- Akıllı ödemeler, ulaşım deneyimimizi değiştirecek
- İnsan Faktörü Her zaman İlk Sırada!
- SabancıDx'in dijital satın alma platformu Pratis yurt dışına ihraç edildi
- Kobilere ve Çalışanlarına Özel Psikolog ve Diyetisyen Hizmeti
- Türkiye‘de suistimalin firmalara faturası 40 milyar dolar
- İnternetten kartlı ödemeler 1 milyar TL'ye ulaşarak rekor kırdı
- Dünyanın En Yetenekli Ülkeleri Hangileri
Uyumlu Rekabet
“İnsanlara sorsaydım daha hızlı atlar yetiştirmemi söylerlerdi.” Henry Ford – Ford Motor Company Kurucusu
Cep telefonu piyasası, ürünlerin pazara sunulduğu ilk günlerden itibaren, topluca bir yarışın içerisine girdi. Daha küçük, daha çok özellik barındıran, daha renkli telefon modelleri ardı ardına piyasaya sürülüyordu. Modeller, birkaç yıl içerisinde “eskiyordu”. Her modeli, piyasaya çıkışından birkaç yıl sonra “takoz” olarak nitelediğimiz ve “tebessümle yad ettiğimiz” zamanlardı.
Bu durum, “müşteri tarafından doğal olarak dile getirilmiş” ve “üreticiler tarafından da son derece doğal olarak karşılanmış” bir arz-talep-arz zincirini oluşturmuştu. O yıllarda Nokia yel gibi esip, sel gibi yağıyordu hem ülkemizde, hem de dünyada...
Kendilerinin yaratmış olduğu, sonrasında müşteri talepleriyle desteklenmiş olan ve yine kendilerinin de memnuniyetle karşıladıkları “daha…” lı bir arz/talep mekanizmasını pek kazançlı şekilde hayatımıza eklemlemeyi başarmışlardı.
Nokia, bu keyifli ortamın en mesut aktörüydü, ama onunla birlikte Sony, Ericsson, (sonrasında Sony Ericsson), Motorola, Siemens, Alcatel ve Samsung da ettikleri kârların tadını çıkarıyordu. Bir ara, sunduğu “maillere ulaşım” hizmetiyle Blackberry, yukarıda saydığımız bu firmalara düşük dozlu elektrik şoku vermiş olsa bile, dünya onlara hala güzeldi; ta ki ABD’den “siz onlara gösterene kadar insanlar ne istediklerini / neye ihtiyaç duyduklarını bilmezler” diyen bir adam bu sektöre el atana kadar…
Uyumlu bir rekabet yarışına topluca kilitlenmiş olan, “daha…” şeklindeki talebi önce yaratıp sonra karşılamaya çalışan ve bir süre sonra da yarattıkları alemin sarhoşluğuna kapılan bir zamanların büyük aktörlerine bu sefer düşük voltajlı değil öldürücü elektrik şoku verilmişti; şok tabancası ise Steve Jobs’un elindeydi.
Jobs, var olan ürünleri zarafetle bir araya getirip yeniden tanımladı; aslında yaptığı şey “cep telefonu” değildi. Apple nihayetinde bilgisayar üreticisi bir firma idi. Hatta o zamanlar, ürün ortada yokken ve sadece iPhone’un geliştirilme sürecine ilişkin bilgiler ortalıkta dolaşıyorken, “Apple ve telefon ne alaka?”, “herkes kendi işini yapmalı uzman olduğu alana odaklanmalı!”, “bak Microsoft başka işlerle uğraşıyor mu?” gibi itirazlar yükselmişti. Ve Jobs cep telefonu değil, cebe sığabilen bir bilgisayar yaptı. Yaptığı şey tam anlamıyla yarışın kulvarını değiştirmek oldu. Sonuçlarına dikkat edilirse, diğer cep telefonu markalarından pazar kaptığı kadar, mobil teknolojileri masaüstü sistemlere karşı öne geçirdiği de görülebilir. Bu, taşınabilir teknoloji cihazlarında devrimsel bir dönüm noktası oldu.
Yarışın neye karşı olduğunu bilmek yarışmak fiilini de kolaylaştırır. Örneğin üniversite sınavına hazırlanmak, yöntemleri ve atılması gereken adımları gayet açık olan bir yarıştır. Dersaneye gidilir, günde 200 soru çözülür, iş ciddiye alınır… Bu koşullar altında sonuç memnuniyet vericidir. Mezun olduktan sonra ise yarışın hedefleri, yöntemleri, atılması gereken adımları flulaşır. Bu nedenle, üniversiteye girişte gösterilen başarı ile mezun olunduktan sonraki profesyonel başarı arasında doğrudan bir korelasyon bulunmamaktadır.
İşte cep telefonu pazarını paylaşanların içinde bulundukları rehaveti yaratan biraz da buydu: Yarışlarının neye karşı olduğunu bilmek (veya daha doğrusu varsaymak…): Daha küçült, daha çok özellik ekle, daha yüksek çözünürlüklü kamera koy, daha renkli seçenekler ortaya çıkart… Önce yarattıkları ve sonra kolayca karşıladıkları talep bu yöndeydi. Yarışın koşulları flulaşınca işler sarpa sardı.
Müşteriler, doğaları/durumları/koşulları gereği “daha…” ile başlayan talepleri dile getirmeye meyillidirler. İstisnalar elbette vardır ancak istatistiki bir araştırmada ancak “dışa düşenler” düzeyinde bir büyüklüğe sahiptirler. İş dünyasında müşteriler tarafından dile getirilen “daha…”lı talepler de rekabetçi uyumu ya da “uyumlu rekabeti” tetiklemekten başka bir işe yaramaz. En büyük ticari kazanç fırsatları ise karşılanan değil yaratılan talepte gizlidir.
Cep telefonu pazarında uyumlu rekabete çomak sokan, geliştirdiği akıllı telefonlarla Steve Jobs olmuştu; kim bilir belki bir gün başka birisi de çıkıp akıllı telefon pazarındaki uyumlu rekabete çomak sokuverir.
Not: Bu yazıyla ilgili değerli yönlendirmesini esirgemeyen ve yazıya ismini veren kıymetli meslektaşım Sn. Faruk Şener’e teşekkür ediyorum.
Özgür Eyiol
İşletme Mühendisi (İTÜ ’98) olan Özgür Eyiol, kariyerine bankacılıkla başladı. Bu sektöre ancak 4 yıl tahammül edebildi. Ardından uzun yıllar boyunca üretim sektöründe ve muhtelif pozisyonlarda ve genellikle de pazarlamayı kapsayacak görevler aldı. 2011 yılında, tüm yöneticilik görevlerini geride bırakıp, eğitimci/danışman olmak yolunda adımlar attı. Kurumsal kapasiteyi artırıcı çok sayıda projede eğitmen/danışman olarak görevler aldı.
Firmaların, inovasyon kavramını gözlerinde çok büyüttüklerini, farklılaşma gayretlerinin olmadığını ve rekabet=düşük fiyat algısına sahip olduklarını üzülerek gördü. Pazarlama literatürünün “farklılaşmak iyidir” dediğini ama bunun yöntemini anlatmadığını fark etti. İnovasyon temelli ve farklılaşmaya dayalı rekabet üstünlüğünün nasıl sağlanabileceğini açıkladığı “Beklenmedik & Rekabet Üstünlüğü” (Artıfarma Yayınları – 2015) isimli kitabını kaleme aldı.
Halen güzel İzmir’de yaşamakta ve kurucusu olduğu Nova Rekabet Stratejileri Eğitim & Danışmanlık firmasını yönetmektedir.
merhaba@novarekabet.com
www.novarekabet.com
Bu Kategorideki Diğer Yazılar
DIŞ TİCARET
KOBİ´lerde ihracat sorunları
KOBİ´lerin dış ticarete ve ihracata yönelik en büyük sorunları sıralanırken, teknoloji kullanımı, finansman, dış pazarlardaki sert rekabet, ön plana çıkıyor.
OFİS VE İNSAN
Ofis Aydınlatması
Ofis aydınlatması ya da işyeri ışıklandırma düzeni, hem sağlık hem de çalışma verimliği açılarından üzerinde durulması gereken konular. İşyerinin her şeyden önce personelin huzurlu çalışmasına olanak verecek bir atmosfere sahip olması hepimizin kabul ettiği bir gerçektir.
Kağıtsız ofise geçiş: Elektronik Doküman Yönetimi
Ofis içi iş akışının en önemli unsurlarından biri, yaratılan ya da elde edilen belge ve dokümanlardır. Bir bakıma faaliyetlerinizin somut göstergesi, iş akışı hacminizin, hızının ve çeşitliliğinin birer delilidir bunlar.
İŞ DÜNYASI
Geleceğin Yöneticileri Branşlarını Belirleyerek Mesleklerini Seçiyor!
Artık çocuklar mesleklerinin yanı sıra branşlarını da tercih ederek kalp cerrahı, müzik öğretmeni gibi net meslek hedefleri koyabiliyorlar.
HUKUK / MUHASEBE
Özel Sigortalara Ödenen Primler Şirkette Gider Yazılır mı
Özel sigortacılık uygulamalarında şahıslar için yapılan sağlık sigortası, yaşam sigortası, bireysel emeklilik gibi sigorta kollarının da hızla geliştiği görülmektedir.
Müşterilerinize Nasıl Bir Tedarikçi Olduğunuzu Sorun
KOBİ’ler İçin Dokuz Adımda Büyüme Planı
Satış Ekibinin Ortak Aklının Harekete Geçirilmesi