’ye yakınsama sürecine ve ekonomik-sosyal kalkınmasına katkıda bulunmaktır.
Bu çerçevede, Bölgesel Kalkınma bileşeni; bölgesel rekabet edebilirlik, ulaştırma ve çevre olmak üzere üç alana odaklanmaktadır. Diğer bileşen olan İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi ise, eğitim, istihdam ve sosyal içermeye odaklanmaktadır. SÇB, coğrafi odaklanma ilkesini bu bölümde ayrıntıları sunulan “büyüme merkezleri” yaklaşımı perspektifi ile ele almaktadır.
3.1.1. Sektörel Odaklanma
SÇB’nin genel amacı ile uyumlu bir şekilde, Bölgesel Kalkınma bileşeninin amacı “bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltarak, çevre ve ulaştırma altyapısını güçlendirerek ve rekabet edebilirliği artırarak Bölgesel Kalkınmayı hızlandırmaktır”.
Söz konusu amaca ulaşmak için belirlenen üç spesifik hedef aşağıda şu şekilde özetlenmiştir;
- Girişimciliği destekleyerek ve iş ortamını iyileştirerek bölgesel rekabet edebilirliği artırmak
- AB standartları ile uyumlu bir şekilde çevre altyapısını iyileştirmek
- Türkiyenin gelecekteki TEN-T ağında güvenlik ve intemodalite hususlarını göz önüne alarak ulaştırma altyapısını iyileştirmek
Türkiye, iş ortamını iyileştirerek, işletmelerin kapasitelerini güçlendirerek ve girişimciliği destekleyerek bölgelerinin rekabet edebilirliğini artırmayı amaçlamaktadır. KOBİ’ler, iş yaratma, bölgeler arasındaki farklılıkları azaltma ve gelir dağılımını düzeltme gibi hususlarda önemli bir role sahip olduklarından, bölgesel rekabet stratejisinin odağında ve amacında dinamik, yenilikçi ve rekabet edebilir KOBİ’ler olacaktır.
Ulaştırma alt bileşeninin temel amacı, verimli ve dengeli bir ulaştırma sistemi sağlayarak, gelecekteki TEN-T ağında güvenlik ve intemodalite hususlarını gözönüne alacak şekilde ulaştırma altyapısını iyileştirmektir.
Çevre alt bileşeninin ana amacı kentsel altyapı ihtiyacının Topluluk Müktesebatı ve yerel şartlar doğrultusunda karşılanarak yüksek seviyede çevresel koruma düzeyine erişmektir. İlgili müktesebatın Türk çevre mevzuatınca uyumu henüz sağlanmamış kısımları AB eş finansmanın proje fiş ve dokümanlarında belirtilecektir.
İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi bileşeninin amacı “daha fazla ve daha iyi işler yaratarak sosyal uyumu güçlendirmek ile bilgiye dayalı ve sürdürülebilir büyüme kapasitesine sahip bir ekonomiye geçişi sağlamaktır.
37
Bilgi temelli bir toplumun ve rekabetçi bir ekonominin gerekleri ile uyumlu bir şekilde insan kaynağının niteliği ve niceliği geliştirilmelidir. İnsan kaynaklarının geliştirilmesi, rekabet edebilirliği ve verimliliği artıracaktır. İstihdam imkanlarının artırılması ve daha fazla sayıda ve daha iyi işlerin artması özellikle dezavantajlı grupların sosyal uyumuna ve genel anlamda sosyal bütünleşmeye katkıda bulunacaktır.
3.1.2. Coğrafi Odaklanma ve “Büyüme Merkezleri” YaklaĢımı
Bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak, uygulamada etkinlikleri sınırlı kalmış olsa da bütün kalkınma planlarında öncelikli müdahale alanlarından biri olarak tanımlanmıştır. Bir tarafta önemli bölgesel gelişmişlik farkları sorunu, diğer tarafta ulusal kaynakların yetersizliği göz önüne alındığında, dengeli bölgesel gelişmeyi sağlamak üzere, “büyüme merkezleri” modelinin benimsenmesi ve uygulanması gündeme gelmiştir.
Ülkenin coğrafi büyüklüğü, bölgeler arası gelişmişlik farkları ve kaynak kısıtı içerisinde rekabet ve yakınsama amaçları arasında bir denge kurma ihtiyacı düşünüldüğünde; mekansal odaklanmayı sağlamak için en iyi yöntem, kaynakların ve desteklerin, özellikle bölge içi ve bölgeler arası yakınsama ihtiyacının yüksek olduğu bölgelerdeki bazı stratejik büyüme merkezlerine (kutuplar) yönlendirilmesidir. Bu merkezlerin, yüksek büyüme potansiyeline, ölçek ekonomisine ve yığılma ekonomilerinden kaynaklanan dışsallıklara sahip olduğu kabul edilmektedir. Bu yaklaşımdan faydalanarak, söz konusu merkezlerdeki sınai kalkınma, art bölgelere de yayılarak dengeli bir sınai kalkınma sağlanmış olacaktır.
Geçmişte, büyüme merkezleri modeli ile örtüşen mekan odaklı kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların en önemli örneği, 1982 yılında tamamlanan “Türkiye’de Yerleşim Merkezlerinin Kademelenmesi” çalışmasıdır. Bu kapsamlı çalışma, bölgesel gelişme merkezlerini ve bu merkezlerin hinterlantlarını belirlemeyi amaçlamıştır. Sonuç olarak, bu çalışma ile 16 bölgesel merkez belirlenmiştir. Fakat, bu çalışmanın yatırım ve destek politikaları üzerindeki etkisi sınırlı olmuştur.
Yöntem ve Kullanılan Kriterler
EUROSTAT verilerine göre kişi başı GSYİH’si Türkiye ortalamasının yüzde 75’inden düşük olan Düzey 2 Bölgelerinde büyüme merkezi olma potansiyeli taşıyan şehirler belirlenmiştir. Öncelikli bölgeler listesinde önümüzdeki dönemde yapılabilecek herhangi bir gözden geçirme hususu saklı kalmak kaydıyla, Türkiye ve Topluluk öncelikleri ve mevcut en son istatistiki veriler ışığında, 2007-2009 dönemi için Öncelikli Düzey 2 Bölgeleri aşağıdaki tabloda sunulmuştur.
38
Tablo 16: Öncelikli Düzey 2 Bölgeleri (12 Bölge, 43 Ġl) DÜZEY 2 BÖLGESĠ ĠLLER 1 TRA2 Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan 2 TRB2 Van, Muş, Bitlis, Hakkari 3 TRC3 Mardin, Batman, Şırnak, Siirt 4 TRA1 Erzurum, Erzincan, Bayburt 5 TRC2 Şanlıurfa, Diyarbakır 6 TRC1 Gaziantep, Adıyaman, Kilis 7 TR72 Kayseri, Sivas, Yozgat 8 TR90 Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane 9 TRB1 Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli 10 TR82 Kastamonu, Çankırı,Sinop 11 TR83 Samsun, Tokat, Çorum, Amasya 12 TR63 Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye
Kaynak: EUROSTAT
İzlenen yöntemde hem nicel hem de nitel göstergeler kullanılmıştır. Büyüme merkezlerinin belirlenmesinde “İlçelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması (2004)” temel alınmıştır. Bu araştırma kapsamında; demografi, istihdam, eğitim, sağlık, sanayi, tarım, finans ve diğer refah göstergelerinin dahil olduğu 32 farklı değişken kullanılarak temel bileşenler analizi uygulanmış ve ilçelerin sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralaması elde edilmiştir (Ankara, İstanbul ve İzmir illerinin büyükşehir ilçeleri araştırma dışında tutulmuştur). Bu çalışmada kullanılan değişkenler Ek-7’de yer almaktadır. Büyüme merkezleri belirlenirken kullanılan ilk kriter, il merkezinin söz konusu 2004 yılı çalışmasındaki ilk 60 merkez ilçe içerisinde yer almasıdır.
Belirlenen merkezlerin, orta büyüklükte bir şehir olması ve özellikle hizmet sektöründe yığılma ekonomilerinin oluşturulması için yeterli nüfusa sahip olması gerekmektedir. Bu merkezler; çevreleriyle güçlü ticari ve sosyal ilişkilere sahip olmalı, ayrıca gelir ve istihdam açısından çarpan etkisi oluşturma potansiyeline sahip olmalıdır. Bu çerçevede, büyüme merkezleri 250.000 ile 1.000.000 arasında nüfusa sahip olan şehirler arasından seçilmiştir. İlave büyüme sonucu olumsuz dışsallıklar oluşturma ihtimali dikkate alınarak, 1.000.000’dan fazla nüfusu olan şehirler kapsam dışı bırakılmıştır. Bu merkezlerin, hinterlantlarına gerekli kentsel hizmetleri ve iş ortamını sağlayabilmeleri için, hizmet sektöründeki istihdam oranının en az yüzde 35 olması diğer bir kriter olarak belirlenmiştir.
İşletmelerin ve yerleşimlerin rekabet edebilirliklerine önemli girdiler sağlayan erişilebilirlik ve bilim-eğitim altyapısı da temel kriterler arasında yer almıştır. Bu çerçevede, bu merkezlerin görece daha erişilebilir olması ve daha güçlü ulaşım ağlarına sahip olması gerekmektedir. Havayollarının ulusal ve uluslararası merkezlerle ulaşım ağları kurulmasındaki önemi ve öncelikli bölgelerdeki coğrafi yapı dikkate alındığında, bu merkezlerde havaalanının bulunması yine önemli bir kriter olarak analize dahil edilmiştir.
Büyüme merkezlerinin, bilim-sanayi ilişkisinin gerçekleştirilebilmesi ve bilim-teknoloji alanında önemli bir hizmet odağı olması için, yerleşik bir üniversite kampüsüne sahip olması da son derece önemlidir.
39
Yukarıda belirtilen kriterleri tamamen karşılayan büyüme merkezleri, bu dokümanda “bölgeler-üstü büyüme merkezleri” olarak adlandırılmıştır. Bu çerçevede, yukarıda belirtilen kriterleri kullanarak, kişi başı GSYİH’si Türkiye ortalamasının yüzde 75’inden az olan 12 Öncelikli Düzey 2 Bölgesi için, aşağıda sıralanan 11 şehir merkezi, bölgeler-üstü potansiyel büyüme merkezi olarak belirlenmiştir.
 Doğu Anadolu Bölgesi :Malatya, Elazığ, Erzurum, Van
 Güneydoğu Anadolu Bölgesi :Gaziantep, Diyarbakır, ġanlıurfa
 Karadeniz Bölgesi :Samsun, Trabzon
 Ġç Anadolu Bölgesi :Kayseri, Sivas
Belirlenen 11 büyüme merkezinin coğrafi dağılımına bakıldığında, 12 öncelikli Düzey 2 Bölgesinden 4’ünde [TR63 (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye), TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop), TRA2 (Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan) ve TRC3 (Batman, Mardin, Siirt, Şırnak) Düzey 2 Bölgeleri] bölgeler-üstü büyüme merkezi bulunmadığı görülmüştür. Bölgeler arasında denge sağlanması amacıyla, söz konusu 4 Düzey 2 Bölgesinde bölge-içi büyüme merkezlerinin belirlenmesine yönelik ek bir çalışmaya ihtiyaç duyulmuştur. Söz konusu ek çalışma, bu bölgeler için aynı kriterler kullanılarak yapılmıştır. Bu bölgelerde yer alan merkezlerden hiçbirinin bölgeler-üstü büyüme merkezi olmak için gereken kriterleri tamamen karşılamaması nedeniyle, bu merkezlerin bölge-içi merkez olmaya ne derece yakın oldukları değerlendirilmiştir. Bu merkezlerin belirlenmesi amacıyla, aynı değişkenlere dayalı bir puanlama sistemi geliştirilmiştir. Bu sistem çerçevesinde, merkez ilçeler aşağıdaki kriterlere göre puanlanmıştır:
 Kendi bölgesinde en yüksek sosyo-ekonomik gelişmişlik endeks değerine sahip olması,
 Kendi bölgesinde en yüksek nüfusa sahip olması,
 Üniversite kampüsünün bulunması,
 Havaalanının bulunması,
 Hizmet sektöründeki istihdam oranının yüzde 35 veya daha üstü olması,
Karşılanan her bir kriter için merkez ilçelere “1” puan, karşılanmaması durumunda ise “0” puan verilmiştir. Puanlama sonucunda aşağıdaki tablo elde edilmiştir:
40
Tablo 17: Puanlama Tablosu Düzey 2 Bölgesi İller Merkez Ġlçelerin SEGE Sıralaması Nüfus Hizmet Sektöründeki İstihdam Oranı Üniversite Kampüsü Bulunması Havaalanı Bulunması Toplam Puan TR63 Hatay 000101 Kahramanmaraş 110114 Osmaniye 001001 TR82 Çankırı 101002 Kastamonu 011103 Sinop 001012 TRA2 Ağrı 011013 Ardahan 000000 Iğdır 000000 Kars 101114 TRC3 Batman 111014 Mardin 001012 Siirt 001012 Şırnak 001001
Bu çalışma sonucunda, her bir Düzey 2 Bölgesinde en yüksek puanı alan merkez ilçe dikkate alınarak Kahramanmaraş, Kastamonu, Kars ve Batman olmak üzere dört büyüme merkezi daha belirlenmiştir. Böylece, dört bölge-içi büyüme merkeziyle birlikte toplamda 15 büyüme merkezi belirlenmiş olup, büyüme merkezlerinin coğrafi olarak dengeli dağılımı ve coğrafi odaklanma sağlanmıştır.
Aşağıdaki tablo, kişi başı GSYİH’si Türkiye ortalamasının yüzde 75’inden düşük olan Düzey 2 Bölgelerini ve bölgelerdeki büyüme merkezlerini göstermektedir.
41
Tablo 18 : Öncelikli Düzey 2 Bölgeleri ve Büyüme Merkezleri
DÜZEY 2 BÖLGESĠ
BÖLGEDEKİ İLLER (DÜZEY 3)
BÜYÜME MERKEZLERĠ TRA2 Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan Kars TRB2 Van, Muş, Bitlis, Hakkari Van TRC3 Mardin, Batman, Şırnak, Siirt Batman TRA1 Erzurum, Erzincan, Bayburt Erzurum TRC2 Şanlıurfa, Diyarbakır Diyarbakır, Şanlıurfa TRC1 Gaziantep, Adıyaman, Kilis Gaziantep TR72 Kayseri, Sivas, Yozgat Kayseri, Sivas TR90 Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane Trabzon TRB1 Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli Malatya, Elazığ TR82 Kastamonu, Çankırı,Sinop Kastamonu TR83 Samsun, Tokat, Çorum, Amasya Samsun TR63 Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye Kahramanmaraş
TR52
Konya, Karaman
TR71
Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir
TR33
Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak
TR61
Antalya, Isparta, Burdur
TR22
Balıkesir, Çanakkale
TR81
Zonguldak, Karabük, Bartın
TR62
Adana, Mersin
TR32
Aydın, Denizli, Muğla
TR41
Bursa, Eskişehir, Bilecik
TR21
Tekirdağ, Edirne, Kırklareli
TR51
Ankara
TR10
Istanbul
TR31
İzmir
TR42
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova
Kaynak: EUROSTAT
* Gölgeli yazılan satırlar, EUROSTAT verilerine göre kişi başı GSYİH’si Türkiye ortalamasının yüzde 75’inden az olan Düzey 2 Bölgelerini göstermektedir.
Bu kriterlerin uygulanması sonucu ortaya çıkan 12 Düzey 2 Bölgesinden 11’inin, 2004-2006 döneminde ekonomik ve sosyal uyum alanında sağlanan destekler için stratejik bir çerçeve çizen Ön Ulusal Kalkınma Planı (ÖUKP) çerçevesinde belirlenen Öncelikli Düzey 2 Bölgeleri ile aynı olması önem arz etmektedir. Aynı bölgeler üzerinde odaklanma, ÖUKP çerçevesinde AB destekli bölgesel kalkınma programları ile başlatılan, özellikle görece az gelişmiş bölgelerde halen uygulanmakta olan yerel nitelikli binlerce projenin kalkınma çabalarını tamamlayıcı olacaktır.
3.2. Topluluk Öncelikleri ile Uyum
SÇB altında yer alan öncelikler, AB’nin Yenilenmiş Lizbon Stratejisi, Topluluk Stratejik Rehberi, MIPD ve diğer politika belgelerinde ifade edilen öncelikleri ile uyumludur. Avrupa vizyonu olarak, Lizbon Stratejisi “Avrupa’nın, sürdürülebilir ekonomik kalkınma becerisine sahip, daha yüksek sayı ve nitelikte istihdamı gerçekleştiren dünyanın en rekabetçi ve dinamik bilgi temelli ekonomisi olması” şeklindeki uzun vadeli ekonomik ve sosyal kalkınma
42
hedefini ortaya koymuştur. Lizbon Gündemi’nde yer alan rekabetçilik ve yakınsamaya odaklanma ile uyumlu olarak, Türkiye büyüme merkezlerini desteklemeye ve öncelikle geri kalmış bölgelerin rekabetçiliğini artırmaya özel önem vermektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin ekonomik kalkınma durumu göz önüne alınarak, Yenilenmiş Lizbon Stratejisi’nin rekabetçiliğin artırılması ve istihdam yaratılması şeklinde kilit hedefleri takip edilmiştir.
SÇB’de benimsenen yaklaşım 2007-2013 yılları için Topluluk Stratejik Rehberi ile de uyumludur. Topluluk Stratejik Rehberi’nde yer alan Uyum Politikası yaklaşımı aşağıdaki üç önceliği hedeflemektedir: Ulaşılabilirliğin artırılması, yeterli seviyede ve kalitede hizmetin sağlanması ve çevrenin korunması yoluyla üye ülkelerin, bölgelerin ve şehirlerin yatırım çekme potansiyellerinin artırılması, Yeni bilgi ve iletişim teknolojilerini kapsayacak şekilde bilgi ekonomisinin büyümesinin, girişimciliğin ve yeniliğin, araştırma ve yenilik kapasitelerinin artırılması yolu ile desteklenmesi, İnsan kaynaklarına yatırımın artırılması, çalışanların ve işletmelerin uyum yeteneklerinin geliştirilmesi ve daha çok insanın girişimcilik ve istihdama yönlendirilmesi yolu ile sayısı ve niteliği daha yüksek iş imkanlarının oluşturulması.
Topluluk Stratejik Rehberi’nin yukarıda belirtilen rekabetçiliği artırmak, ekonomik olarak daha güçlü şehirler ile kentsel alanlardaki diğer kentsel ağ arasında daha dengeli kalkınmayı sağlamak şeklindeki hedefleri ile uyumlu olarak, Bölgesel Rekabet Edebilirlik ve İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi OP’lerine ayrılan mali kaynak temelde bölgelerdeki bölgesel gelişme kutuplarına odaklanacaktır.
SÇB, Uyum Politikasının ilke ve önceliklerini, Yenilenmiş Lizbon Stratejisi, Topluluk Stratejik Rehberi Uyum Politikası ve MIPD belgeleri ile uyumu gözeterek kapsamaktadır. SÇB’de, MIPD’de belirtildiği üzere sektörel odaklanma sağlanmıştır. Bu çerçevede, SÇB altındaki müdahale alanları daha temel iş hayatı, yenilik ve insan kaynakları ile ilgili fiziki yatırım ve altyapının sağlanmasını ele almaktadır. SÇB’nin öncelikleri MIPD’nin aşağıda belirtilen öncelikleri ile uyumludur: KOBİ’lerin rekabetçiliğini artırmak ve teknolojik ve yenilikçi kapasitelerini yükseltmek için iş yatırımlarını desteklemek, Demiryolları, Trans Avrupa ile bağlantılar ve çok modlu taşımacılık, Su ve katı atık yönetimi sektörleri, İstihdam, eğitim ve sosyal içerme.
Topluluk dokümanlarındaki stratejik amaçlar ile beraber, yatay konular ve AB’nin yol gösterici ilkeleri SÇB’nin hazırlanmasına temel teşkil etmektedirler. SÇB’nin ve Operasyonel Programların uygulanmasında, izlenmesinde ve değerlendirilmesinde sürdürülebilir kalkınma, iyi yönetişim, çevrenin korunması, cinsiyet ve fırsat eşitliği, ayrımcılık yapılmaması, sivil toplumun katılımı, ortaklık, coğrafi odaklanma prensipleri ile hareket edilecektir.
Operasyonel Programlar dezavantajlı grupların işgücü piyasasına katılım sağlamaları, fırsat eşitliğinin sağlanması ve bireylerin potansiyellerini kullanmaları konularında destek
43
sağlamaya çalışacaktır. Önceliklerden biri, kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımı ile ilgilenmekte ve özellikle eğitim ve işgücü piyasasındaki dezavantajlı konumlarını değiştirmeyi öngörmektedir. Fırsat eşitliği prensibi de Bölgesel Rekabet Edebilirlik altında özellikle kadın girişimciliğine de atıfta bulunarak bazı özel önlemler ile güvence altına alınmıştır. Fırsat eşitliği ile ilişkili olarak öngörülen faaliyetlerin planlanmaları, uygulanmaları, izlenmeleri ve değerlendirilmeleri sürecinde sivil toplum dahil çeşitli kurumların görüşlerine başvurulacaktır. Operasyonel Program İzleme Komitesinin eşitlik ve fırsat eşitliği meselelerinde her türlü gelişmeyi değerlendirmesi beklemektedir.
Sürdürülebilir kalkınma, AB’nin birbiri ile ilişkili ve uyumlu ekonomik, sosyal ve çevresel politikalar gerektiren temel amaçlarından biridir. Toplulukların sürdürülebilir kalkınmaları istikrarlı ekonomik büyüme ile beraber sosyal refah ve sosyal içerme ile ilgili imkanların beraber sağlanmasını gerektirmektedir. Bu çerçevede, OP’ler altında yürütülen projeler sürdürülebilir kalkınma ile olan uyumu ile ilintili olarak değerlendirilecektir. IPA fonları, çevresel sürdürülebilirlik ve Türkiye’de sürdürülebilir kalkınmanın teşviki hususlarında önemli katkılarda bulunmalıdır.
IPA fonları, eş zamanlı olarak, yerel ekonomilerin büyümesini ve üretkenliğini geliştirerek sürdürülebilir toplulukların inşasına katkıda bulunmalıdır. Programlar geri kalmış bölgelerin ihtiyaçlarına özel önem vermeli, işgücü piyasasına girişi kolaylaştırmalı ve sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlar yaşayan bölgelerin cazibesini artırmalıdır.
Sürdürülebilir kalkınma ile ilintili yatay bir öncelik olan çevresel koruma, SÇB ve OP’lerin programlama ve uygulamadaki her aşamasında çevresel meselelerin entegrasyonu ile geliştirilecektir. OP’ler Türkiye’nin çevresel duyarlılıklarını, kaynaklarını ve biyolojik çeşitliliğini göz önünde bulundurarak sağlam bir ekonomik yapıya katkıda bulunacaktır. OP Program Otoriteleri çevresel koruma ile ilgili spesifik sorumlulukları bulunan yapılar ile olan operasyonel bağlarını sürdürecektir. Değerlendirme veya onay aşamasında olan IPA projelerinin ulusal mevzuat ve AB direktiflerine uygun olarak çevresel analizden geçmesi temin edilecektir. Türkiye’nin SÇB’de bahsi geçen müktesebata olan bağlılığı üyelik kapsamında ilgili müzakere başlıklarına bağlı olacaktır. Müktesebat ile ilgili ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme), Kuş ve Çerçeve direktifler gibi yükümlülükler, OP’ler kapsamında AB tarafından eş finansmana tabi projelere ilişkin fişlerde belirtilecektir.
Operasyonel Programların uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesinde ortaklık ve diğer iyi yönetişim prensiplerine bağlı kalınması beklenecektir.
Nihai olarak, kısıtlı IPA kaynakları ile azami etkiyi sağlamak için coğrafi ve sektörel odaklanma yoluna gidilmiştir. Bu prensibin bir yansıması olarak, SÇB’de kaynaklar, büyüme ve kalkınma potansiyeli olan belirli sayıda bölgeye ve programların hedeflere yönelik etki ve katkılarının en yüksek olacağı düşünülen sektörlere tahsis edilmiştir.
3.3. Ulusal Önceliklerle Tutarlılık
Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013 dönemi için ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda bütüncül bir yaklaşım içinde Türkiye’nin gerçekleştireceği dönüşümleri ortaya koyan temel bir politika dokümanıdır. AB finansal programlama dönemiyle örtüşen Plan TBMM tarafından 28 Haziran 2006’da kabul edilmiştir.
44
Plan, bu dönemde hazırlanacak planlama dokümanları için temel olacaktır. Bu nedenle, SÇB’nin genel çerçevesi belirlenirken Plan ile AB’nin politikaları ve öncelikleri dikkate alınmıştır.
Dokuzuncu Kalkınma Planı hazırlanırken DPT’nin koordinasyonu altında tüm kamu kurum ve kuruluşlarının katkıları sağlanarak katılımcı bir anlayış benimsenmiştir. Geniş bir yelpazede yer alan pek çok alanda çeşitli Özel İhtisas Komisyonları kurulmuş ve kamu sektörü, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarından kişiler bu komisyonlara katılım sağlamışlardır.
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda, Türkiye’nin gelişme vizyonu “İstikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen, AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye” olarak belirlenmiştir. Bu vizyon çerçevesinde, iktisadi büyümeyi ve sosyal kalkınmayı istikrarlı bir yapıda sürdürme amacı doğrultusunda temel öncelik alanlarına odaklanan beş gelişme ekseni belirlenmiştir. Bu gelişme eksenleri: Rekabet Gücünün Artırılması, İstihdamın Artırılması, Beşeri Gelişme ve Sosyal Dayanışmanın Güçlendirilmesi, Bölgesel Gelişmenin Sağlanması Kamu Hizmetlerinde Kalite ve Etkinliğin Artırılmasıdır.
Herbir gelişme ekseni altında, söz konusu gelişme ekseninin temel amacına ulaşmak için öncelikli politika alanları tanımlanmıştır. Buna ilaveten bu eksenler altında sektörel ve tematik politika ve öncelikler yer almış ve bunlar aynı stratejik amaca hizmet edecek şekilde birbirleriyle ilişkilendirilmişlerdir. Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın gelişme eksenleri Ek-6’da yer almaktadır.
SÇB, Dokuzuncu Kalkınma Planı ile uyumlu bir şekilde hazırlanmıştır. Örneğin IPA’nın SÇB’nin hazırlanmasına esas teşkil eden iki bileşeni olan Bölgesel Gelişme ve İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi, Dokuzuncu Kalkınma Planının temel gelişme eksenlerinden olan Rekabetin Artırılması, Bölgesel Gelişmenin Sağlanması, İstihdamın Arıtılması ve Beşeri Gelişme ve Sosyal Dayanışmanın Güçlendirilmesi içinde ele alınmaktadır. SÇB’de yer alan Operasyonel Programlar aynı zamanda Dokuzuncu Kalkınma Planının temel öncelikleri arasında yer almaktadır. Fiziki altyapının rekabet edebilirlik açısından önemi dikkate alınarak, ulaştırma ve çevre sektörleri Rekabet Gücünün Artırılması ekseni altında ele alınmıştır.
4. Operasyonel Programlar
Bu bölüm, SÇB başlığı altındaki dört Operasyonel Programa ait öncelikleri sunmaktadır. OP’lerin öncelikleri belirlenirken, GZFT analizi temel alınmıştır. Ayrıca, OP’lerin belirlenmesinde, tahsis edilen fonların miktarı ve odaklanma ilkesi göz önünde bulundurulmuştur.
SÇB dönemi içinde, diğer ülkelerde ve Türkiye’de ortaya çıkacak gelişmeler göz önünde bulundurularak yeni öncelikler ve/veya faaliyetler söz konusu olabilecektir.
45
Her OP’nin altında teknik yardım önceliği olacaktır. OP’ler, teknik yardıma etkin hazırlık, uygulama, izleme ve değerlendirme için ihtiyaç duyabileceklerdir. Program Otoriteleri ve potansiyel faydalanıcılar, programların ve projelerin yürütülmesinde verimliliği, etkinliği, etkiyi, sürdürülebilirliği ve uygunluğu artırmak için teknik yardım ile destekleneceklerdir. Fon kullanma kapasitesini olumlu yönde etkileyecek söz konusu katkıların yanı sıra, teknik yardım faaliyetlerinin söz konusu faaliyetlerin teşvik edilmesinde ve görünürlüğünün artırılmasında da etkisinin olması beklenmektedir.
Bu bağlamda teknik yardım, daha çok strateji geliştirilmesine, program ve proje döngüsü yönetimine, idari kapasitenin güçlendirilmesine, eğitim, teşvik ve farkındalık artırma faaliyetlerine odaklanacaktır. Operasyonel Programlar altındaki teknik yardım önceliği genel olmaktan çok söz konusu OP’nin spesifik ihtiyaçlarına ve özellikle de kaynakların şeffaf ve etkili bir şekilde tahsis edilmesi kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik olacaktır.
4.1. Bölgesel Rekabet Edebilirlik
Bölgesel rekabet edebilirlik altında iki öncelik tanımlanmıştır. Bunlardan ilki daha çok hedef olarak seçilmiş bölgelerde daha iyi çalışma ortamlarının teşvik edilmesiyle ilgilidir. İş ortamları uygun fiziksel ve teknolojik altyapının kurulması ve daha etkili destek mekanizmalarının sağlanması ile iyileştirilecektir. İkinci öncelik ise işletme düzeyinde girişimciliğe dair, yönetsel, yenilik yaratan ve finansal beceriler üzerine odaklanmıştır.
Öncelik 1: İş Ortamının ĠyileĢtirilmesi
İş ortamları, temel altyapı yatırımlarının yapılmasının yanı sıra araştırma, BİT ve turizm altyapı ihtiyaçlarının giderilmesi ve KOBİ’ler için yeni destek mekanizmalarının geliştirilmesi yoluyla iyileştirilecektir. Bu kapsamda yeni Organize Sanayi Bölgeleri, Küçük Ölçekli Sanayi Siteleri, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Merkezleri, Teknoloji Transfer Merkezleri ve İşletme Destek Merkezleri kurulacak ve mevcut merkezlerin şartları iyileştirilecektir.
Finansmana erişim olanakları ve finansman kaynaklarının kullanım oranları yükseltilecektir. İşletmelerin yaşam döngülerinin başlangıç dönemi başta olmak üzere her aşamasında finansmana ulaşmalarını kolaylaştırmak için çekirdek sermayesi, başlangıç sermayesi, risk sermayesi, kredi garanti mekanizmaları, kredi planı ve sermaye finansmanı gibi finansman modelleri uygulamaya konulacak ve mevcut uygulamaların etkinliği artırılacaktır. Bu çerçevede bölgelerin gelişmişlik seviyeleri ve kapasiteleri göz önünde bulundurularak çeşitlendirilmiş finansal destek mekanizmaları sunulacaktır.
Bölgedeki işletmelerin veri tabanlarına mevcut erişimlerinin düşük olduğu dikkate alınarak işletmelerin bilgiye erişim olanakları iyileştirilecektir. Bu da daha çok mevcut veri tabanlarının fonksiyonlarının güçlendirilmesi yoluyla gerçekleştirilecektir. Ayrıca bölgeye özel bilgi portallarını ve bilgi değişim arayüzlerini desteklenecek projelerin temel parçası yaparak faydalanıcılar arasında program faaliyetleri konusunda farkındalık yaratılacak ve dolayısıyla mevcut taleplerin artırılması ve yeni talepler yaratılması sağlanacaktır.
Turizm sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’ler için uygun iş ortamlarının yaratılmasına katkıda bulunacak şekilde altyapı iyileştirilecektir.
46
Öncelik 2: ĠĢletmelerin kapasitelerinin Güçlendirilmesi ve GiriĢimciliğin TeĢvik Edilmesi
Girişimci, yönetsel, yenilikçi ve finansal beceriler geliştirilecek ve işletmelerin kurumsallaşması ve uluslararası platformlarda faaliyete geçme düzeyleri iyileştirilecektir.
İşletmelerin üretim teknolojileri, Ar-Ge ve yenilikçilik becerileri ile BİT kullanımları iyileştirilecektir.
İşletmelerin ihracat, kalite, üretkenlik, verimlilik, teknoloji seçimi, yenilikçilik, e-ticaret uygulamaları ve çevresel meseleler gibi çeşitli konularda farkındalıkları ve kapasiteleri artırılacaktır.
İşletmelerin kendi aralarında iletişim ağları oluşturmaları, kümelenmeleri ve dayanışma sağlamaları ile üniversite, araştırma kurumları ve hizmet yapılarıyla işbirliği kurmaları teşvik edilecektir.
Girişimcilerin özellikle iş planı ve strateji hazırlama, pazar araştırması, pazarlama, yönetim ve marka yönetimi alanlarındaki becerilerini artırmak yoluyla girişimcilik desteklenecektir. Kadın girişimciliği konusuna önem verilerek herkese eşit fırsat ilkesi garanti altına alınacaktır.
Öncelik 3: Teknik Yardım
Operasyonel programın etkin bir biçimde hazırlanması, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi ile gerçekleştirilecek olan faaliyetlerin duyurulması ve görünürlüklerinin artırılması için teknik yardım alınacaktır.
4.2. UlaĢtırma
Türkiye, ulaştırma ağını TEN-T ağına bağlamayı hedeflemektedir. Bu hedefi hayata geçirmek amacıyla Türkiye’de bir TINA çalışması gerçekleştirilmektedir. Türkiye, öncelikle Türk ulaştırma ağını TEN-T ağına bağlayacak kısımları tamamlayacak ve bu ağ üzerinde kesintisiz ve güvenli ulaşımı sağlayacak projeleri gerçekleştirecektir. Ulaşım modları arasındaki dengeyi ve intermodal ulaşımı sağlamak amacıyla demiryolu ve denizyolu ulaşımının payları artırılacaktır. Aşağıdaki öncelikler gerçekleştirilirken, çevresel unsurlara en üst düzeyde önem verilecektir.
Öncelik 1: Gelecekteki TEN-T demiryolu ağının rehabilitasyonu ve/veya yeni inşaası ile TEN-T ağında düğüm ve transit noktaları olacak limanların geliĢtirilmesi/yeni inĢaası
TINA çalışmasının ön sonuçlarına göre Pan-Avrupa Ulaştırma Koridoru IV (Arad-Sofya-İstanbul bölümü) Ankara üzerinden İstanbul’dan Kars’a kadar genişleyecektir. İstanbul-Kars (Gürcistan sınırı) koridoru Türkiye’nin TEN-T ağının ana hatlarından bir tanesi olacaktır. Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz’deki limanların ve mevcut/muhtemel demiryolu sınır kapılarının (İran, Suriye ve Irak) bu koridora ve ana akslara bağlanmasıyla Türkiye’nin TEN-T ağı tamamlanacaktır.
Yukarıda bahsedilen ağın üzerinde yer alacak demiryolu rehabilitasyonu, standartlarının yükseltilmesi ve/veya yeni yapım projelerine finansman sağlanacaktır. Bunun yanı sıra, bu ağdaki düğüm noktaları olarak ve Deniz Otoyolları kapsamında, liman altyapısı iyileştirilecek; mevcut liman kapasiteleri artırılacak, Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de yeni büyük ölçekli ve ana limanlar hinterlant bağlantıları ile birlikte inşa edilecektir.
47
Demiryolu bağlantılı limanların geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi ile kesintisiz ulaşımın gerçekleştiği, Avrupa-Asya ulaşım ağında verimli bağlantılar oluşturacak ekonomik ve çevre dostu bir ulaşım ağı sağlanacaktır. Liman-demiryolu bağlantısı ile konteyner stoklama kapasitesi artırılacak, dağıtım kara konteyner terminalleri ve lojistik merkezleri aracılığıyla gerçekleştirilecektir. Bu lojistik merkezler yük taşımacılığını sağlayacak, sevkiyatçılar (forvarder) ve taşımacıları organize edecek, böylece tarifelerin azalmasını sağlayarak Türkiyenin rekabet gücünü artıracaktır. Bu çerçevede, lojistik merkezleri inşa edilecektir.
Öncelik 2: Karayolu ağının TEN-T ile uyumlu bir Ģekilde inĢa edilmesi ve geliĢtirilmesi
Orta vadede, gelecekteki TEN-T ağlarında yer alan ve eksik kalan karayolu kesimleri bölünmüş yol olarak inşa edilecektir.
TEN-T ağlarında yer alan mevcut karayolu altyapısı, yol ve kavşakların geometrik ve kaplama standartlarının iyileştirilmesi suretiyle yenilenecek ve geliştirilecektir.
Öncelik 3: Teknik Yardım
Operasyonel programın etkin bir biçimde hazırlanması, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi ile gerçekleştirilecek olan faaliyetlerin duyurulması ve görünürlüklerinin artırılması için teknik yardım alınacaktır.
4.3. Çevre
Çevre operasyonel programı, “AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi”nin amaçları ile uyumlu olacaktır. Çevre operasyonel programının uygulanması sırasında projeler sürdürülebilir kalkınma prensiplerine uygun olacak ve AB Çevre Müktesebatını karşılayacaktır. Su, atıksu, katı atık hizmetlerinin gerektirdiği ağır yatırım maliyetleri ve önemli faydaları nedeniyle çevre operasyonel programında öncelik verilecektir. Aşağıda yer alan geniş kapsamlı kriterler, çevre operasyonel programında yer alacak projelerin seçim kriterlerinin oluşturulmasında dikkate alınacaktır.
1. Çevresel planlar, sektörel stratejiler ve politikalarla uyumluluk
2. Nüfus ( nüfusu yüksek olan belediyelere öncelik verilecektir)
3. Mali bakımdan sıkıntı yaşayan belediyeler (eş finansman kapasitesi olan belediyeler ve işletme maliyetini karşılayabilecek olan belediyelere öncelik verilecektir)
4. Mali sürdürülebilirlik (maliyeti karşılama ilkeleri, kullanan ve kirleten öder ilkeleri)
5. Çevresel öncelikler (aşağıdaki hususlara öncelik veren altyapı projelerine öncelik verilecektir.) Kamu sağlığının iyileştirilmesi Hassas alanların korunması Doğal kaynakların korunması
48
Program ve projelerin etkinliği; doğal kaynakların etkin kullanımı, özellikle ev işlerinde, kadınların bu projelere katılımı ile artacaktır.
Doğal kaynakların etkin kullanımını amaçlayan program ve projelerin etkililiği, evdeki temel sorumluluklarıyla bağlantılı olarak, kadınların bu projelere katılımıyla artacaktır.
Öncelik 1: Çevre koruma ve Topluluk Müktesebatına uyumda ilerleme kaydetmek için su ve atıksu altyapısının geliĢtirilmesi
Bu önceliği geliştirmek ve mevcut kaynakları daha etkin kullanmak için; İhtiyaç duyulan yerlere arıtma tesisi inşa edilerek dağıtılan içme suyu kalitesi artırılacaktır Kayıp ve kaçakları en aza indirmek için mevcut içme suyu şebekeleri rehabilite ve tamir edilecektir İçme suyu kaynaklarını tehdit eden, ciddi derecede sızıntı problemi olan mevcut kanalizasyon şebekeleri onarılacaktır Kanalizasyon bağlantı oranları artırılacaktır Kanalizasyon şebekesi ve/veya içme suyu temin sistemi gelişmiş yerleşim yerlerinde atıksu arıtma tesisleri inşa edilecektir Alıcı ortamların (yer altı ve yerüstü suları) kalitesi artırılacaktır Uygun olduğu takdirde, her belediye için ayrı sistem kurmak yerine, bölgelerde maliyet etkin ortak sistemler tasarlanacaktır Uygun olması durumunda, yeni atıksu arıtma tesisleri aşama aşama inşa edilecektir
Öncelik 2: Topluluk müktesebatına uyum ve çevre koruma için atık yönetimi altyapısının geliĢtirilmesi
Bu önceliği gerçekleştirmek üzere; Katı atık bertaraf faaliyetlerine yönelik izleme ve değerlendirme kapasitesi oluşturarak ve kamu duyarlılığı artırarak üretilen atık miktarı ve hacmi minimize edilecek ve izlenecektir Uygun yöntemler kullanılarak ve geri kazanım ve bertaraf tesisleri inşa edilerek geri kazanılacak katı atık oranı artırılacaktır Evsel nitelikli katı atık yönetiminde yatırım ve işletme maliyetleri düşük ve ülke şartlarına en uygun katı atık bertaraf teknolojisi olan düzenli depolama yöntemine öncelik verilecektir Mevcut katı atık depolama sahaları iyileştirilecektir Ulusal mevzuat ve AB direktifleri dikkate alınarak tehlikeli ve özel atık yönetimi uygulanacaktır
Ölçek ekonomisinden faydalanmak suretiyle komşu yerleşimlerdeki atık problemlerini çözmek için belediye birliklerine hizmet eden projelere öncelik verilecektir.
Öncelik 3: Teknik yardım
Operasyonel programın etkin bir biçimde hazırlanması, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi ile gerçekleştirilecek olan faaliyetlerin duyurulması ve görünürlüklerinin artırılması için teknik yardım alınacaktır.
49
4.4. İnsan Kaynaklarının GeliĢtirilmesi
İnsan kaynaklarının nitelik ve niceliği, birbirini tamamlayacak bir biçimde, daha fazla sayıda ve niteliği daha yüksek işlerin yaratılması, eğitime erişimin iyileştirilmesi, eğitimin kalitesinin yükseltilmesi ve sosyal uyumun pekiştirilmesi yoluyla artırılacaktır.
İnsan kaynaklarının geliştirilmesi, büyüme merkezlerinin ekonomik ve sosyal gelişiminde önemli bir tamamlayıcı unsur olmaktadır. Bu alanla ilgili politikaların oluşturulması ve uygulanmasında, büyüme merkezlerinin yanında, gelir düzeyi ulusal gelir düzeyinin yüzde 75’inden daha düşük olan bölgeler de dikkate alınacaktır. Zira, başta kadınlar olmak üzere işgücüne katılımın düşüklüğü, yüksek işsizlik oranı, sınırlı iktisadi faaliyet alanı, düşük mesleki eğitim düzeyi, kızlar ve erkekler arasında okullaşma oranlarındaki büyük farklılıklar, sağlık altyapısının yetersizliği gibi hususlar bu bölgelerin yaşadığı temel sorunlardır. Bu nedenle, bu bölgelerde yaşayan kişilerin diğer bölgelerde yaşayanlara göre genel olarak daha fazla yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olduğu söylenebilir. Bu amaçla, İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi bağlamında, büyüme merkezleri ile bölgelerin kişi başı geliri ulusal gelir düzeyinin yüzde 75’inden düşük olan bölgelerde istihdam ve eğitim imkanları artırılacaktır.
Öncelik 1: Başta kadınlar olmak üzere iĢgücüne katılma oranı artırılarak istihdama daha fazla insanın çekilmesi ve istihdamda tutulması ile iĢsizliğin özellikle de genç iĢsizliğinin azaltılması
Aktif İşgücü Politikalarının (AİP) etkinliğini, kalitesini ve yaygınlığını sağlamak amacıyla bu politikalara tahsis edilen kaynaklar artırılacak ve başta İŞKUR olmak üzere AİP sunumundan sorumlu kurumların kapasiteleri geliştirilecektir.
Tarım sektöründeki yeniden yapılanmaya bağlı olarak işgücünün tarım dışı sektörlere kaymasının olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla iş yaratma, kendi hesabına çalışma ve kendi işini kurmaya yönelik doğrudan ve dolaylı destekler yoluyla teşvik edilecektir.
Kadınların işgücüne katılımları, kadınların yeni işlere erişimlerinin kolaylaştırılması, kadın girişimciliğinin geliştirilmesi ve eşit fırsatlarla birlikte diğer tedbirler (çocuk ve yaşlılar için daha iyi bakım hizmetleri ve esnek çalışma biçimleri gibi) yoluyla artırılacaktır.
Gençlerin işgücü piyasası ile bütünleşmeleri için genel eğitim ve mesleki eğitim olanakları geliştirilecektir. Politika öncelikleri gençler için aktif işgücü programlarına, çıraklık eğitimine, girişimcilik desteklerine ve iş deneyimi programlarına odaklanacaktır.
Denetim mekanizmaları ve eğitim gibi ekonomik, sosyal ve idari araçlarla kayıt dışı istihdam azaltılacaktır.
Öncelik 2: Eğitim kalitesinin yükseltilmesi, eğitim ile iĢgücü piyasası arasındaki bağın güçlendirilmesi ve eğitimin tüm kademelerinde özellikle kızlar için okullaşma oranının yükseltilmesi amacıyla beĢeri sermaye yatırımının artırılması
Öğretmenlerin niteliğinin artırılması, müfredatın güncelleştirilmesi, mesleki rehberlik ve danışmanlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, eğitim altyapısına yatırım yapılması ve Milli Eğitim Bakanlığının yapısının modernleştirilmesi yoluyla, eğitimin her kademesindeki kalite ve okullaşma oranları artırılacaktır. Ayrıca, okulu terk etme oranlarının yüksek olduğu ve ilk öğretimden orta öğretime geçiş oranlarının düşük olduğu illerde, başta kızlarda olmak üzere,
50
okullaşma oranlarının artırılması amacıyla, gerekli tedbirler alınacak ve bilinçlendirme faaliyetleri yürütülecektir.
Eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasındaki bağların güçlendirilmesi amacıyla, başta büyüme merkezlerinde olmak üzere, yerel ihtiyaçlar da göz önünde tutularak, işgücü piyasasının taleplerini karşılayan mesleki eğitim imkanları artırılacaktır.
Eğitimle elde edilen beceri ve nitelikler ile işgücü piyasası tarafından talep edilenler arasındaki uyumsuzluğun dezavantajlı gruplar üzerindeki etkisi daha fazla olduğundan, özellikle bu gruplar için, eğitim sistemi ve işgücü piyasası arasındaki bağların güçlendirilmesi amacıyla, bu gruplara yönelik mesleki eğitim imkanları artırılacaktır.
Yüksek öğretime girme imkanı elde edememiş orta öğretim mezunları için, kalitelerinin artırılması koşuluyla meslek yüksek okulları ve sürekli eğitim merkezleri gibi yerlerde, örgün ve örgün olmayan eğitim imkanları geliştirilecektir.
İşçilerin, mühendislerin, araştırmacıların ve yöneticilerin mesleki ve teknik bilgi ve becerileri, özellikle hizmet içi eğitimin desteklenmesi yoluyla, endüstriyel sektörlerin ve piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda iyileştirilecektir.
Öncelik 3: Özellikle yaĢam boyu eğitim imkanlarının geliĢtirilmesi ve çalıĢanlar ile iĢletmelerin insan kaynaklarına yatırım yapmalarının teşvik edilmesi yoluyla işçilerin, işletmelerin ve girişimcilerin uyum kabiliyetlerinin yükseltilmesi
İlave ve yeniden eğitime erişim imkanlarının artırılması ve program geliştirilmesi yoluyla, kariyer gelişimine imkan verilmesi ve okulda kazanılan becerilerle işgücü piyasasının talep ettiği becerilerin örtüşmemesinden kaynaklanan sorunların aşılması için yaygın bir yaşam boyu öğrenim imkanı sunulacaktır. Tüm eğitim faaliyetleri Mesleki Yeterlilikler Kurumu tarafından akredite edilmiş kurumlar tarafından belgelenecektir. Mesleki standartlar, Kurum tarafından geliştirilecektir.
İşçilerin ve işletmelerin değişen koşullara uyumunun sağlanması yoluyla işgücü piyasasında güvenceli esneklik sağlanacaktır. İşçilerin ve işletmelerin değişen koşullara uyumunu kolaylaştırmak için eğitim faaliyetlerinin yaygınlığı artırılacak ve böylece işçi ve işverenlerin nitelikleri yükseltilecektir.
Öncelik 4: Dezavantajlı grupların iĢgücüne katılımlarının sürekliliğini sağlayan bir iĢgücü piyasasının geliĢtirilmesi ve işgücü piyasasında her türlü ayrımcılıkla mücadele edilmesi
Sosyal içermenin artırılması amacıyla dezavantajlı gruplar, işgücü piyasasına entegre edilecektir. Başta kırsal alanlardan kentlere göçen kadınlar ve işgücü piyasasından dışlanmış olan özürlüler olmak üzere, dezavantajlı grupların istihdamının önündeki engellerin kaldırılması amacıyla mesleki eğitim programları gibi aktif işgücü programlarının yanında rehabilitasyon, sosyalleştirme ve danışma hizmetleri de sunulacaktır.
Dezavantajlı grupları hedef alan sosyal hizmetlerde (örneğin, eğitim, istihdam, sosyal yardım) etkinliğin artırılması ve koordinasyonun sağlanmasına yönelik mevcut çabalar artırılacaktır. Bu durum, dezavantajlı grupların durumlarını iyileştirecek ve işgücü piyasasına girişte eşit fırsatların ortaya çıkmasını destekleyecektir. Topluma yönelik yeni ve çeşitli sosyal hizmetlerin ortaya çıkarılması, dezavantajlı gruplar için farklı beceri ve nitelik geliştirme programlarının uygulanması ve istihdam yaratılması için verilen destekler artırılacaktır.
51
Öncelik 5: Teknik yardım
Operasyonel programın etkin bir biçimde hazırlanması, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesi ile gerçekleştirilecek olan faaliyetlerin duyurulması ve görünürlüklerinin artırılması için teknik yardım alınacaktır.
5. Mali Yardımların Operasyonel Programlar Arasında Endikatif Dağılımı
2007-2009 dönemi için, Çok Yıllı Endikatif Planlama Dokümanına ve Çok Yıllı Endikatif Mali Çerçeveye (Multi-annual Indicative Financial Framework-MIFF) uygun olarak hazırlanan mali yardımların OP’lere tahsisatı aşağıdaki tabloda gösterilmektedir:
Tablo 19: OP’lerin Finansal Dağılımı
2007
2008
2009
Toplam
yüzde
Milyon Avro
yüzde
Milyon Avro
yüzde
Milyon Avro
Milyon Avro
Bölgesel Gelişme
100
167,5
100
173,8
100
182,7
524,0
Bölgesel Rekabet
Edebilirlik OP
25
41,9
25
43,5
30
54,8
140,1
Çevre OP
40
67,0
40
69,5
37
67,6
204,1
Ulaştırma OP
35
58,6
35
60,8
33
60,3
179,7
İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi
-
50,2
-
52,9
-
55,6
158,7
Toplam
-
217,7
226,7
238,3
682,7
Bölgesel Kalkınma bileşeni ile ilgili olarak, önümüzdeki dönemde MIPD ve MIFF’te önerilecek mali tahsisatlar saklı kalmak kaydıyla, 2010-2013 döneminde operasyonel programlar arasındaki endikatif dağılımın aşağıdaki aralıklara göre belirlenmesi amaçlanmaktadır.
Bölgesel Rekabet Edebilirlik : yüzde 25-35
Çevre : yüzde 35-45
Ulaştırma : yüzde 30-40
Projeler için gerekli olan eş-finansman; özel sektör katılımı, merkezi ve yerel bütçeler ile ulusal ve uluslararası finans kuruluşlarından, özellikle Avrupa Yatırım Bankası’ndan sağlanacak krediler yoluyla temin edilecektir.
Sınırlı IPA kaynaklarından azami faydanın elde edilebilmesi için, tematik ve coğrafi odaklanmanın sağlanması büyük önem taşımaktadır.
Coğrafi odaklanmanın sağlanabilmesi için, Bölgesel Rekabet Edebilirlik OP’sindeki kaynakların tamamı 12 Öncelikli Düzey 2 Bölgesine tahsis edilecektir. Bu çerçevede, söz konusu öncelikli bölgelerin dışında gerçekleştirilen faaliyetler, ancak öncelikli bölgelerin özellikle de büyüme merkezlerinin bu faaliyetlerden doğrudan faydalanması koşuluyla finanse edilecektir. Bölgesel Rekabet Edebilirlik OP’sindeki kaynaklar, yüzde 70-80’i 15 büyüme merkezine, yüzde 20-30’u da bu merkezlerin hinterlandına ve 12 Öncelikli Düzey 2 Bölgesi içerisindeki diğer alanlara kullandırılacak şekilde paylaştırılacaktır.
52
Diğer taraftan, İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi OP’sinde ulusal düzeyde belli projelerin desteklenebilmesi amacıyla farklı bir tahsisat yöntemi izlenecektir. Bu kapsamda, İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi OP’sinde kaynakların yüzde 20’sine kadar olan bölümü ülke çapında gerçekleştirilecek projelere tahsis edilebilecektir. Ayrıca, İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi OP’sinde, büyüme merkezlerinin hinterlandı olan alanlara, insan kaynakları ihtiyaçları yönünden dezavantajlı durumları dikkate alınarak Bölgesel Rekabet Edebilirlik OP’sindekine kıyasla özel önem verilecektir. Fon tahsisatında ise, söz konusu OP altında yer alan kaynakların en az yüzde 80’i 12 Öncelikli Düzey 2 Bölgesine tahsis edilecektir. Söz konusu yüzde 80’lik bölümün; yüzde 60-70’i 15 büyüme merkezine, yüzde 30-40’ı ise bu merkezlerin hinterlandına ve 12 Öncelikli Düzey 2 Bölgesi içerisindeki diğer alanlara kullandırılacak şekilde tahsis edilecektir.
Büyüme merkezlerine odaklanma, bu merkezlerin hinterlandında yer alan ve bu merkezlerle fonksiyonel tamamlayıcılık ilişkisi ve üretim-dağıtım bağlantısı olan alanlarda yayılma etkisi meydana getirecektir.
6. Uygulamanın Anahtar Unsurları
6.1. Yönetim
SÇB tarafından kavranan dört operasyonel programın yönetim, uygulama ve izleme mekanizmaları IPA Uygulama Tüzüğü ile uyumlu olacaktır. Bu mekanizmalar hakkındaki detaylı bilgi her bir OP’de yer alacaktır. Bu kapsamda IPA Uygulama Tüzüğü ile uyumlu olmak kaydıyla AB fonlarının etkin kullanımı için gerekli iç koordinasyon birimleri güçlendirilecektir. Paydaşların izleme komitelerinde yer almaları temin edilecektir. Kapasite geliştirme ve teknik yardıma ilişkin ihtiyaç ise bütün OP’ler için bir öncelik olacaktır.
IPA’nın etkin yönetimi ve fonları kullanma kapasitesinin artırılması amacıyla, özellikle bu alanda faaliyet gösteren mevcut ve potansiyel aktörler için, tüm paydaşları kavrayan OP spesifik teknik yardımın yanında, entegre teknik destek imkanları da sağlanacaktır. Programın uygulanmasıyla ilgili teknik yardım (Hazırlık çalışmaları, yönetim, izleme, değerlendirme, bilgi ve kontrol faaliyetleri) her OP altında ayrıca gerçekleştirilecek fakat yapısal fonlara hazırlık çalışmaları da dahil olmak üzere bu alanda faaliyet gösteren aktörler ve potansiyel faydalanıcıların kapasitelerini güçlendirmek için temin edilecek teknik yardım ise birinci bileşen altında gerçekleştirilecektir.
Bunlara ilaveten, çevresel meseleler, çevrenin yatay bir konu olduğu da dikkate alınarak, özellikle ÇED analizi yapma kapasitesi artırılacak, OP’lerin tasarım ve yönetimine entegre edilecektir.
6.2. OP’ler Arasında Ġç Tutarlılık, Tamamlayıcılık ve Sinerji
SÇB’de ele alınan tüm alanlar mümkün olduğunca birbirini tamamlayıcı ve destekleyici şekilde tasarlanmıştır. Bölgelerin rekabet edebilirliğinin artırılması, ulaşım ve çevre altyapısının geliştirilmesi ve insan kaynaklarının geliştirilmesi SÇB çerçevesindeki ülke kalkınmasının temel sütunları olacaktır.
Bölgesel rekabet edebilirlik kapsamına girişimciliğin geliştirilmesi, üretime yönelik teknik kapasitenin geliştirilmesi, az gelişmiş bölgelerdeki KOBİ’ler arasındaki iletişim ağının kurulmasıyla ortak girişimcilik, yönetim ve pazarlama potansiyelinin artırılması ve az gelişmiş bölge KOBİ’lerinin gelişmiş bölge KOBİ’lerine nazaran rekabet edebilirlik düzeyinin artırılması girmektedir.
53
İnsan kaynaklarının geliştirilmesi OP’si KOBİ’lerin ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman ihtiyacına cevap verilmesi, istihdam olanaklarının ve sosyal içermenin artırılması yoluyla bu bölgelerdeki rekabet edebilirlik OP’si kapsamında yapılacak müdahalelere tamamlayıcı nitelik taşıyacaktır.
Ulaştırma OP’si altındaki projeler ulusal ulaştırma ağlarının TEN-T ağlarına bağlanmasını sağlayarak AB ve Türkiye arasındaki ulaşım altyapısı anlamındaki dengesizlikleri giderecek ve bölgeler arası ulaşılabilirliği artıracaktır. Bu gelişmeler zamanla ülke içindeki gelişmişlik farklarını azaltacak ve bu şekilde ülkenin rekabet edebilirliğine katkıda bulunacaktır.
Genel olarak çevre kalitesi, özelde ise kentsel çevre hizmetleri, Lizbon Stratejisiyle uyumlu olmak üzere, yeni iş ve fırsatlar demek olan iktisadi faaliyet ikliminin gelişmesini teşvik edecektir.
Bahsedilen müdahaleler arasındaki etkilerin ve sinerjilerin mümkün olan en üst düzeye çıkarılması amacıyla, özellikle bölgesel rekabet edebilirlik ve insan kaynakları operasyonel programları kapsamındaki büyüme merkezleri başta olmak üzere, kişi başı milli gelirin yüzde 75’in altında olduğu bölgelerde destek faaliyetleri yoğunlaştırılacaktır. Bu bütünleşik yaklaşım, bölgesel farkların giderilmesi probleminin çözümünde yardımcı olacak ve bu yolla büyüme, istihdam ve ülkenin genel kalkınmasına katkıda bulunacaktır.
6.3. Diğer IPA BileĢenleri ile Koordinasyon
BileĢen 1
SÇB kapsamında rol alan kurumlarda, kurumsal kapasitenin geliştirilmesi faaliyetleri esas olarak birinci bileşen altında desteklenecektir. Bunun yanı sıra, operasyonel programlarda, ilgili kurum ve kuruluşların kapasitelerinin geliştirilmesi maksadıyla teknik yardım bileşenleri bulunacaktır. Değişik kaynaklar ile desteklenen farklı teknik yardım projeleri arasında tamamlayıcılık bulunması sağlanacaktır.
Merkezi hükümet kapasitesi birinci bileşen dahilinde geliştirilecektir. Bu çerçevede, insan kaynaklarının geliştirilmesi, teknik altyapının güçlendirilmesi, laboratuarlar, ağ ve bilgi sistemleri kurulması çabaları sürdürülecek, izleme ve denetim sistemleri geliştirilecektir.
BileĢen 2
İkinci bileşen olan Sınır Ötesi İşbirliği kapsamında, sınır bölgelerinde, girişimciliğin teşviki ve sınır bölgelerine erişimin artırılması yoluyla sosyal ve ekonomik kalkınmanın sağlanması hedeflenmektedir. Bu bağlamda, SÇB bileşenleri ve bu kapsamdaki faaliyetler arasındaki uyumun sağlanması maksadıyla, ikinci bileşen kapsamındaki programlama belgelerinde stratejik çerçeve belgesinde yer alan bölgesel rekabet edebilirlik, çevre, ulaştırma ve insan kaynakları alanlarındaki öncelikler göz önünde bulundurulacaktır.
Bileşen 5
Az gelişmiş bölgelerin bir çoğunun kırsal karakterde olduğu Türkiye’de; bölgesel gelişme, insan kaynaklarının geliştirilmesi ile kırsal kalkınma politika ve uygulamaları arasındaki tamamlayıcılığın sağlanması önem taşımaktadır. SÇB ve Kırsal Kalkınma Bileşeni, özellikle KOBİ’lere sağlanan destekler, mesleki eğitim ve kırsal alanlardaki küçük ölçekli altyapı projeleri alanlarında birbirlerini tamamlayıcı olacaktır.
54
Beşinci bileşen altında KOBİ’ler, tarımın rekabet edebilirliğini ve kırsal ekonominin çeşitlendirilmesini amaçlayan tedbirler aracılığıyla desteklenecektir. Beşinci ve üçüncü bileşenler altında KOBİ’lere sağlanacak destekler, aralarındaki sinerjiyi en üst düzeye çıkaracak ve uygulamada yaşanabilecek mükerrerlikleri engelleyecek şekilde programlanacaktır. IPA-Kırsal Kalkınma Bileşeni (IPARD) kaynaklarının sınırlı olması sebebiyle, kentsel nüfusun yanı sıra kırsal nüfusa sunulacak eğitim faaliyetleri, ulusal kaynaklar ve dördüncü bileşen aracılığıyla desteklenecektir.
Kırsal ulaşım ve çevre altyapısının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için gerekli olan finansmanın öncelikle ulusal bütçeden, daha sonra da uygun olması halinde ilgili uluslararası kaynaklardan karşılanması amaçlanmaktadır. Böylece, beşinci bileşen altında bulunan sınırlı kaynaklar, mümkün olan en fazla etkinin oluşturulmasını teminen, tarım sektörünün modernizasyonu ve kırsalda ekonomik faaliyetlerin çeşitlendirilmesi konularında yoğunlaşmış olacaktır.
IPARD kaynaklarının sınırlı olması ve yerel düzeyde kurumsal kapasitenin tedrici olarak geliştirilmesinin gerekliliği, MIPD’de de ifade edildiği üzere, coğrafi ve sektörel odaklanmayı yatay bir konu kabul eden beşinci bileşenin uygulamasının zamanla yaygınlaşmasını gerektirmektedir. Akreditasyon sürecinin tamamlanması için ihtiyaç duyulan zaman dikkate alındığında, tarım sektörünün modernizasyonunda (örneğin; tarım yatırımları, işleme ve pazarlama tedbirleri) coğrafi ve sektörel önceliklerdeki değişiklik hususu saklı kalmak kaydıyla, IPA uygulamasının ilk döneminde kırsal kalkınma fonlarının IPA’nın üçüncü ve dördüncü bileşenlerinin uygulandığı bölgelerde odaklanmasıyla beşinci bileşenin etkisinin artması beklenmektedir.
55
İSTATİSTİKİ BÖLGE BİRİMLERİ SINIFLANDIRMASI (DÜZEY 2)
56
EK 2: SOSYO-EKONOMĠK GELİŞMİŞLİK ENDEKSİ SIRALAMASINA GÖRE İLLERİN SINIFLANDIRILMASI
57
EK 3: ÖNCELİKLİ BÖLGELER VE BÜYÜME MERKEZLERİ
58
EK 4: BÖLGELER-ÜSTÜ BÜYÜME MERKEZLERİNİN BELİRLENMESİ
MERKEZ İLÇE
MERKEZ İLÇE SOSYO-EKONOMİK GELİŞMİŞLİK SIRALAMASI (İstanbul, Ankara, İzmir araştırma kapsamı dışında)
NÜFUS
HİZMETLER SEKTÖRÜNDE ÇALIŞANLARIN ORANI
HAVALİMANI/HAVAALANI
ÜNİVERSİTE
COĞRAFİ BÖLGE
ADANA
(B.şehir)
2
1.303.082
56,42
Adana
Çukurova Üniversitesi
Akdeniz Bölgesi
BURSA
(B.şehir)
1
1.301.285
50,79
Bursa-Yenişehir
Uludağ Üniversitesi
Marmara Bölgesi GAZİANTEP (B.Şehir) 5 949.559 49,94 Gaziantep Gaziantep Üniversitesi Güneydoğu Anadolu Bölgesi
KONYA
(B.şehir)
7
830.796
56,65
Konya
Selçuk Üniversitesi
İç Anadolu Bölgesi
MERSİN
9
733.660
49,81
Mersin Üniversitesi
Akdeniz Bölgesi DĠYARBAKIR 35 721.463 51,88 Diyarbakır Dicle Üniversitesi Güneydoğu Anadolu Bölgesi
ANTALYA
3
714.129
65,20
Antalya
Akdeniz Üniversitesi
Akdeniz Bölgesi KAYSERİ (B.Şehir) 10 632.354 51,65 Kayseri Erciyes Üniversitesi İç Anadolu Bölgesi ġ.URFA 58 534.706 38,36 Ş.Urfa Harran Üniversitesi Güneydoğu Anadolu Bölgesi
ESKİŞEHİR
4
519.602
61,15
Anadolu Üniversitesi, Osmangazi Üniversitesi
İç Anadolu Bölgesi
K.MARAŞ
37
465.370
34,80
K.Maraş
K.Maraş Sütçü İmam Üniversitesi
Akdeniz Bölgesi MALATYA 20 457.566 54,61 Malatya İnönü Üniversitesi Doğu Anadolu Bölgesi SAMSUN 13 437.189 62,15 Samsun-Çarşamba Ondokuz Mayıs Üniversitesi Karadeniz Bölgesi
DENĠZLİ
6
400.719
42,46
Çardak
Pamukkale Üniversitesi
Ege Bölgesi ERZURUM 22 389.619 75,22 Erzurum Atatürk Üniversitesi Doğu Anadolu Bölgesi
KOCAELİ
8
373.034
41,02
Kocaeli Üniversitesi
Marmara Bölgesi VAN 59 356.494 54,69 Ferit Melen Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doğu Anadolu Bölgesi
HATAY
52
345.320
33,78
Mustafa Kemal Üniversitesi
Akdeniz Bölgesi
59
ELAZIĞ 36 344.698 48,86 Elazığ Fırat Üniversitesi Doğu Anadolu Bölgesi
SAKARYA
11
340.825
54,65
Sakarya Üniversitesi
Marmara Bölgesi SĠVAS 29 299.935 58,97 Sivas Cumhuriyet Üniversitesi İç Anadolu Bölgesi
BALIKESİR
18
287.709
53,02
Körfez
Balıkesir Üniversitesi
Marmara Bölgesi TRABZON 15 283.233 58,94 Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi Karadeniz Bölgesi
MANİSA
12
278.555
41,73
Celal Bayar Üniversitesi
Ege Bölgesi
BATMAN
57
272.787
55,80
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
ADIYAMAN
64
249.530
33,56
Adıyaman
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
AKSARAY
62
236.560
30,57
İç Anadolu Bölgesi
KIRIKKALE
23
225.005
60,39
Kırıkkale Üniversitesi
İç Anadolu Bölgesi
ÇORUM
32
221.699
40,67
İç Anadolu Bölgesi
ZONGULDAK
41
218.422
35,47
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi
Karadeniz Bölgesi
AYDIN
27
208.341
48,02
Adnan Menderes Üniversitesi
Ege Bölgesi
KÜTAHYA
30
207.905
46,08
Dumlupınar Üniversitesi
İç Anadolu Bölgesi
OSMANİYE
53
207.862
50,02
Akdeniz Bölgesi
AFYON
31
201.110
40,56
Afyon Kocatepe Üniversitesi
Ege Bölgesi
UŞAK
26
179.458
36,35
Ege Bölgesi
NİĞDE
60
177.396
24,44
Niğde Üniversitesi
İç Anadolu Bölgesi
TOKAT
54
174.700
35,98
Gaziosmanpaşa Üniversitesi
Karadeniz Bölgesi
MUŞ
78
171.023
20,50
Muş
Doğu Anadolu Bölgesi
ERZİNCAN
55
170.858
47,65
Erzincan
Doğu Anadolu Bölgesi
ISPARTA
19
170.713
65,76
S.Demirel
Süleyman Demirel Üniversitesi
Akdeniz Bölgesi
DÜZCE
46
159.690
36,34
Karadeniz Bölgesi
KARAMAN
44
152.450
30,57
İç Anadolu Bölgesi
ORDU
28
150.586
47,35
Karadeniz Bölgesi
60
TEKİRDAĞ
24
142.105
50,64
Çorlu
Marmara Bölgesi
EDİRNE
16
140.830
65,26
Trakya Üniversitesi
Marmara Bölgesi
BOLU
25
135.009
45,48
Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Karadeniz Bölgesi
AMASYA
61
133.207
41,72
Karadeniz Bölgesi
BARTIN
69
130.492
22,65
Karadeniz Bölgesi
RİZE
39
127.320
35,67
Karadeniz Bölgesi
AĞRI
76
119.743
38,64
Ağrı
Doğu Anadolu Bölgesi
KARABÜK
17
116.804
51,10
Karadeniz Bölgesi
BİNGÖL
75
116.411
33,55
Doğu Anadolu Bölgesi
KIRŞEHİR
47
115.078
44,70
İç Anadolu Bölgesi
KARS
67
114.071
47,81
Kars
Kafkas Üniversitesi
Doğu Anadolu Bölgesi
YOZGAT
56
113.614
35,43
İç Anadolu Bölgesi
GİRESUN
33
112.501
46,14
Karadeniz Bölgesi
MARDİN
68
108.340
43,74
Mardin
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
SİİRT
66
107.313
74,86
Siirt
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
NEVŞEHİR
42
105.078
41,96
Nevşehir-Kap.
İç Anadolu Bölgesi
ÇANAKKALE
21
104.205
62,01
Çanakkale
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Marmara Bölgesi
IĞDIR
72
102.648
34,85
Doğu Anadolu Bölgesi
KASTAMONU
51
102.059
37,95
Karadeniz Bölgesi
BURDUR
38
90.060
45,63
Akdeniz Bölgesi
KİLİS
65
87.387
52,10
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
YALOVA
14
86.091
56,29
Marmara Bölgesi
MUĞLA
34
83.511
41,78
Dalaman, Milas-Bodrum
Muğla Üniversitesi
Ege Bölgesi
KIRKLARELİ
48
80.730
43,15
Marmara Bölgesi
ÇANKIRI
49
78.638
52,25
İç Anadolu Bölgesi
61
HAKKARİ
70
77.532
56,78
Doğu Anadolu Bölgesi
BAYBURT
73
71.267
25,84
Karadeniz Bölgesi
ŞIRNAK
71
69.853
68,87
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
BİTLİS
74
65.169
36,64
Doğu Anadolu Bölgesi
BİLECİK
40
52.929
47,60
İç Anadolu Bölgesi
SİNOP
50
49.839
42,21
Karadeniz Bölgesi
GÜMÜŞHANE
63
46.656
38,07
Karadeniz Bölgesi
ARDAHAN
77
44.794
29,28
Doğu Anadolu Bölgesi
ARTVİN
43
34.572
61,53
Karadeniz Bölgesi
TUNCELİ
45
30.323
78,88
Doğu Anadolu Bölgesi
* Sarı renkle boyalı şehirler büyüme merkezi olarak belirlenmiş olanlardır.
KULLANILAN KRİTERLER
1) Merkez İlçenin; Öncelikli 12 Düzey 2 Bölgesi içerisinde yer alması
2) Merkez İlçenin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralamasındaki Yeri (2004): Başta yer alan 60 merkez ilçe dikkate alınmıştır. (İstanbul, Ankara, İzmir araştırma kapsamı dışında olduğundan sıralamaya girmemiştir)
3) Nüfusun belirli bir aralıkta bulunması (2000 Yılı) (250 000 <= Nüfus <= 1 000 000)
4) Havalimanı ve havaalanının bulunması
5) Üniversitenin merkez kampüsünün bulunması
6) Hizmetler sektöründe çalışanların oranının belirli bir eşiği aşması ( >= yüzde 35)
62
EK 5: Makroekonomik Göstergeler
Tablo.1: Temel Ekonomik Göstergeler
2006
2013
2007-2013 Ortalama
Cari Fiyatlarla Milyar YTL
GSYĠH İçindeki Pay (Yüzde)
GSYĠH İçindeki Pay (Yüzde)
Reel Büyüme Oranı
(Yüzde)
Tarım
53,1
9,2
7,8
3,6
Sanayi
147,3
25,6
27,2
7,8
Hizmetler
376,0
65,2
65,0
7,3
GSYİH
576,3
100,0
100,0
7,0
Toplam Tüketim
458,4
79,5
76,1
6,8
Kamu
75,6
13,1
9,8
1,6
Özel
382,8
66,4
66,3
7,2
Sabit Sermaye Oluşumu
121,1
21,0
24,2
9,1
Kamu
24,8
4,3
6,0
8,1
Özel
96,3
16,7
18,2
9,4
Toplam Nihai Yurtiçi Talep
579,5
100,5
100,3
7,5
Toplam Yurtiçi Talep
596,0
103,5
103,4
7,2
Mal ve Hizmet İhracatı
162,6
28,2
32,4
11,2
Mal ve Hizmet İthalatı
206,7
35,9
35,8
11,2
İstatistiksel Hata
24,4
4,2
-----
-----
Tablo.2: Diğer Makroekonomik Göstergeler
2006
2013
2007-2013
Yıllık Ortalama Yüzde Artışı
Üretim Faktörleri Artışı, %
İstihdam Artışı
1,3
3,3
2,7
Sermaye Stoku Artışı
5,6
5,6
4,8
TFV Artışı
2,9
2,2
2,3
Üretim Faktörlerinin Büyümeye Katkıları, %
İstihdam
12,6
35,1
29,4
Sermaye Stoku
38,8
36,3
33,6
TFV
48,6
28,6
37,0
GSYİH, Cari Fiyatlarla, Milyar YTL
576,3
1.145,5
---
GSYİH, Cari Fiyatlarla, Milyar $
400,0
797,4
---
Kişi Başına GSYİH, $
5.482
10.099
9,9
Kişi Başına GSYİH, SAGP, $
8.577
15.332
8,4
Dış Ticaret
İhracat f.o.b., Milyar $
85,3
210,0
14,2
İthalat c.i.f., Milyar $
137,3
275,0
10,9
Dış Ticaret Dengesi, Milyar $
-40,1
-45,0
---
Dış Ticaret Hacmi / GSYİH, %
55,3
59,0
---
Turizm Gelirleri, Milyar $
16,9
36,0
9,3
Cari İşlemler Dengesi/ GSYİH, %
-7,8
-3,0
---
Doğrudan Yabancı Sermaye Girişi, Milyar $
17,8
12,0
12,1*
Fiyatlar
TÜFE Artışı, Yıl Sonu, %
9,7
3,0
---
* Yıllık ortalama doğrudan yabancı sermaye girişi rakamıdır.
63
Tablo.3: Kamu Kesimi Hedef ve Tahminleri (GSYİH İçindeki Pay) (Yüzde)
2006
2013
2007-2013
Ortalaması
Genel Devlet Harcamaları
43,6
36,1
40,3
Genel Devlet Faiz Dışı Harcamaları
35,2
34,2
36,4
Genel Devlet Gelirleri
46,3
39,7
41,8
Genel Devlet Borçlanma Gereği (1)
-2,7
-3,6
-1,6
Genel Devlet Faiz Ödemeleri
8,4
1,9
3,9
Kamu Kesimi Borçlanma Gereği (1)
-3,1
-3,6
-1,7
Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına Transferler ve Bütçeden Yapılan Sağlık Harcamaları (2)
5,3
5,0
5,3
Vergi Yükü (3)
32,8
30,0
30,8
(1) Eksi işareti fazlayı göstermektedir.
(2) 2006 yılına ilişkin oran; sosyal güvenlik kuruluşlarına yapılan transferler, Emekli Sandığına ödenen faturalı ödemeler ve ek karşılıklar, devlet memurlarına ve yeşil kartlılara yönelik sağlık harcamaları ve İşsizlik Sigortası Fonuna yapılan devlet katkısı tutarlarının GSYİH’ya oranını kapsamaktadır. 2013 yılındaki oran ise emeklilik ve genel sağlık sigortasının açığını karşılamak için bütçeden yapılacak transferleri, emeklilik, genel sağlık sigortası ve İşsizlik Sigortası Fonuna yapılan devlet katkılarını ve Emekli Sandığına ödenen faturalı ödemelerinin GSYİH’ya oranını kapsamaktadır.
(3) Sosyal Güvenlik primleri dahil edilmiş vergi red ve iadeleri hariç tutulmuştur.
64
EK:6
DOKUZUNCU KALKINMA PLANI STRATEJİSİ (2007-2013)
EKONOMİK VE SOSYAL GELİŞME EKSENLERİ
EKONOMİK VE SOSYAL GELİŞME EKSENLERİ
Rekabet Gücünün Artırılması İstihdamın Artırılması Beşeri Gelişme ve Sosyal Dayanışmanın Güçlendirilmesi Bölgesel Gelişmenin Sağlanması Kamu Hizmetlerinde Kalite ve Etkinliğin Artırılması
1. Makroekonomik İstikrarın Kalıcı Hale Getirilmesi
2. İş Ortamının İyileştirilmesi
3. Ekonomide Kayıtdışılığın Azaltılması
4. Finansal Sistemin Geliştirilmesi
5. Enerji ve Ulaştırma Altyapısının Geliştirilmesi
6. Çevrenin Korunması ve Kentsel Altyapının Geliştirilmesi
7. Ar-Ge ve Yenilikçiliğin Geliştirilmesi
8. Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin Yaygınlaştırılması
9. Tarımsal Yapının Etkinleştirilmesi
10. Sanayi ve Hizmetlerde Yüksek Katma Değerli Üretim Yapısına Geçişin Sağlanması
1. İşgücü Piyasasının Geliştirilmesi
2. Eğitimin İşgücü Talebine Duyarlılığının Artırılması
3. Aktif İşgücü Politikalarının Geliştirilmesi
1. Eğitim Sisteminin Geliştirilmesi
2. Sağlık Sisteminin Etkinleştirilmesi
3. Gelir Dağılımının İyileştirilmesi, Sosyal İçerme ve Yoksullukla Mücadele
4. Sosyal Güvenlik Sisteminin Etkinliğinin Artırılması
5. Kültürün Korunması, Geliştirilmesi ve Toplumsal Diyaloğun Güçlendirilmesi
1. Bölgesel Gelişme Politikasının Merkezi Düzeyde Etkinleştirilmesi
2. Yerel Dinamiklere ve İçsel Potansiyele Dayalı Gelişmenin Sağlanması
3. Yerel Düzeyde Kurumsal Kapasitenin Artırılması
4. Kırsal Kesimde Kalkınmanın Sağlanması
1. Kurumlar Arası Yetki ve Sorumlulukların Rasyonelleştirilmesi
2. Politika Oluşturma ve Uygulama Kapasitesinin Artırılması
3. Kamu Kesiminde İnsan Kaynaklarının Geliştirilmesi
4. e-Devlet Uygulamalarının Yaygınlaştırılması ve Etkinleştirilmesi
5. Adalet Sisteminin İyileştirilmesi
6. Güvenlik Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi
Vizyon
İstikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, küresel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye
65
EK 7: “İLÇELERİN SOSYO-EKONOMİK GELİŞMİŞLİK SIRALAMASI” ÇALIŞMASINDA KULLANILAN SOSYAL VE EKONOMİK DEĞİŞKENLER
DEĞİŞKEN
BİRİM
DEMOGRAFİK GÖSTERGELER
1
Toplam Nüfus
Kişi
2
Şehirleşme Oranı
Yüzde
3
Yıllık Ortalama Nüfus Artış Hızı
Yüzde
4
Nüfus Bağımlılık Oranı
Yüzde
5
Ortalama Hanehalkı Büyüklüğü
Kişi
İSTİHDAM GÖSTERGELERİ (Toplam istihdama oran değerleridir)
6
Sanayi İşkolunda Çalışanların Oranı
Yüzde
7
Ticaret İşkolunda Çalışanların Oranı
Yüzde
8
Ulaştırma İşkolunda Çalışanların Oranı
Yüzde
9
İnşaat İşkolunda Çalışanların Oranı
Yüzde
10
Mali Kurumlar İşkolunda Çalışanların Oranı
Yüzde
11
Ücretli Çalışanların Oranı
Yüzde
12
Ücretli Çalışan Kadınların Oranı
Yüzde
13
İşverenlerin Oranı
Yüzde
EĞİTİM GÖSTERGELERİ
14
Okuryazar Nüfus Oranı
Yüzde
15
Okuryazar Kadın Nüfus Oranı
Yüzde
16
Üniversite Bitirenlerin 23+ Yaş Nüfusa Oranı
Yüzde
SAĞLIK GÖSTERGELERİ
17
Bebek Ölüm Oranı
Binde
SANAYİ GÖSTERGELERİ
18
İmalat Sanayi İşyeri Sayısı
Adet
19
İmalat Sanayi Yıllık Çalışanlar Ortalama Sayısı
Adet
20
İmalat Sanayi Kurulu Güç Kapasite Miktarı
Beygir Gücü
21
Fert Başına İmalat Sanayi Elektrik Tüketimi
Kws
22
Fert Başına İmalat Sanayi Katma Değeri
Milyon TL
TARIM GÖSTERGELERİ
23
Tarımsal Üretim Değerinin Türkiye İçindeki Payı
Yüzde
MALİ GÖSTERGELER
24
Banka Şube Sayısı
Adet
25
Fert Başına Genel Bütçe Gelirleri
Milyon TL
26
Fert Başına Genel Bütçe Giderleri
Milyon TL
27
Genel Bütçe Gelirlerinin Giderlere Oranı
Yüzde
28
Fert Başına Gelir Vergisi
Milyon TL
29
Fert Başına Kurumlar Vergisi
Milyon TL
30
Gelir ve Kurumlar Vergisinin Türkiye İçindeki Payı
Yüzde
DİĞER REFAH GÖSTERGELERİ
31
Hane Başına Telefon Abone Sayısı
Adet
32
Borulu Su Tesisatı Bulunan Konut Oranı
Yüzde
ücretsiz üye olun

4689 kere okundu

KOBİTEK - KOBİLERİN İŞ PORTALI

© 2001-2024

KOBITEK.COM, bir TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.

2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.

Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz