Şirketler Neden Batar?

Bu yazıyı paylaş
X It! LinkedIn Facebook
Şirketler Neden Batar?

Bir araştırmada batan şirketlerin ortak özellikleri incelenmiş ve %80’inde aşağıdaki 10 maddenin ortak olduğu tespit edilmiş. Bu başlıkların hepsi biraz malumun ilamı gibi ancak, özellikle belirli bir ölçeğe gelmiş şirketlerin mutlaka kulak vermesi gereken konular. Bu ortak sebeplerin hepsini kısaca inceledim.

1- Stratejik yol haritası eksikliği

Farklı kişilere atfedilen bir söz var, “Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz” der. Stratejik bir yol haritası olmayan şirketler de buna benzer, kaosun içine sürüklenir. Stratejik bir planlama, şirketin varlığını sürdürebilmesi için kritik bir gerekliliktir.

Bu süreç, sadece büyük hedefler koymayı değil, bu hedeflere adım adım nasıl ulaşılacağını da tanımlar. Örneğin, bir şirket pazar payını artırmak istiyorsa, hangi segmentlere odaklanacağı, hangi kaynakları nasıl kullanacağı ve bu süreçte hangi riskleri yönetmesi gerektiği net bir şekilde belirlenmelidir.

Yol haritası eksikliği, şirketlerin yalnızca günü kurtarmaya odaklanmasına neden olur ve bu durum, sürdürülebilir büyüme fırsatlarını kaçırmakla sonuçlanır.

2- Yeniliklere kapalı olma ya da fark edememe

Özellikle büyük aile şirketlerinin içindeki iki taraf: Yenilikçiler ve gelenekselciler. Üzgünüm ama dünyanın hızla dönüştüğü bir ortamda, yerinde sayan şirketler tedrici olarak küçüleceklerdir. Özellikle teknoloji ve pazar dinamiklerini takip edemeyen, yeniliklere kucak açamayan şirketler rekabette geride kalır.

Yeniliklere kapalı olmak, sadece bir risk değil, aynı zamanda büyük bir fırsat kaybıdır. Rekabetin yoğun olduğu sektörlerde, müşterilerin beklentileri sürekli değişir. Bu değişimleri gözden kaçıran şirketler, mevcut müşterilerini elde tutmakta zorlanır. Ayrıca yenilik, sadece ürün ve hizmet geliştirmede değil, süreçlerin iyileştirilmesinde de önemlidir.

Yenilikçi olmayan bir şirket, hem maliyet avantajını kaybeder hem de rakiplerinin gerisinde kalır.

3- Güçlü beşeri sermaye eksikliği

Bir şirketin en büyük varlığı çalışanlarıdır. Hele ki büyük bir sanayi işletmesiyse. Ancak yeterli bilgi, deneyim ve motivasyona sahip olmayan ekiplerle büyümek de pek mümkün değildir.

Çarpıcı bir rakam yazayım; bir işe ortalama bir çalışan koymak ile yüksek performanslı bir yetenek koymanın arasında yüzde 800 verimlilik farkı olduğunu biliyor muydunuz? Yani bir yetenek, 8 olağan çalışan değerinde. Güçlü bir ekip, sadece işleri yürütmekle kalmaz, aynı zamanda şirketin vizyonunu ileri taşır. İnsan kaynağına yapılan yatırımlar, uzun vadede şirketin sürdürülebilirliğini sağlar.

Kalifiye çalışanları elde tutamayan ya da doğru işe doğru kişiyi yerleştiremeyen şirketler, verimlilik kaybı yaşar. Çalışanların motivasyonunu artırmak ve onların kişisel gelişimlerine katkıda bulunmak, şirket kültürünü güçlendiren önemli unsurlardır. Eskiden oluyordu ama artık olamıyor maalesef; güçlü beşeri sermaye olmadan, inovasyon yapmak ya da rekabet avantajı elde etmek çok zordur.

4- Doğru kişi ve kurumlara danışmama

Her şeyi kendi başınıza yapmaya çalışırsanız, yanılma payınız artar. Danışmanlık almak ya da sektörün önde gelenleriyle fikir alışverişi yapmak, sizi hem hatalardan korur hem de zamandan tasarruf sağlar. Özellikle belirli bir ölçeğe ulaşmış şirketlerin, bağımsız bir bakış açısına ihtiyacı vardır.

Uzman görüşleri, şirketlerin kör noktalarını ortaya çıkarır ve daha etkin kararlar alınmasını sağlar. Peki o doğru kişiyi nasıl bulur şirketler? Bence somut iş sonuçları sağlayan danışmanların referansları ile görüşme yapmak iyi bir çözümdür. Önerim, öncelikle bir kurumsal gelişim danışmanı ile işe başlamaları. Onun yaptığı tespitler ve yönlendirmeler ile her birim için ek danışmanlık süreçlerine girmeleri olur.

5- Stratejik yönetim eksikliği

Stratejik yönetim, şirketin rotasını belirleyip uygulama süreçlerini kontrol eden temel bir fonksiyondur. Ancak bu yönetim, uzun vadeli hedeflerin sadece belirlenmesi değil, bu hedeflere ulaşmak için operasyonel ve taktiksel kararların bir arada yönetilmesini içerir.

Stratejik yönetim eksikliği, genellikle organizasyonun iç yapısında planların uygulamaya geçirilememesiyle kendini gösterir. Şirket yöneticilerinin, sadece büyük resmi görmekle kalmayıp, aynı zamanda operasyonel adımları bu vizyona uygun şekilde düzenlemeleri gerekir. Örneğin, büyüme hedefi belirlenmiş bir şirketin, bu hedefi destekleyecek ürün geliştirme, pazarlama ve kaynak yönetimi süreçlerini entegre bir şekilde yönetmesi stratejik yönetimin bir parçasıdır. Bu eksikliğin olduğu şirketler, planlar yapsa bile bunları başarıyla hayata geçiremez ve sonunda sürdürülebilir büyüme yerine sürekli krizlerle boğuşur.

Bilinen bir sözdür, ben de hatırlatmış olayım; en iyi strateji uygulanan stratejidir.

6- Eleştirileri duymama ya da hafife alma

Eleştiri, gelişim için çok önemli bir aracıdır. Müşteriler, çalışanlar ya da paydaşlardan-bayilerinden gelen geri bildirimlere kulak tıkayan şirketler, hatalarından ders çıkarma fırsatını kaçırır.

Eleştiriler, bir şirketin zayıf yönlerini ortaya çıkarır ve bu yönlerin iyileştirilmesi için fırsat sunar. Şirketlerin çoğu, eleştirileri bir tehdit olarak görse de aslında bunlar, büyüme için birer anahtardır. Çalışanların ya da müşterilerin şikayetlerini göz ardı etmek, zamanla güven kaybına yol açar. Oysa bu geri bildirimler, şirketin müşteri memnuniyetini artırmak ve operasyonlarını geliştirmek için kullanabileceği birer fırsattır.

Eleştiriyi dinlemek, bir şirketin olgunlaşmasını sağlar. Bizde geri bildirim, eleştiri ya da yanlışı söyleme kültürü gün geçtikçe zayıflıyor. Bir oran ile desteyeyim sözümü; Türkiye’de, şirketlerinde olan yanlışlara karşı, neredeyse her 2 kişiden biri üç maymunu oynuyor. Çalışanların şirketlerinde yanlış bir şey gördüğünde yetkilisine bildirme oranı %60’mış. Genel Müdür’ler dahil! Çok acı.

7- Öz kaynak yetersizliği

Şirketlerin ekonomik krizlere dayanıklılığını belirleyen temel unsur, kendi öz kaynaklarıdır. Yetersiz öz kaynak, yatırım yapma ve ani krizleri karşılama kapasitesini sınırlar.

Öz kaynak eksikliği, şirketlerin büyüme potansiyelini de kısıtlar. Borçlanmaya bağımlı bir yapıya dönüşmek, finansal riskleri artırır. Öz kaynaklarını etkin kullanamayan ya da artırmayı başaramayan şirketler, dış finansman kaynaklarına mahkum olur. Bu durum, şirketin hem esnekliğini kaybetmesine hem de rekabet gücünün azalmasına neden olur.

Öz kaynak, sadece finansal bir tampon değil, aynı zamanda şirketin bağımsızlığını koruyan bir unsurdur. Güçlü bir öz kaynak yapısı, şirketin sürdürülebilirliğini destekler.

8- Nakit akışının etkin yönetilememesi

Bir şirketi ayakta tutan kan dolaşımı nakit akışıdır. Bu akışın tıkanması, şirketlerin çok kısa sürede çıkmaza girmesine neden olur. Dolayısıyla planlama ve öngörülü bir nakit yönetimi şart.

Şirketlerin çoğu, kârlı olmalarına rağmen nakit akışını yönetemedikleri için zor durumda kalır. Nakit akışı, günlük operasyonların devamı için kritik bir unsurdur.

Gelir ve giderlerin doğru bir şekilde planlanması, ödemelerin zamanında yapılmasını sağlar. Ayrıca nakit akışını kontrol edemeyen şirketler, fırsatları değerlendirme şansını da kaybeder. Sağlıklı bir nakit akışı, hem kısa vadeli hem de uzun vadeli hedeflere ulaşmanın anahtarıdır.

9- Aşırı borçlanma eğilimi

Borç, bir şirketin büyüyebilmesi için gerekli olabilir ancak kontrolsüz bir borçlanma, çıkmaza giden yolun ta kendisidir. Gelir-gider dengesinin ötesine geçmek, şirketi çok hızlı bir şekilde batışa sürükler.

Borç yönetimi, finansal sürdürülebilirlik için kritik bir öneme sahiptir. Şirketler, gelirlerini artırmadan borçlanmayı tercih ettiklerinde, bu durum mali bir yük oluşturur. Aşırı borçlanma, şirketin esnekliğini azaltır ve kriz anlarında hareket kabiliyetini sınırlar. Ayrıca borçların geri ödenememesi, şirketin itibarını da zedeler. Kontrollü bir borçlanma politikası izlemek, şirketin finansal sağlığını korumak açısından önemlidir.

10- Paydaşlarına karşı dürüst olmama

Güven kaybı, bir şirketin en büyük zararlardan birini yaşamasına neden olur. Mücadele edilen pazar şartlarında şeffaf olmamayı tercih eden şirketler, uzun vadede hem müşterilerinin hem de iş ortaklarının desteğini kaybeder.

Dürüstlük, sadece bir etik değer değil, aynı zamanda bir iş stratejisidir. Şirketlerin müşterileri, bayileri ve diğer iş ortakları ile kurduğu güven ilişkisi, sürdürülebilir başarının temel taşlarından biridir.

Paydaşlarına karşı dürüst olmayan bir şirket, kısa vadeli kazançlar elde edebilir ancak uzun vadede kaybeder. Güvenilirlik, marka değeri üzerinde doğrudan etkili olan bir unsurdur. Şeffaflık ve dürüstlük, sürdürülebilir bir müşteri kitlesi oluşturmanın en önemli yollarından biridir.

Reklam
Kobitek'e ücretsiz üye olun

68 kere okundu


Etiketler:

Abdullah Nurata
Abdullah Nurata

İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi bölümünden mezun olduktan sonra Marmara Üniversitesi’nde Pazarlama alanında Yüksek Lisans derecesini aldı.

20+ yıldır pazarlama, marka, büyüme, iletişim, kurumsallaşma, çalışan markası, satış, rekabet, reklam, strateji konularında çalışıyor, okuyor, yazıyor, eğitim ve danışmanlıklar veriyor.

Tecrübe ve fikirlerini dijital platformlarda yayınlıyor.

Reklam

Destekçilerimize Teşekkürler


Kozyatağı Mahallesi Sarı Kanarya Sokak Byofis No: 14 K:7 Kadıköy 34742 İstanbul
Telefon: 0216 906 00 42 | E-Posta: info@ kobitek.com

KOBITEK.COM, bir TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.

2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.

Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz