Kobitek.com web sitesi, analitik ve kişiselleştirme dahil olmak üzere site işlevselliğini sağlamak ve reklam gösterimini optimize etmek için çerezler gibi verileri depolar.
Hedeflerimize ulaşmada, iş hayatında da; aynen, liderlik ve yöneticilikte olduğu gibi!..
Bu konu; HBR Harvard Business Review Türkiye de okuduğum bir makaleden sonra, aklıma geldi. Daha önce de bazı yazılarımda doğru soru sormak adına değişik yaklaşımlarım olmuştu.
Bakalım beğenecek misiniz?
Bildiğiniz gibi liderlik ve yöneticilikte “soru sormak” herhangi bir sorunu veya problemi teşhis etmenin ve çözümü bulmanın, daha sonra da karar vermenin ilk amacıdır. Kurum içi, ikili veya çoklu iletişimde; karşınızdaki kişi veya kişileri anlamanın ilk şartı da, soru sormaktır!
Bir lider veya üst düzey yönetici, zamanının önemli bir bölümünü; çalışanları ile bilgi alışverişi içinde geçirir. Ancak; az sayıda yönetici, soru sorma sanatının, önemli bir beceri olduğunu, ya da sorularına aldıkları cevapların, çalışmalarını daha verimli hale getirebileceğini düşünür.
Soru sormak, öğrenmeyi ve fikir alışverişini teşvik eder. Güzel sorulara alınan doğru cevaplar, yaratıcılığı ve performans gelişimini destekler. Grup üyeleri arasında, hedeflerle ilgili uyum ve güveni oluşturur. Öngörülemeyen negatiflikleri açığa çıkararak, riskleri minimuma indirir.
Bir lider veya yönetici olarak; karşılıklı görüşmelerde amacınıza ulaşmak için, ilk akla gelen, abartıya kaçmadan daha fazla soru sormaktır. Ancak diyaloğun kalitesi açısından, soruların; tipi, sorma şekli, sırası ve çerçevesi de, ön plana çıkmaktadır.
Çalışma hayatında “soru sormak” ile ilgili çeşitli kaynaklardan yaptığımız araştırmalarda genel olarak karşımıza; Giriş (Merhaba / Nasılsın?) + Gelişme (O konuda gelişmeler nasıl gidiyor?) + Tamamlayıcı Bilgi Talebi + Sonuç (Olumlu veya olumsuz netice?) şeklinde bir sıralama çıkıyor!
Tabii. Sonuç bölümü “olumsuz” ise karşınızdaki kişi veya kişilere, ayrıca konu ile ilgili herhangi bir çözüm önerilerinin olup olmadığını da, sormakta fayda var.
Bu sıralamada “Tamamlayıcı Bilgi Talebi” sorularının daha özel bir gücü vardır. Bu tür sorular, karşınızdaki kişi veya kişileri; dinlediğiniz, dikkat ettiğiniz, ona veya onlara önem verdiğiniz ve daha fazlasını öğrenmek istediğiniz, izlenimini verir ve de size duyulan güveni arttırır.
Soru şekillerine baktığımızda, yerlerine göre genellikle; “Kapalı (Evet / Hayır) veya Açık (Ne? Nerede? Nasıl? Ne Zaman? Neden? Kim?) Uçlu + Uzman Görüşü Destekli (Yurt dışında Yapılan Bir Araştırmaya Göre, Diye Başlayan... ;-))” Sorular ile karşılaşıyoruz.
Kapalı uçlu sorular; karşınızdakileri sadece evet ya da hayır demeye zorlar. Açık uçlu sorular ise bunun önüne geçebilir ve bilgiyi açığa çıkarmak veya yeni bir şey öğrenmek için özellikle faydalı olabilir.
Ancak, açık uçlu soruları ne zaman sormanız gerektiğini bilmekte fayda var. Bu tür sorular, her zaman için en uygun seçenek olmayabilir. Eğer, gergin bir tartışmadaysanız, açık uçlu sorularla gereğinden fazla esneklik yaratabilir ve karşınızdakileri bilerek veya bilmeyerek yanlış bilgi vermeye yönlendirebilirsiniz.
Aslında, mümkünse; sinirliyken %100 haklı olsanız bile, görüşmelerinizde sert tartışmalardan kaçının. Çünkü tartıştığınız kişi veya kişiler size bağlı yönetim kadronuzdan bile olsa, sorunuza cevap vermekten kaçınır. O an için yenilgiyi kabul etmiş görünürler, ama biraz haklılık payları varsa, ilk fırsatta acısını fazlasıyla çıkartabilirler! :-)
Tabii aynı durum, toplantı sırasında karşınızdakilerden birini eleştirmeniz veya onu ters köşe bir soru ile sıkıştırmanız içinde geçerli. Eleştiriler, mutlaka yalnız ve sandviç şeklinde olmalı!..
Ayrıca; sorularınızı sert bir dilden ziyade, normal bir tonla sorduğunuzda karşınızdakiler daha açık sözlü olurlar. Aşırı sert bir ton, insanların bilgi paylaşma isteğini, ciddi anlamda önler!
Yani, soru sorma şeklinizle; karşılıklı güveni ve bilgi paylaşımını, kolaylaştırabilirsiniz!..
Sorularınıza alacağınız cevapların avantajlarını artırmak ve riskleri en aza indirmek için; bir görüşmeden önce, paylaşmak istediğiniz bilgilerin ne olduğuna ve neyin özel / gizli kalması gerektiğine karar vermeniz de, önemli bir faktördür.
Bu çerçeveden baktığımızda, alt kadrolarınızla yaptığınız görüşmelerde, sorularınız mümkün olduğunca; net ve kısa olmalı, olumsuz yorum ve peşin hüküm içermemelidir. Bunun içinde;
Soru sorma şeklinin en büyük yanlışı “ön yargılı ve bağnaz kararlı” olmaktır. Sonunda kavga çıkar. Ayrılıklar ve pişmanlıklar yaşanır. Gereksiz telafi maliyetleri de, bütçelerimizi zorlar!..
Yazının sonlarına doğru soru sorma sanatı üzerine sizinle bir sırrı paylaşmak istiyordum. Ama!
Görüşmelerin netleşmesi açısından, 1990 lı yıllardan bu yana; genellikle iş dünyası veya sivil toplum çalışmalarımda, yaptığım görüşmelerin veya yönettiğim toplantıların sonlarına doğru katılımcı veya katılımcılara; “Ya. Keşke! Bu konu ile ilgili şöyle bir soru sorsaydı / sorsaydınız da, şunları da söyleyebilseydim!..” diyebileceğiniz bir şey / söylemek istedikleriniz var mı?” diye sorardım.
Aynı soruyu; değerli iletişim uzmanı Sayın Yaprak Özer’in Youtube kanalı için yaptığı, çok özel röportajlarda kullanması, konuyu sır olmaktan çıkıp tavsiye durumuna getiriyor. Benim, işime yarıyor. Sizin de aklınızda bulunsun!.. :-)
Liderlik veya yöneticilik yaşamınızda “doğru yerde, doğru zamanda, doğru şekilde ve doğru içerikli” sorularla, yolunuza devam ederken... Daha mutlu bir gelecek için sevgiyle kalın!
1955 İstanbul doğumlu, evli ve 1 çocuk babasıdır. Öğrenimini Kabataş Lisesi'nden sonra İ.T.İ.A. Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Marmara Üniversitesi - Maliye Bölümleri’nde sürdürdü.
Çalışma hayatına 1973 yılında pazarlama ve halkla İlişkiler sektörlerinden başlayıp, 1977 den 2003 yılına kadar, kendi şirketlerinde devam etti. (Ajans Ardaş Reklamcılık Limited.)
Bu alanlarda yaklaşık 30 yıl; T.İş Bankası, Paşabahçe, Aygaz, İzocam, Lombardini, Honda, Rowenta, JVC, KİP, IBM, Pimaş, Sandoz, Kaleterasit, Kalebodur, Kalekim, Kaledekor, Kalevit, Çanakkale Seramik v.s. gibi birçok şirkete, özellikle Türkiye'nin her yerinde, KKTC de ve Almanya'da, reklamcılık ve halkla ilişkiler başta olmak üzere, çeşitli hizmetler verdikten sonra, kendi isteği ile emekli oldu.
Yurtiçinde ve yurtdışında katıldığı eğitim çalışmaları...
ISO 9001 14001 Toplam Kalite Yönetimi, Permission Marketing, Inovasyon, Motivasyon, Performans, Network Marketing, Satış ve Pazarlama Eğitimleri ile birlikte... KKTC Girne Amerikan Üniversitesi / 118 - Y Lions Akademisi Başkanlığı ve Chicago, Indianapolis, Newyork / Uluslararası Lions Kulüpleri Birliği Genel Yönetmenlik ve "Stratejik Liderlik Eğitimi" sonrasında ilaç, otomotiv ve kozmetik gibi sektörlerde Koordinatörlükler yaparak, Sivil Toplum Kuruluşlarında görevler aldı.
1980 den itibaren üyesi olduğu STK'lar ve aldığı görevler…
Halen; ilaç, aşı, kozmetik, gıda, temizlik ve tanıtım sektörlerinde ki 3 şirketler grubunda; danışmanlık, eğitmenlik, koordinatörlük ve yönetim kurulu üyelikleri görevleriyle birlikte...
Sosyal Sorumluluk Projeleri, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi & Kurumsal Sosyal Sorumluluk & Sürdürülebilirlik gibi konularda “Proje Başkanı” olarak çalışmalarına devam etmektedir.
Tufan KARACA ile
Yönetim Vizyonu
BÜYÜTEÇ
Destekçilerimize Teşekkürler
Kozyatağı Mahallesi Sarı Kanarya Sokak
Byofis No: 14 K:7 Kadıköy 34742 İstanbul
Telefon: 0216 906 00 42 | E-Posta: info@ kobitek.com
KOBITEK.COM, bir
TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.
2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.
Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz