Kayıt Dışı Ekonomi ve Ülkemizin Geleceğine Etkisi

Bu yazıyı paylaş
X It! LinkedIn Facebook
Kayıt Dışı Ekonomi ve Ülkemizin Geleceğine Etkisi

Kayıt dışı çocuklarımızın çalınan geleceğidir.

Sağlıklı sosyal, siyasal ve ekonomik düzen kurabilmenin temel şartlarından birisi de toplumda yasadışı yollardan elde edilen gelirlerin ekonomi içindeki payının mümkün olan en alt düzeye çekilmesidir. Bilindiği üzere ekonomik ve mali göstergeler bireyler ve şirketler için ne kadar önemli ise devlet hayatı için de en az o kadar önemlidir. Zira devletler ailesinde ekonomik ve mali durumunuz olumlu seyir izlemiyorsa, içeride ve dışarıda itibarınız olmayacaktır. Belki de zaman içerisinde bağımsızlığınıza gölge düşecektir.

Bugün dünyaya yön veren ülkeler bu noktada başarılı olan ülkelerdir. Kayıt dışı ekonomi; kayıtlı ekonomiyi ve vergi adaletini temelden sarsan ve istikrarı bozan bir olgudur. Kayıt dışı ekonominin ortaya çıkmasında en temel sebep insan ihtiyaçlarının sonsuz, kaynakların sınırlı olması gerçeğidir. Vergi yükümlüleri, daha çok gelir ve servete sahip olmak ve harcama yapabilmek için kazancını devletle paylaşmayı arzu etmez. Çünkü kayıt içine girdikçe vergi yükü artacağı veya başlayacağı için harcamaları veya tasarrufları azalacaktır.

Kayıt dışı işlemler nedeniyle ödenmeyen vergiler bütçe açığına yol açmaktadır. Açığı kapatabilmek için ise devlet ya enflasyonu göze alarak para basmak (emisyon) ya da borçlanmaya gitmek zorunda kalmaktadır. Artan borçlanma talebi (iç ya da dış) ise faiz oranlarının yükselmesine ve borç yükünün giderek sürdürülemez hale gelmesine yol açmaktadır. Bu durum aynı zamanda, vergi yükümlülerinin vergi yükünü dürüst yükümlüler aleyhine çevirerek vergi eşitsizliğine de yol açmaktadır.

Devlete vergi verilmemesi dolayısıyla, kayıt dışı ekonomide üretilen mal ve hizmetlerin maliyetleri kayıtlı ekonomiye nazaran daha düşük olmakta, bu durum kayıtlı mükellefler aleyhine haksız rekabete yol açmaktadır. Böylece, kayıt dışı ekonomi, sermayenin, vergi yükünün göreli olarak düşük olduğu, makro ekonomik büyüme yönünden etkisi yüksek olmayan alanlara kaymasına yol açmaktadır.

Kayıt dışı ekonominin zararları ile ilgili olarak üzerinde durulan bir diğer önemli konu; olayın ahlaki boyutuyla ilgilidir. Buna göre, kayıt dışı ekonomi devlete karşı bir başkaldırı yaratmakta, ahlaki değerleri bozmakta ve sonuçta enflasyon ve işsizliği arttırırken yatırımı ve üretimi azaltmakta, sosyal barışın bozulmasına, suç ve suçlu sayısının artmasına yol açmaktadır. Vergi kayıp ve kaçağının hoşgörüyle karşılanması, toplumdaki suç anlayışını değiştirmekte, devlete ve topluma karşı işlenen suçlara karşı gösterilen hoşgörü ile başlayan süreç toplumsal ahlak anlayışında bozulmalara yol açmaktadır.

Olayın bir diğer boyutu ise güven unsuru ile ilgilidir. Kayıt dışı ekonomi, geleneksel istatistik yöntemleri ile milli gelir hesaplamalarına katılamayan faaliyetler olduğundan, kayıtlı ekonominin belirlediği ekonomik göstergelere (enflasyon, işsizlik ve büyüme oranları) karşı güvensizlik doğurmaktadır. Kayıt dışı ekonominin krizlere yol açtığı da belirtilmektedir.

Son olarak, kayıt dışı ekonomide iş kesitlere ayrılır, işletmeler küçülür, işyerlerinin küçülmesi, işçi sayılarının azalmasına yol açarak sendikalaşma gereksinimi ortadan kalkmaktadır. İşçilerin daralan iş sahalarında “iş bulma” tesellisi pazarlık güçlerini kırmaktadır.

Kayıt dışı ekonomiyle ilgili olarak yaptığım araştırmalar sonucu oluşan gözlemlerimi şöyle sıralayabiliriz.

  • Birinci gözlem; kayıt dışı ekonominin gerek gelişmiş, gerekse gelişmekte olan ülkelerin hemen hepsinde rastlanan evrensel bir olgu olduğudur.
  • İkinci gözlem; kayıt dışı ekonominin boyutlarını tam olarak tespit etmenin zor olduğu,
  • Üçüncü gözlem; genel olarak gelişmekte olan ülkelerde kayıt dışı ekonominin boyutunun gelişmiş ülkelere kıyasla daha yüksek olduğudur. Bu çerçevede kayıt dışını kayıt altına almakla sağlanacak kaynaklar, üretken altyapı yatırımları, rekabete dayalı iktisadi yapının tesisi, etkin adalet dağıtımı ile kaliteli eğitim ve sağlık hizmetlerinin üretilmesi için harcanacaksa, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak hızlı bir ekonomik kalkınmanın sağlanması ve buna paralel olarak refahın artmasında önemli katkılar sağlayacaktır. Ancak, kayıt dışını kayıt altına almaktan sağlanacak kaynakların üretken altyapı yatırımları, eğitim ve sağlığa gitmesi bazı koşulların var olmasına bağlıdır. Bunlar arasında en öncelikli olanlarından biri hiç kuşkusuz, “şeffaf devlet” ilkesinin yerleştirilmesidir. Vatandaşın istediği zaman ödediği verginin nereye harcandığını sorabilmelidir.

Ülkemizdeki kayıt dışı ekonominin boyutlarının büyüklüğü ve önemi uzun zamandır bilinmesine rağmen, bana göre bu konuda yeterince araştırma yapılmamıştır.

Ülkemizdeki Kayıt Dışılığı Önlemeye Yönelik Olarak:
Kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran veya boyutlarını genişleten unsurlar ortadan kaldırılabildiği takdirde kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmış olacaktır. Kayıt dışı ekonomiyi önlemek (veya küçültmek) için kısa vadeli tedbirler yerine orta ve uzun vadeli yapısal değişiklikler gereklidir. Öncelikle, Türkiye’de kayıt dışı ekonomiye neden olan unsurlar tespit edilmeli daha sonra bu unsurların ortadan kaldırılması için gerekli yasal ve idari düzenlemeler yapılmalıdır.

Bütün bu konularda plan ve programlarda da öngörülen tedbirlerin bir an önce uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir. Alınacak tedbirlerin sonuç vermesi ancak halkın da katılımının sağlanması ve vatandaşlık bilincinin geliştirilmesi ile mümkün olacaktır. Bu sebeple eğitim konusunun da ihmal edilmemesi gerekmektedir.

Bütün bu bilgiler ışığı altında, başka bir bakış açısıyla durumu ele alarak kısaca değerlendirirsek;
Kayıt dışı ekonomi % 70’lerde olduğu müddetçe, vergi adaletini sağlamak son derece güçtür düşüncesindeyim. Eğri oturalım, doğru konuşalım, kayıt dışı ekonominin % 70’lerde olduğu bir ekonomide piyasada likiditenin büyük oranlarda dolaştığı tüm ürün ve hizmetlere KDV, akaryakıt vergisi, özel tüketim vergisi ve tiryakilerin bir türlü vazgeçemediği tekel ürünlerinden yüksek dolaylı vergiler alarak vergi, tahsilâtını garantiye almak doğru değildir. Öyle ya da böyle bir şekilde vergi adaletsizliği pahasına ülkenin ekonomik potansiyelinin tamamı vergilendirilmiş olmaktadır.

Ülkemizde başlangıçta dolaylı vergiler arttırıldığında dolaysız vergi oranlarının buna orantılı olarak azaltılması gerekiyordu. Bu böyle yapılmayıp, hem dolaylı vergiler arttırılmış, hem de toplam vergi payının içinde dolaysız vergi paylarının azalmasına rağmen bu vergi oranlarında artışlar olmuştur. Bu durumun vergi adaleti açısından sakıncalı olması yanında, kayıt dışını engelleyici gibi de görülmemektedir.

Bu köşemizden yazmaya başladığımız “Gelir İdaresi”ndeki teknik, idari gelişmeler önümüzdeki süreçte kayıt dışının kayıt altına alınmasında çok ciddi etkiler yapacaktır. Fakat vergi politikası olarak dolaylı vergilerin, vergi gelirleri içersindeki payının da süreç içinde azaltılması yolunda ciddi çalışmalar yapılması gerektiği kanaatindeyim.

Yoksa ekonominin doğal işleyişi içinde zamanla dolaylı vergiler her geçen yıl daha da artarak dolaysız vergilerin bir anlam ifade etmediği duruma gelinecek ve sistem kendi kendine çözüm üretecektir. Durum böyle devam ederse, gelecekte toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerinin payı % 80’lere % 90’lara varacak ve dolaysız vergiler dikkate alınmayacak kadar küçük kalacaktır. Böylece, toplam vergi gelirlerinde fazla bir etkisi olmayan dolaysız vergilerde beklenilen vergi oranlarındaki düşüş kendiliğinden yapılacaktır. Alınacak her türlü tedbire rağmen, kayıt dışılığın tamamen önlenebileceğini düşünmek aşırı iyimserlik olacaktır. Hükümetler var olduğu sürece, toplumsal yaşamın gereği olarak düşük düzeyde de olsa vergileme, düzenleme ve kısıtlamalar söz konusu olacağı için, faaliyetlerini kayıt dışı olarak yürütmek isteyecek birileri ve kayıt dışılık her zaman söz konusu olacaktır. Bu açıdan, amaç onu tamamen yok etmek değil boyutlarını sorun oluşturmayacak bir seviyeye çekmek olmalıdır. Vergi sorumlularına kayıt dışının çocuklarının çalınan geleceği olduğu doğru bir şekilde anlatılabilirse vergiye gönüllü uyumun artacağı ve kayıt dışının da azalacağı düşüncesindeyim.

ücretsiz üye olun

20701 kere okundu

Etiketler:

1967 yılı Kars doğumlu ERDAĞ, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesinden öğretmenlik formasyon eğitimi aldı...
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İnsan Kaynakları Yüksek Lisans Programına Katıldı. Profesyonel olarak çeşitli firmalarda muhasebe, finans, dış ticaret departmanlarında üst düzey yönetici olarak çalıştıktan sonra 1999 yılından beri Konvoy Danışmanlık adlı firmasında farklı sektörlerde firmaların mali müşavirliğini, Mali danışmanlığını ve yönetim danışmanlığını yapmaktadır.
Erdağ; ayrıca muhasebe, vergi ve diğer uzmanlık konularında danışmanlıklarının yanında yaklaşık on yıldır muhtelif eğitim kurumlarında 3500’e yakın kişiye eğitimler, panel ve konferanslar vermiştir.

Erdağ’ın yayınlanmış Kitapları;
• Türk vergi sistemi
• Şirketler
• Vergi idaremiz ve denetim müessesi
• Tekdüzen hesap planı uygulamaları
• Marka tescil işlemleri
• E Ticaret
• Kayıt dışı kara para yolsuzluk
• İhracatta KDV uygulamaları
• Canözüm deryaya döndü (şiir)
• Sahibini bilen şiirler
• Duygularla söyleşi(makaleler)

Erdağ’ın ayrıca sosyal ve mesleki içerikli 150 nin üzerinde yayınlanmış makalesi ve yayın aşamasında 3 yeni kitabı bulunmaktadır

KOBİTEK - KOBİLERİN İŞ PORTALI

© 2001-2024

KOBİTEK.COM, bir TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.

2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.

Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz