Bilindiği üzere dünyada pek çok kuruluş helal sertifikası vermektedir. Türkiye’de standartları kesin bir yapıda bulunmamasına rağmen helal sertifika vermeye gönüllü birçok kuruluş var. Genelde ISO belgelendirmesi yapan kuruluşların helal sertifika vermeyi istemesi gayet normal ama standardı ve denetimi mümkün olmayan bir yapıya helal sertifika vermek tamamen para kazanmaya yönelmiş ve İslami geçerliliği olmayan bir durumdur. Günümüzde standardı bile kesinleşmemiş veya yetersiz standartlarla belge veren Tayland, Yeni Zelanda gibi ülkeler bile sertifika vermektedir. Türkiye’de TSE’ nin yürütmüş olduğu çalışmaların yaklaşık 3 yıldır bir sonuca varamaması da şirketlerin aldığı veya almak istediği helal belgelerinin geçerli düzeyde olmadığı izlenimini vermektedir. Helal standardı dört konu başlığını içerisinde bulundurmak zorundadır. Bu şartlar yerinde değilse helal standardından bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu şartlar; İslami şartlar, yasal şartlar(sağlık), dokümantasyon ve denetim şartlarıdır.
İslami şartlar içinde iki temel nokta vardır bunlardan birincisi Müslüman olmayan şirket sahipleri ve çalışanlarının bulunduğu işletmelere helal sertifikası verilip verilmeyeceği ve ikinci olarak helal olan ve haram olan ürünlerin ne olduğunun belirlenmesidir. Bu konu mezhepten mezhebe ve ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Salyangoz, kurbağa, sakatat vb. ürünler günümüzde sürekli tartışılmaktadır. Bu ürünlerin daha sonra bahsedeceğim konsey tarafından belirlenmesi ve onaylanması gerekir. Birinci noktada En temel sorular ise bu belge sadece Müslümanlar tarafından mı alınacak? Sorusudur. Burada ince detaylar bulunmaktadır. Örneğin Yahudi bir işadamı et ticareti yapıyorsa ve kesimi bir Müslüman’a yaptırıyorsa helal belgesi alabilecek midir? Müslüman olmayan ve meyve üreten bir çiftçi bu belgeyi almak isterse ne olacaktır? İşçi olarak bir Müslüman çalıştırırsa bu belgeyi almaya hak kazanabilecek mi? Bu nevi soruları çeşitlendirmek mümkündür.
Bu soruları bu kadar tekrarlamamın sebebi İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 2. Maddesidir. Bakanlar Kurulu Kararı 27 Mayıs 1949 tarih ve 7217 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlanmıştır. Bu maddede “Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.” Şeklindedir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir gayrimüslim bu maddede görülebileceği gibi helal belgesini her durumda alabilmelidir. İslami açıdan bakıldığında ise uygun olmayan bir durumda TSE veya herhangi kuruluş helal sertifikası veremez. Bu durumu çözmenin en kolay yolu TSE nin bu standarttan uzak durması ve bağımsız bir örgüt oluşumuna önderlik etmesidir. Bu bağımsız örgüt farklı ülkeleri de kapsamalı ve içinden bir konsey oluşturulmalıdır. Bu konseyin İslami yeterliliği olmayan hiçbir kuruluşlara helal belgesi vermemesi sorun olmayacaktır ve bu konsey helal ürünleri ve haram ürünleri belirleyerek genel bir liste yayınlamalı ve gıdaların tüketim aşamasına kadar geçen sürecin standardını yayınlaması gerekmektedir. Bu aşamalar içinde sıcaklık, soğukluk, saklama, kesim, satış, fiyatlandırma vb. standartları dünya standartlarından da yararlanarak belirlemelidir. TSE de bu yükün altında ezilmeyecektir.
Helal sertifikası alacak kuruluş, ikinci olarak yasal şartlara uymalıdır. yasal şartlar, sağlık ( hijyen) kurallarını da içine alan geniş bir konudur ve içinde Gıda Kanunu, Yem Kanunu ve Veteriner Hizmetleri Kanunu vb. kanunları barındırır. İslami şartlar içinde sağlıksız ürünün kimseye satılmaması ve üretilmemesi gerekmektedir. Helal belgesi almak isteyen kuruluşlar varlıklarını sürdürdükleri ülkenin yasalarını bilmeli ve uygulamalıdır. Kuruluşlar yasal şartları karşılayamıyorlarsa helal belgesi alamamalıdır zira gıda yasaları çok geniş bir literatürdür ve özünde İslami şartların gıdada oluşmasında temel yer tutarlar. En basit uygulama örneği damla sulamadır. Devlet desteğiyle yürütülebilecek damla sulama çalışmasında daha az su kullanılacaktır daha doğru ifadeyle su israf edilmeyecektir ve ürün kalitesinin yanı sıra ürün verimliliği artırılacaktır. Helal standardı devletlerin yasalarıyla bütünleşmelidir. Yasal şartlar içinde bir önemli konuda alt yapının uygunluk derecesidir. Alt yapının uygunluğunun şartları ve denetimi devlet kurumları tarafından yapılmaktadır. Bu kurumlar tarafından yetersiz koşullarda üretim yapan kuruluşlar, insanlara zarar verebilecek ortamlarda üretim yaptıkları için İslami açıdan zaten uygunsuzdur. Hatta karşılıksız çek, senet veren, ticari ahlakı zayıf kuruluşlarda helal sertifikası alamazlar. Çalışanlarına adaletsiz ücret veren, sigortasını yapmayan, sağlıksız ortamlarda çalıştırmayanlar helal sertifika alamazlar zira adaletsizliğin hiçbir çeşidi İslami uymaz.
Üçüncü gereklilik dokümantasyondur. Dokümantasyon yönetiminde kalibrasyon gereklilikleri, eğitimler, süreçler, müşteri memnuniyeti, ara mamullerin yeterliliği, iç denetim, ürün geçerliliği, depolama, kritik kontrol noktaları, düzeltici ve önleyici faaliyetler ve İslami kalite politikalarını hazırlamalı ve tüm çalışanlarına duyurmalıdır. Kuruluşlar İslami kalite politikalarını çalışanlarında katılacağı bir ortamda yazmalı ve duyurmalıdırlar. Dokümantasyonda en önemli noktalardan biri de temizliktir. Kuruluşlar temizlik planlaması yapmalı ve uygulamalıdır. Bu uygulamaları dokümante etmelidir. Kuruluşlar üretim için tedarik ettikleri ürünleri İslami yeterliliği olmayan kişilerden ya da kuruluşlardan alamazlar. Bu alımları da helal standardı içinde dokümante etmeli ve yeterliliğini kanıtlamalıdır. Burada kuruluşlar helal sertifikası olan üreticilerden ürün alırlarsa hem ekonomik katkı sağlanır hem de helal sertifikasıyla birlikte ürün kalitesi artar. Ürün kalitesinin artması için sağlam bir denetimin gerekli olduğu unutulmamalıdır.
Son gereklilik denetimdir. Denetim sistemi hem helal belgesi almadan önce hem de belge alındıktan sonra uygulanmalıdır. Belge öncesi denetimler iki aşamadan oluşmalıdır. Birinci aşama ön denetim aşamasıdır, ön denetim yapıldıktan sonra kuruluşlara eksikliklerini düzeltme imkânı verilmelidir. Eksikliği olmayan kuruluşlar bu denetimde belge alabilmelidir. Eksikliklerinden ikinci denetime mazur kalan kuruluşlar bu denetimde de eksikse sadece denetim masrafları alınmalı ve kuruluşa ödediği belge parası iade edilmelidir. Alamadığı belgenin parasını tahsil etmek İslami açıdan uygun olmayacaktır. Bu tip kuruluşlar en az altı ay başvuru yapamamalı ve eksiklikleri üzerinde çalışmalıdır. Denetim süreçleri ve belge süreleri önceden belirlenmelidir. Belgeler ISO belgeleri gibi 3 yıl olmamalıdır. Belge süresi 1 yıl olmalıdır. Her yıl denetimden sonra yeni belge almalıdır. Her seneye bir sayı kodu konulabilir örneğin belge no. 2344 olsun yanına seneyi gösteren 1 rakamı konulur bu rakam denetimin aşılması durumunda her yıl artırılabilir. Bu artırım kuruluşun helal standardını kaç yıldır uyguladığının da göstergesi olacaktır ilgiyi ve uygulama sadakatini artıracaktır. Yıllar geçtikçe kurumsal bir reklam haline de gelebilecektir.
Bu tavsiyenin sonrasında özellikle üzerinde durulması gereken bir konuda devlet ihaleleri ve kurumlarının ürün alımlarında bu belgeyi isteyip istemeyeceğidir. Devlet bu tür konularda taraf olmamalı ve kurumları bu konuda bağımsız karar alabilir duruma getirmelidir. Bu konunun iki tarafı vardır. Bir tarafta Müslüman vatandaşlara İslami yeterliliği olan ürün sunmak diğer tarafta gelecek yıllarda oluşturulabilecek Hıristiyan standardı veya değiştirilecek Koşer standardında, Hıristiyan veya Musevi olmayanların ürünleri alınmaz diye bir ibarenin yer alması durumudur.
Kısaca özetlemek gerekirse helal sertifikası günümüzde gereklilik haline gelmiştir. Türkiye bu konuda sisteme önderlik etmelidir ancak devlet kurumları bu konuda standart yayınlamamalıdır. Standard bağımsız bir ekip tarafından yürütülmelidir. TSE sadece sistemin akreditasyonunu almalı, denetimlerini gerçekleştirerek belgelendirmelidir.