Girişimcinin Riskleri

Bu yazıyı paylaş
X It! LinkedIn Facebook
Girişimcinin Riskleri

Bu zamana kadar onlarca, yüzlerce yerde “girişimcilik” kelimesinin tanımı ile karşılaşmışızdır diye tahmin ediyorum. Ne uzmanların, ne yönetim gurularının birçok yayında açıklamalarını ve anlatımlarını gördük, kim bilir! Birbirlerinden bazı noktalarda ayrılan tanımlamalar olduğunu biliyoruz. Ancak hepsinde ortak bir nokta var ki, o da RİSK unsuru…

Bireyin girişimci olması için, mevcut durumuna kıyasla bir takım sonucu belirsiz faaliyette bulunması gerekmektedir. Önce müşterilerimiz tarafından ilgi göreceğini düşündüğümüz bir hizmet/ürün düşünüp, farklı pazar dinamiklerini hesaplayarak nice araştırmalar yapacağız. Uygun bir iş modeli ile işimizin en ufak ayrıntısına kadar tasarımını gerçekleştireceğiz, yeteri kadar finans bulacağız ve ardından yasal prosedürlerine yerine getirmekle işe başlayacağız. Buraya kadar ilerleyebilmiş isek, tüm tanımlı ve sonucu belli süreçleri aşmış ve bir iş kurmuş oluruz. Dikkat ettiyseniz, burada bahsedilen tek risk yatırımın karşılığı niteliğindeki finansal risktir. (Pazar araştırması sonucu, müşterilerin ürünümüze talep göstereceğini varsayıyorum)

Peki, girişimcinin aldığı riski sadece finansal risk olarak kabul etmek mümkün müdür? Aksine, bu durum başlangıç senaryolarının bereketli ve pembe tablosuna yakın gelecekte gölge düşmesine sebep olacaktır. Çünkü, girişimcinin (çoğunluğun yaptığı gibi)şimdiden hesaplamadığı ya da hesaplayamayacağı bir çok diğer risk faktörü bulunmaktadır. Bunları sosyal riskler, yönetim riskleri ve pazar riskleri olarak gruplandırmak yanlış olmayacaktır.

Her şeyden önce, girişimcilik dinamiti kafasına yerleşmiş bir bireyin bundan sonra boş durmasına imkan yoktur. Durmadan farklı fikirleri düşünüp, uygun iklimlerde test etmek; sonuçlarını değerlendirerek olumlu ya da olumsuz bir yatırım kararı vermek ile geçer günleri. Karar aşamasına gelebilmek için de çok çalışmak, araştırma yapmak, insanlarla konuşmak, rakipleri incelemek, farklılıkları teknik, mali ve yönetimsel açılardan değerlendirmek gerekmektedir. Bunun bireye ilk yansıması STRES olacaktır. Daha iş kurma sürecine bile girmediğimiz halde, çok yoğun mesailer harcayarak; kendimize, bizi bir daha asla yalnız bırakamayacak bir arkadaş ediniriz.

Çok çalışmak artık yerini stresle dolu çalışma zamanlarına bırakmıştır. Bu durumun devamı halinde ise; başka hiçbir dış faktöre ihtiyaç duymaksızın, ikinci arkadaşımız da kapıdan içeri girer. YALNIZLIK… Çevremizdeki insanlara daha az zaman ayırmanın bir sonucu olarak, gitgide yalnız kalırız. Sadece iş fikrimiz ve biz. Sosyal statümüze göre aile huzurunun da kaçması durumu söz konusu olabilir.

Bu denli bir çalışma ve koşturma sürecinin ardından, şansımız da varsa(ki o şansı da biz yaratıyor oluyoruz); olumlu bir tablo ile girişimcilik hayatına başlayabiliriz. Belki de şimdiye kadar anlatılan risklere değen bir yapı oluşur ve “başarının gelmesi için yapılması gerekliydi” diyerek geçmişte bırakırız. Ki ben, ne kadar iyi bir tablo olursa olsun, stresin son bulacağını hiç zannetmiyorum. Bir de sonuçsuzluk ya da olumsuz tablolarla karşılaşma durumlarını düşünelim. İşte bu aşamada, üçüncü riskimiz olan GÜVENSİZLİK boy göstermeye başlar. Güvensizlik halinde, toplam performansın düşeceği gerçeği de göz önüne alındığında; sürekli çalışan ama sonuç üretemeyen bir durumda bulabiliriz kendimizi. Artık işlerimiz yetişemez olmuştur, günler bizim açımızdan yetersizdir. Ancak Pazartesiden sonra Salı gelir ve maalesef Salı da sadece 24 saattir. Girişimci için bu risk, YETERLİ ZAMANIN OLMAMASI şeklinde tanımlanabilir. Bundan sonra toparlanmak ve mevcut durumumuzu daha iyi seviyelere taşımak her zamankinden daha zordur.

Buraya kadar olan risklere sosyal riskler demek yerinde olacaktır. Bunların dışında biraz da yönetimsel risklerden bahsetmekte yarar var. Birincisi girişimcinin çalışmaz ya da çalışamazsa para kazanamayacak olması durumudur. Bir kurumsal yapıda veya kamu kurumlarının herhangi birinde çalışıyor olsanız, çalışmanıza engel olacak şeyler başınıza geldiğinde ekstradan bir üzüntü duymanıza gerek olmayacaktır. Çünkü izinli olabilecek (ki çoğunlukla ücretli izinli), maaşınızı kaldığınız yerden kazanabileceksiniz. Sabah kapıdan çıkarken düşmeniz ve ayağınızın burkulması iyi bir örnek olabilir. Hemen bir sevk kağıdı alıp, hastanenin yolunu tutarsınız. Kurumunuzun temel işlevi kaldığı yerden devam edecektir. Kayıplar nispeten minimum seviyesinde olacaktır. Ancak girişimci olduğumuz senaryoda, aynı durumu düşünürsek; sonuçların bu şekilde olamayacağını biliriz. Siz çalışmadıkça, işiniz üretim gösteremeyecek ve işin yapısına göre kayıplar meydana gelecektir. Bu hikayeden çıkarılacak sonuç: Girişimcinin hasta olmaya bile hakkının olmadığıdır!

Bir de aslında olumlu olan, ama doğru yönetilmediğinde facia ile sonuçlanan bir gelişmeden söz etmeliyiz. Bu da işlerin çok çabuk büyümesidir ya da kontrolümüzün dışında yaşanan her büyüme bunun içinde yer alabilir. Bu konudaki örneklere yakın çevrenizde dahi rastlamanız mümkündür. Girişimci, işiyle ilgili her fonksiyonu ölçmeli, değerlendirmeli ve kontrol etmelidir. Aksi taktirde, iplerin elinizde olmadığı her maçı kaybedeceğinize emin olabilirsiniz.

Pazar riskleri kategorisine ise alışık olduğumuzdan çok fazla satıcı/tedarikçi ile muhatap olma durumu ile başlayabiliriz. Sadece çalışma arkadaşlarımız, ailemiz ve yakın dostlarımızla iletişim kurarak, içinde ticari herhangi bir nosyonun olmadığı bir ilişki bütünü yönetiyor iken; farklı algıların şekillendirdiği bambaşka bir iletişim dünyasında buluruz kendimizi. Tedarikçilere karşı sağlıklı bir satın alma, müşterilerimize karşı da doğru bir pazarlama politikası oluşturmak zordur.

Bir diğer risk ise ticari duruşu tam olarak gösteremeyip, hayır diyememe hastalığına yakalanmaktır. Başladığında önünün alınması zor olan bu durum, şirkete ihanet edercesine profesyonel biçimde çalışmayarak bila bedel iş yapma anlamı taşır. Daha çok toptancılar ve esnaf benzeri yapılarda ya da know-how ile sunduğumuz nitelikli danışmanlık işlerinde görülmektedir.

Son olarak, bir pazarlama yetersizliği olarak karşımıza çıkan müşterileri haberdar edememe sendromuna değinmeliyiz. Çok temel bir işletmecilik gerçekliğidir oysa. Müşteriler tarafından talep edilmeyen ürünlerin/hizmetlerin hiçbir ticari değeri yoktur. Müşterileri haberdar etmemek de bu durumu peşinen kabul etmek gibidir. Ürünün/hizmetin ne kadar fonksiyonel, rekabetçi ya da cazibeli olduğunun hiçbir anlamı kalmaz.

Dikkat! Dikkat! Nakit Akışı!

Tabii ki en önemlisini sona bırakıyorum her zamanki gibi. Öyle bir risk düşünün ki; başınıza geldiğinde, yukarıda anlatılanların hepsinin sırasıyla yaşanacağını bilin… Ölümcüldür… Yaşanılan problemi çözmek için; en baştan tasarlanması gereken bir finansal plana, yeniden kurulması gereken müşteri ilişkilerine ve kısa dönemdeki zararları kompanse edebilmek için de nakdi olarak ek işletme sermayesine ihtiyaç vardır. Risk analizi yapılması gereken konuların en başındadır.

Siz, siz olun; strese girin, yalnız kalın, dağınık çalışın ama nakit akışlarınıza dikkat edin…

ücretsiz üye olun

32760 kere okundu

Etiketler:

1982 Amasya doğumlu olan Tuğberk Seçkin, lisans eğitimini 2005 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği programı ile tamamlamıştır. Eğitiminin ardından profesyonel kariyerine başlamış, İzmir ve Manisa illerindeki çeşitli firmalarda sırasıyla “Üretim Planlama ve Lojistik” ile “Stratejik Planlama” servislerinde orta düzey yöneticilik pozisyonlarında görev almıştır.

2008 yılında İstanbul’ a gelerek özel bir danışmanlık firmasında Girişimcilik Projeleri Yöneticisi olarak çalışmaya devam etmiştir. Bu görevi süresince; toplamda 38 ayrı ilde KOBİ’ ler için yönetim danışmanlığı yapmış, birçok yerel ve ulusal çapta girişimcilik projeleri yönetmiş, girişimcilik eğitimleri vermiş, bireysel girişimci adaylarına iş planı ve fizibilite danışmanlığı yapmıştır. Ayrıca bir uluslararası konferansta bildiri yayınlamış; Hatay, Tekirdağ, Bartın, Eskişehir, Bayburt, Trabzon ve Denizli illerinde Yerel Kalkınma ve İşgücü Piyasası Analizi Çalışması; Kütahya ve İstanbul’ da Kadın İşletme Geliştirme Merkezi Projesi; 17 ilde Genç Girişimcilik Projesi, 2 adet Franchising Deployment Projesi ve AVEA ile “Memleketim Anadolu İşim Teknoloji” TeknoGirişimci projesi yönetmiş; AVEA ve TOG ile 10 ilde düzenlenen “Hayatımın Fikri” projesinde eğitmen ve danışmanlık yapmış, “İşsizliğe Çözüm Girişimcilik: İstanbul ili İşsizlerin Girişimcilik Potansiyellerinin Analizi” konulu projede yer almıştır. Kariyeri boyunca sektörel çalışmalar dahil toplam 9 kitap yazmış, “Girişimcilik İklimi” dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğünü yapmış ve 2011 yılında “Best European Study Award” ödülünü almıştır.

2012 yılında ise “danışmanlığın yeni versiyonu” olarak nitelendirdiği Çizgi Dışı Girişim’i Eskişehir Anadolu Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi’ nde kurmuş ve geçmişten beri inandığı ve üzerine çalıştığı “Çocuk Girişimciliği”ni gerçekleştirmek için çalışmalarına başlamıştır. Sonunda Tübitak Popüler Bilim Yayınlarından çıkan “Bir Girişimcilik Yolculuğu” adıyla Türkiye’nin ilk çocuk girişimcilik kitabını okurlarıyla buluşturmuştur.

Kariyeri boyunca finansal teknolojiler alanında Paytolia, GPay, Paybrothers, Payogi, Paraturca, Payburger ve e-ticaret alanında Pharmatolia gibi markalar yaratmış ve birçoğundan milyon dolar değerlemeler ile çıkış yapmıştır.

Tuğberk Seçkin halen Payburger markası ile fintech, Agroturca ile tarım, Interzoon ile dış ticaret, Podkids ile çocuk medyası ve Hmmm ile edtech alanında faaliyetlerine devam etmektedir. 

Satış / Pazarlama
ROPÖRTAJ
FINANS
MUHASEBE / HUKUK
PATRONA TAVSİYELER
ÜRETİM, KALİTE, TEDARİK
BÜYÜTEÇ
PAZARLAMA
İNSAN KAYNAKLARI

KOBİTEK - KOBİLERİN İŞ PORTALI
© 2001-2024

Facebook LinkedIn

KOBITEK.COM, bir TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.

2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.

Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz