Dünya ve İnsan: Nüfus Değişimi

Bu yazıyı paylaş
X It! LinkedIn Facebook
Dünya ve İnsan: Nüfus Değişimi konu resmi

Önce kuvvetli bir nüfus artışı yaşayan Dünyamızda trend ters yönde. Nüfusu hızlı düşen ülkeler var ve bunların sayısı artıyor. Bu ülkeler yok olacak mı? Ne bekliyor bizi? Dünya ve İnsan Araşatırma Serisinin ilk yazısı Dünya nüfusunu anlamakla ilgileniyor.

Günümüzde dünya nüfusu ne kadar?

2022 yılı itibarıyla dünya nüfusu 8 milyar eşiğini aşmıştır.. 2023 yılı için Birleşmiş Milletler tahminleri dünya nüfusunu yaklaşık 8,1 milyar düzeyinde göstermektedir. Bu rakam, 20. yüzyıl başlarına kıyasla muazzam bir artışı ifade eder – nitekim 1950’de 2,5 milyar olan küresel nüfus​, bugün 8 milyara ulaşarak yaklaşık üç kattan fazla büyümüştür. Küresel nüfus artış hızı 1960’larda zirve yapmış (%2,1 civarı) ve o dönemden beri düşüşe geçmiştir​.

2015-2020 döneminde yıllık artış %1,1’e gerilemiş olup, bu yüzyıl boyunca daha da yavaşlaması beklenmektedir​.

Son 100, 50 ve 20 yılda nasıl değişti?

Dünya nüfusunun artışı son yüzyılda ivmeli olmuştur. 1920’lerin başlarında yaklaşık 1,9–2 milyar civarında olan küresel nüfus, 2020’lerde 8 milyar seviyesine ulaşarak dört katına çıktı. Özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında, tıbbi ve tarımsal gelişmelerle ölüm oranları azalırken doğum oranlarının yüksek seyretmesi nüfus patlamasına yol açtı.

1970’lerde dünya nüfusu yaklaşık 3,7 milyar idi ve o zamandan bu yana da ikiye katlanarak 50 yılda 7,9 milyara çıktı​.

Son 20 yılda ise büyüme hızı yavaşlamakla birlikte mutlak artış devam etti: 2000 yılında 6,1 milyar olan nüfus, 2020’lerin başında 7,9–8 milyar aralığına ulaştı​. Yani 21. yüzyılın ilk yirmi yılında dünya yaklaşık 1,8 milyar insan kazandı.

Bununla birlikte doğurganlığın düşmesi ve bazı bölgelerde nüfusun yaşlanması nedeniyle artış trendi yavaşlıyor; BM projeksiyonlarına göre küresel nüfus 2050’de yaklaşık 9,7 milyar olacak ve yüzyıl sonunda 10-11 milyar civarında dengeye ulaşacaktır​.

Nüfus artışında bölgelere göre farklılıklar

Nüfus artışı ve dağılımı bölgeden bölgeye büyük farklılık gösteriyor.

Asya kıtası günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık %59’unu barındırarak en kalabalık kıtadır;

Afrika ise %17-18 pay ile ikinci sıradadır​. Avrupa’nın payı %9 civarına düşmüş durumdadır​. Son on yıllarda en hızlı nüfus artışı Afrika’da gerçekleşmiştir: örneğin Sahra Altı Afrika ülkelerinde yıllık artış oranları %2-3 civarında seyretmektedir. Nitekim 1950’den bu yana Afrika nüfusu altı kattan fazla büyüyerek 1,4 milyar kişiye ulaşmıştır​.

Buna karşılık Avrupa’da nüfus artışı durma noktasına gelmiştir – Avrupa toplam nüfusu 1990’da 721 milyon iken 2021’de ancak 745 milyona çıkabilmiştir​. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde nüfus azalmaya başlamıştır (bu konu sonraki bölümde ele alınacaktır).

Latin Amerika ve Karayipler, Asya’nın bazı bölgeleri gibi yerlerde de nüfus artış hızı son yıllarda belirgin biçimde düşmektedir.

Kuzey Amerika ve Okyanusya gibi bölgelerde nüfus artışı devam etse de Afrika kadar yüksek değildir.

BM analizlerine göre 21. yüzyılın geri kalanında Afrika, güçlü nüfus artışının süreceği tek büyük bölge olacaktır: 2020’de 1,3 milyar olan Afrika nüfusunun 2100’de 4,3 milyara çıkarak dünya nüfusunda çok daha büyük pay alacağı öngörülüyor.

Buna karşılık Avrupa’nın nüfusu 2021’de tepe noktasına (748 milyon) ulaşmış olup sonrasında azalma eğilimine girebilir​. Özetle, küresel nüfus artışı yavaşlarken ağırlık merkezi giderek Afrika ve Güney Asya gibi bölgelere kaymaktadır.

Nüfus Azalışı Yaşayan Ülkeler

Hangi ülkelerde nüfus azalıyor? Son yıllarda bazı ülkeler doğal nüfus artışını sürdüremeyerek mutlak nüfus azalması yaşamaktadır. Özellikle Doğu Avrupa ve Orta Avrupa ülkeleri bu trendin başını çekiyor.

Birleşmiş Milletler verilerine göre 2020-2050 arasında nüfusu en hızlı küçülecek ülkeler arasında şu ülkeler bulunmaktadir.

  • Bulgaristan (%-22,5)
  • Litvanya (%-22,1)
  • Letonya (%-21,6)
  • Ukrayna (%-19,5)
  • Sırbistan (%-18,9)
  • Bosna-Hersek (%-18,2)
  • Hırvatistan (%-18,0)

Bu listeye Moldova, Romanya, Macaristan, Japonya, Yunanistan, İtalya gibi ülkeler de yüksek oranlı düşüş beklentileriyle dâhil edilebilir.

Halihazırda 2010-2020 döneminde nüfusu azalan ülkeler arasında Ukrayna, Bulgaristan, Litvanya, Gürcistan, Letonya, Japonya, Hırvatistan, Romanya, Yunanistan ve Portekiz gibi ülkeler sayılabilir (bu ülkelerde her yıl ölen kişi sayısı doğanları ve göçle gelenleri aşmıştır)​.

Örneğin Japonya’nın nüfusu 2010’ların başından bu yana gerilemektedir; 2022’de ülkede sadece 758 bin bebek doğmuştur ve bu rakam bir önceki yıla göre %5,1 düşüş anlamına gelir​.

Ukrayna da 1990’lardaki 52 milyonluk nüfusundan, savaş ve göç etkileriyle günümüzde 35-40 milyon bandına gerilemiştir. Benzer şekilde Bulgaristan gibi Balkan ülkeleri 1990’dan bu yana nüfuslarının beşte birini kaybetmiştir.

Bunun sebepleri nelerdir? Nüfusu azalan ülkelerde bir dizi demografik, ekonomik ve sosyal etken bu duruma yol açmaktadır. En önemli sebep düşük doğum oranlarıdır.

Gelişmiş ülkelerde ve eski Doğu Bloku ülkelerinde kadın başına düşen çocuk sayısı uzun süredir “yenileme düzeyi” olan 2,1’in altındadır. Örneğin Doğu Avrupa’da Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında ekonomik belirsizlikle doğurganlık hızla düştü – bölgede ortalama çocuk sayısı 1988’de 2,1 iken 1998’de 1,2’ye gerilemiştir​.

Her ne kadar 2000’lerde doğurganlık bir miktar toparlansa da halen nüfusları yenilemeye yetmemektedir​.

İkinci bir önemli neden göç verilmesidir. Özellikle Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinde genç ve eğitimli nüfus, daha iyi iş fırsatları için Batı Avrupa gibi bölgelere göç ediyor. Avrupa Birliği’nin 2004 ve 2007 genişlemeleri sonrasında Polonya, Romanya, Baltık ülkeleri gibi yerlerden milyonlarca kişi zengin AB ülkelerine göç etti ve bu da anavatanlarındaki nüfusun azalmasına katkı yaptı​.

Yaşlanma da nüfus azalmasının hem sebebi hem sonucudur: Doğumlar azalınca nüfus içindeki yaşlı oranı artıyor, yaşlı nüfusun ölüm oranı yüksek olduğu için toplam nüfus geriliyor. Bunun yanında bazı ülkelerde ölüm oranlarını artıran faktörler de etkili oldu: Örneğin Rusya, Ukrayna gibi ülkelerde 1990’larda ekonomik sıkıntılar ömür beklentisini düşürdü; son dönemde ise savaş gibi etkenler nüfusa darbe vuruyor.

Toplumsal değişimler de rol oynar: Kentleşme, kadınların eğitim ve işgücüne katılımının artması, evlenme yaşının yükselmesi gibi olgular çocuk sahibi olma oranlarını düşürdü. Ayrıca yüksek hayat pahalılığı, konut ve çocuk bakım maliyetleri genç kuşakları daha az çocuk sahibi olmaya yöneltiyor​.

Örneğin İtalya, ortalama 1,3 gibi çok düşük doğurganlık oranına sahip olup Avrupa’nın en yaşlı nüfusuna sahiptir (yaş ortalaması 48) – bunda yaşam pahalılığı ve iş-güç koşullarının zorluğu önemli bir etken olarak görülmektedir​.

Japonya’da da benzer şekilde ekonomik belirsizlik, yoğun çalışma kültürü ve azalan evlilik oranları doğum sayılarının rekor düşük seviyelere inmesine yol açmıştır​.

Özetle, nüfusun azaldığı ülkelerde demografik (düşük doğurganlık, yüksek yaşlı nüfus), ekonomik (işsizlik veya görece fakirlik nedeniyle göç, geçim sıkıntısı) ve sosyal (şehirleşme, bireyselleşme, kadınların kariyeri tercih etmesi vb.) nedenler iç içe geçmiştir.

Bu ülkeler tamamen yok olma riski taşıyor mu? Nüfusu azalan ülkeler ciddi demografik meydan okumalarla karşı karşıya olsa da “tamamen yok olma” genellikle söz konusu değildir. Nüfus düşüşü bugünden yarına gerçekleşen bir şey değil, uzun yıllara yayılan kademeli bir süreçtir. Örneğin Japonya nüfusu her yıl birkaç yüz bin azalmasına rağmen halen 124 milyon civarındadır ve mevcut trend devam etse bile 2100 yılında hâlâ yaklaşık 77 milyon nüfusu olacağı öngörülmektedir​.

Benzer şekilde Bulgaristan’ın nüfusu 2050’ye kadar %20’den fazla düşse bile ülkede milyonlarca insan yaşamaya devam edecektir​.Yani bu toplumlar küçülse de tamamen ortadan kalkmaları beklenmez. Ancak nüfus azalmasıyla birlikte bu ülkeleri bekleyen riskler vardır: Genç nüfus azaldıkça ekonomik büyüme yavaşlayabilir, çalışan nüfus azalırken emeklilerin artması sosyal güvenlik sistemlerini zorlayabilir.

Nüfus küçülmesi devam eden birkaç nesil sonrasında, eğer doğurganlık aşırı düşük kalırsa, teorik olarak nüfus çok küçük sayılara inebilir. Fakat pratikte hükümetler bu gidişata karşı çeşitli önlemler (aile destekleri, göçmen kabulü vb.) almaktadır. Ayrıca göç hareketleri de nüfus azalmasını tamamen dengeleyebilir – örneğin bazı Doğu Avrupa ülkeleri, eksilen nüfuslarını kısmen geri dönenler veya komşu ülkelerden gelen göçmenlerle telafi etmeye çalışmaktadır.

Dolayısıyla, nüfusu azalan ülkelerin yok olması gibi bir risk yakın gelecekte gerçekçi değildir; ancak bu ülkelerin nüfus yapısı dramatik şekilde değişecek (daha yaşlı ve daha küçük olacak) ve bu da ekonomik ve sosyal yapıları derinden etkileyecektir.

Reklam
Kobitek'e ücretsiz üye olun
Etiketler:

Destekçilerimize Teşekkürler


Kozyatağı Mahallesi Sarı Kanarya Sokak Byofis No: 14 K:7 Kadıköy 34742 İstanbul
Telefon: 0216 906 00 42 | E-Posta: info@ kobitek.com

KOBITEK.COM, bir TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.

2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.

Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz!!!