Vizyon Yoksa Misyon Da Yok

Bu yazıyı paylaş
X It! LinkedIn Facebook
Vizyon Yoksa Misyon Da Yok konu resmi

Büyük hedeflerin peşinde koşarken ilk kaybettiğimiz şey bazen yolun kendisi oluyor. Kısa vadeli başarılar gözümüzü boyayabilir, ama geleceği kucaklayan bir vizyon olmadan yolculuğumuzun anlamı eksik kalır.

Vizyon ve misyon, örgütlerin ve ortaklıkların uzun vadeli başarısında temel taşı niteliği taşıyan, birbirini tamamlayan iki önemli kavramdır. Pek çok insan için bu kavramların ne anlama geldiği ve neden bu kadar önemli olduğu zaman zaman net olmayabilir. Ancak gerçekte, vizyon ve misyonu doğru tanımlamak ve onları uyumlu bir şekilde hayata geçirmek, örgütlerin geleceğini şekillendirmek ve sürdürülebilir bir yapı kurmak açısından kritik bir öneme sahiptir. Örneğin, belirli bir hedefe odaklanmış, ancak uzun vadeli bir bakış açısı eksik olan bir örgüt, kısa vadede başarılı gibi görünse de uzun soluklu hedeflerin eksikliği nedeniyle ileride iç çatışmalar ve uyumsuzluklarla karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle hem vizyonun hem de misyonun örgüt içindeki herkes tarafından anlaşılır, benimsenir ve somut hedeflere dönüştürülür olması gerekir. Aksi takdirde, her iki kavramın da güçlü potansiyeli gölgede kalır ve örgütlerin ilerlemesi sekteye uğrar.

Vizyon, bir örgütün veya ortaklığın geleceğe dair tahayyüllerini, uzun vadede ulaşmak istediği idealleri ve varmak istediği konumu ifade eder. Bu tahayyül, sadece bir hayal olarak kalmayıp, örgütü yönlendiren bir “kutup yıldızı” görevi görür. Vizyonun belirlenmesi, aslında örgüt üyelerine “Nereye gidiyoruz?” sorusunun yanıtını sunar. İnsanlar, inandıkları ve duygusal olarak da bağlandıkları bir vizyonu benimsemek konusunda daha istekli olur. Vizyon, katılımcılar için ilham verici bir güç taşıdığı ölçüde, örgütün enerjisini doğru kanallara aktarır ve heyecan yaratır. Örneğin, bir teknoloji girişimi düşünelim: “Gelecekte yenilenebilir enerji teknolojileriyle dünya çapında sürdürülebilir bir dönüşüme öncülük etmek” gibi geniş kapsamlı bir vizyon, çalışanların ve paydaşların ortak bir duyguyla hareket etmesini kolaylaştırır. Elbette bu vizyonun somut eylemlerle desteklenmesi ve örgüt içinde tüm paydaşlara açık bir şekilde anlatılması gerekir. Aksi takdirde, iyi niyetli bir niyet beyanı olmaktan öteye geçemez.

Misyon ise örgütün varlık amacını, günlük hayatta ne yaptığını ve hangi yolla hedeflerine ulaşmayı planladığını tanımlar. Bu tanım, örgütün temel işlevini, nasıl çalıştığını ve hangi değerlerle hareket ettiğini gösterir. Bir bakıma, “Şu an ne yapıyoruz ve neyi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz?” sorularına cevap verir. Misyon, vizyonun pratikte somut bir şekil aldığı, günlük iş yapış biçimlerini tarif eden bir rehber gibidir. Örneğin, az önceki teknoloji girişimi örneğine dönecek olursak, “Ekibimizle birlikte yenilenebilir enerji alanında yenilikçi ürün ve hizmetler geliştiriyor, bu çözümleri tüm dünyaya yayıyor ve sürdürülebilirliği destekliyoruz” şeklinde bir misyon ifadesi, örgütün somut eylemlerini ve yaklaşımını ortaya koyar. Bu şekilde paydaşlar, örgütün hangi yollarla katkı sağladığını, ürün veya hizmetlerini hangi ilkeler ışığında sunduğunu ve asıl amacının ne olduğunu net bir biçimde görebilir.

Vizyon olmadan misyon, uzun vadeli perspektiften yoksun bir yapıya işaret eder. Her ne kadar günlük faaliyetler net olarak belirlenmiş olsa da bu faaliyetlerin hangi nihai hedefe doğru ilerlediği belirsiz kalır. Kısa vadede “iyi” sonuçlar gibi görünen pek çok adım, aslında örgütün uzun soluklu hedeflerine hizmet etmeyebilir. Bu durum, örgüt içinde zamanla farklı yönlere çekilmeye ve nihayetinde çatışmalara sebep olur. Çünkü her bireyin kafasındaki “son nokta” farklı olabilir; birleşilen tek ortak payda, sadece belli bir süreliğine anlamlı olan bir misyon ifadesi ise, o misyon tamamlanıp hedef geçici olarak gerçekleştiğinde geriye bir bütünleştirici güç kalmaz. İnsanlar da doğal olarak kendi bireysel vizyonlarına (veya farklı oluşumların vizyonlarına) doğru yönelmek ister. Sonuçta, herkesin gelecekte durmak istediği konum farklı olduğu için, uzun vadeli ortak vizyon içermeyen bir örgüt içinde çatışmalar ve kopmalar kaçınılmaz hale gelir.

Aynı şekilde, uzun dönemli ortak bir vizyona dayanmayan ortaklıklar, kısa vadede belirledikleri bir misyon doğrultusunda hareket ederken bile yolun sonuna geldiklerinde geriye bakıp, “Şimdi ne yapacağız?” sorusuna tatmin edici bir yanıt bulamayabilirler. Diyelim ki iki şirket, bir proje bazında güçlerini birleştirmiş olsun. Projenin kısa vadeli misyonu başarıyla tamamlandığında, tarafların her biri kendi başlarına çok daha farklı, belki de birbirleriyle zıt yönlere ilerlemek isteyebilir. Eğer en başından itibaren onları gelecekte de birbirlerine kenetleyecek bir vizyon yoksa, bu ortaklığın sürdürülmesi taraflar açısından sadece zaman kaybına yol açar. Üstelik, bu aşamada bir “ortak vizyon” yaratma çabası da çoğu zaman başarısızlığa uğrar ya da gereğinden fazla stres ve yıpranmaya neden olur. Çünkü işin en başında, herkesin uzun vadede nereye gideceğine dair bir görüş birliği sağlanmamış; ortak bir hayal, ortak bir “gideceğimiz nokta” tanımı geliştirilmemiştir.

Uzun vadeli bir vizyon oluşturmak, elbette kolay bir süreç değildir. Her bireyin veya her paydaşın kendine özgü beklentileri, değerleri ve dünya görüşleri vardır. Bu nedenle, ortak bir vizyon geliştirirken derinlemesine tartışmalar yapmak, farklı bakış açılarını anlamaya çalışmak ve bir orta yol bulmak gerekir. Ancak bu zahmete değer, çünkü ortaya çıkan sonuç, örgüt içindeki bağlılığı ve motivasyonu güçlendirir. Ayrıca, örgütün veya ortaklığın geleceğini planlarken, kısa vadede önüne çıkacak engeller veya beklenmedik değişiklikler karşısında yönünü korumasını sağlar. İnsanlar büyük resmi gördüklerinde, günlük aksaklıklara daha dirençli, daha çözüm odaklı yaklaşabilirler. Bu da örgütün adaptasyon kapasitesini artırır. Uzun vadeli bir vizyona sahip örgütler, kriz dönemlerinde veya belirsizlik zamanlarında bile temel amaçlarından sapmayarak, durumlarını en az zararla düzeltebilecek bir bakış açısına sahiptir.

Kısa vadeli başarıya odaklanan örgütler, ilk bakışta daha hızlı sonuçlar alıyor gibi görünebilir. Fakat uzun vadede, büyük resmin eksikliği ve derin bir anlam duygusunun eksikliği sorunları gün yüzüne çıkarır. Misyon, günlük aktivitelerin ve örgüt içi rolleri anlamlandıran bir kılavuz niteliğindedir; ancak bu misyonun “neden, nasıl ve nereye” sorularına cevap vermesi, etkili ve sürdürülebilir bir vizyonla desteklenmesini gerektirir. Vizyonu olmayan bir misyon, sıklıkla dar bir zaman aralığına hapsolur ve o zaman dilimi sona erdiğinde misyon, işlevini yerine getirmiş olsa bile örgütü sürükleyecek yeni bir güç ortada kalmaz. Birlikte çalışırken güçlenen ve uyumlu şekilde hareket eden bir ekibin, aynı bağlılık ve inançla devam edebilmesi için geleceğe dair ortak bir hayal gereklidir. Bu hayal, bireylerin “Bu işi neden yapıyoruz?” sorusuna duygusal ve entelektüel açıdan güçlü bir cevap sunar.

Eğer ortak bir vizyon belirlenmemiş ve sadece kısa vadeli hedefler için bir araya gelinmişse, misyonun sona ermesiyle birlikte doğal olarak ayrışmalar yaşanması, aslında sağlıklı bir seçim olabilir. Her iki taraf da kendi uzun vadeli planları doğrultusunda özgürce hareket edebilir. Bu, kimi zaman iş dünyasında “proje bazlı ortaklıklar” veya “kısa süreli konsorsiyumlar” şeklinde karşımıza çıkar. Bu tür durumlarda baştan itibaren kimse uzun vadeli bir birliktelik sözü vermez ve proje tamamlandığında yollar ayrılır. Burada sorun yoktur, çünkü zaten taraflar bu düzenin böyle işlediğini kabul etmişlerdir. Sorun, uzun vadeli bir beraberlik iddiası taşıyan ancak aslında herkesin farklı uzun vadeli idealleri olduğu halde bu konuyu en başında masaya yatırmayan birlikteliklerde ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda hem organizasyon içindeki ilişkiler yıpranır hem de büyük ölçüde zaman ve enerji kaybı yaşanır.

Dolayısıyla, ortaklık veya örgüt içinde “Biz ne için buradayız?” ve “Gelecekte nereye varmak istiyoruz?” sorularının cevabını netleştirmeden yola çıkmak, uzun vadede büyük sorunlara yol açar. Kısa vadedeki ortak misyon, geçici olarak bireyleri bir arada tutabilse de eninde sonunda her paydaş kendi uzun vadeli vizyonunu arzulamaya başlar. Bu noktada, o vizyonlar birbirine uymuyorsa çatışma kaçınılmaz hâle gelir. Böyle bir duruma düşmektense, misyon sona erdiğinde herkesin kendi yoluna gitmesi bazen daha iyi bir çözümdür. En azından geriye, birlikte başarılmış bir iş ve yıpranmamış ilişkiler kalabilir. Birlikte çalışırken keyif almış, belli hedeflere ulaşmış ancak artık ortak hayalleri olmayan insanların medeni bir biçimde vedalaşması, tüm taraflar için sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.

Sonuç olarak, vizyon ve misyon birbirini tamamlayan, örgütlerin ve ortaklıkların sürekliliğinde kritik bir rol oynayan iki temel değerdir. Vizyona bağlı bir misyon hem örgüte ilham verir hem de pratikte yol gösterir. Ancak bu iki kavramın birbirinden kopuk olduğu durumlarda, kısa vadede elde edilen başarılar uzun dönemde yerini çatışmalara ve kopmalara bırakabilir. Bu nedenle, sürdürülebilir bir yapı veya uzun soluklu bir iş birliği hedefleyen herkesin öncelikle ortak bir vizyon üzerinde uzlaşması, ardından o vizyona uygun bir misyon geliştirmesi büyük önem taşır.

Eğer başından beri böyle bir uzlaşı yoksa, örgüt ya da ortaklık misyon tamamlanınca doğal bir şekilde dağılır. Bu, kötü bir senaryo gibi görünse de aslında her iki taraf için de yepyeni fırsatların başlangıcı olabilir.

Önemli olan, tüm paydaşların ne için bir araya geldiklerini, nereye varmak istediklerini ve bu yolculuğu hangi ilkeler çerçevesinde yapmak istediklerini baştan açık ve dürüst şekilde ortaya koymalarıdır. Böylece gereksiz stres ve zaman kaybı yaşamadan, sağlıklı ve verimli iş birlikleri kurmak mümkün hale gelir.

Reklam
Kobitek'e ücretsiz üye olun

159 kere okundu


Etiketler:

Tufan Karaca
Tufan Karaca

1954 doğumlu olan Tufan Karaca, Kadıköy Maarif Koleji’nden mezun olduktan sonra eğitimini Virginia Polytechnic Institute and State University’de tamamlamıştır. 45yıllık profesyonel yaşamının 20 yılını dokuz farklı ülkede, uluslararası şirketlerde üst düzey yöneticilik yaparak geçirmiştir.

İş dünyasında edindiği deneyimleri eğitim alanına da taşıyarak, Yeditepe Üniversitesi ve Özyeğin Üniversitesi gibi önde gelen üniversitelerde dersler vermiştir. Halen yönetim danışmanı olarak kariyerini sürdüren Karaca, yönetim eğitimleri ve stratejik danışmanlık hizmetleri sunarak, modern iş yönetimi ilkelerini ve trendlerini kurumlara aktarmaktadır.

Yönetim alanındaki uzmanlığını kaleme aldığı “Girişimciler için Kolay ve Hızlı İş Planı Hazırlama”, “Career Management In a Disrupted World “, “Yeni Dünya Düzeninde Kariyer Yönetimi”, “Arts Entrepreneurship: How to Craft Your Creative Business Model”, “Sanatta Girişimcilik - YARATICI İŞ MODELİNİZİ NASIL GELİŞTİRİRSİNİZ? “gibi kitaplarıyla geniş bir kitleyle buluşturan Karaca, girişimcilik, stratejik esneklik ve VUCA gibi güncel yönetim konularında çalışmalarını sürdürmektedir.

Destekçilerimize Teşekkürler


Kozyatağı Mahallesi Sarı Kanarya Sokak Byofis No: 14 K:7 Kadıköy 34742 İstanbul
Telefon: 0216 906 00 42 | E-Posta: info@ kobitek.com

KOBITEK.COM, bir TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.

2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.

Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz!!!