Augenhöhe: Almanya’da Eşitlik ve Karşılıklı Saygı Kavramı

Augenhöhe Nedir ve Nereden Gelmiştir?

Kavramın Kökeni:

"Augenhöhe" (okunuşu; augınhöğe) kelimesi, Almanca'da "göz hizası" anlamına gelir ve bu terim, iletişimde taraflar arasında eşit bir zeminde olmayı ifade eder. Bu kavram, tarihsel olarak Almanya'da toplum içinde sınıf farklarının azalması ve herkesin eşit söz hakkına sahip olması gerektiği anlayışından doğmuştur. 20. yüzyılda, özellikle işçi hareketleri ve demokratik değerlerin yaygınlaşmasıyla birlikte, bu kavram sosyal ve politik bir anlam kazanmıştır.

Anlamı ve İçeriği:

Augenhöhe, iletişimde tarafların eşit haklara ve sorumluluklara sahip olduğu bir durumu ifade eder. Bu, sadece fiziksel olarak göz hizasında olmayı değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal olarak da eşitliği temsil eder. İki kişi arasında Augenhöhe olduğunda, her iki taraf da birbirinin görüşlerine saygı duyar ve karşılıklı olarak birbirlerini ciddiye alır ve dinler.

Ne Olursa Augenhöhe Denir?

Eşitlik ve Karşılıklı Saygı:

Augenhöhe'de taraflar arasında bir güç dengesizliği bulunmaz. Üstünlük taslanmaz. Her iki taraf da görüşlerini açıkça ifade edebilir ve karşı tarafın görüşlerine saygı gösterir. Bu, iş yerinde bir yönetici ile çalışan arasındaki ilişkiden, aile içinde ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkiye kadar her türlü iletişimde geçerlidir.

Empati ve Dinleme:

Augenhöhe'nin önemli bileşenlerinden biri, empati kurmak ve karşı tarafı aktif olarak dinlemektir. Bu, tarafların birbirlerinin duygularını ve düşüncelerini anlamaya çalıştıkları ve bu anlayışı iletişimlerine yansıttıkları bir durumu ifade eder. Empati, Augenhöhe'yi oluşturan temel taşlardan biridir.

Açıklık ve Şeffaflık:

Açıklık ve şeffaflık, Augenhöhe iletişiminin vazgeçilmez unsurlarıdır. Taraflar, niyetlerini ve beklentilerini açıkça ifade ederler ve bu sayede yanlış anlaşılmaların önüne geçilir. Şeffaflık, her iki tarafın da birbirine güven duymasını sağlar.

Yeter Şartlar: Augenhöhe İletişiminde Neler Gereklidir?

Karşılıklı Anlayış:

Augenhöhe iletişiminde her iki tarafın da birbirini anlamaya çalışması esastır. Bu, aktif dinleme ve empati gibi becerilerin kullanılmasıyla mümkündür. Taraflar, birbirlerinin perspektiflerini anlamaya çalışmalı ve bu perspektiflere saygı göstermelidir. Fikrini kabul ettirmek, baskın çıkmak, rekabet etmek gibi motivasyonlar ile konuşulmaz.

Güç Dengesinin Sağlanması:

İletişimde güç dengesinin sağlanması, Augenhöhe için temel bir şarttır. Taraflar arasında hiyerarşik bir fark olmamalı ve her iki taraf da eşit derecede söz hakkına sahip olmalıdır. Bu, iş yerinde yönetici ile çalışan arasındaki ilişkilerde özellikle önemlidir. Politikada da çok şey ifade eder. Daha çok oy sahibi olmak, çoğunluk olmak, daha zengin bir ülkenin temsilcisi olmak vb. statüler değil, konunun özü önemlidir.

Duygusal Zeka:

Duygusal zeka, Augenhöhe iletişiminde önemli bir rol oynar. Duygusal olarak zeki bireyler, kendi duygularını ve karşı tarafın duygularını anlama ve yönetme becerisine sahiptirler. Bu, sağlıklı ve eşit bir iletişimi destekler.

Adil Olma ve Objektiflik:

Augenhöhe'nin sürdürülebilmesi için tarafların adil ve objektif olması gereklidir. Bu, kişisel önyargıların ve çıkar çatışmalarının ortadan kaldırılması anlamına gelir. Taraflar, iletişimde adil olmalı ve her iki tarafın da çıkarlarını göz önünde bulundurmalıdır.

Sonuç

Augenhöhe, sadece Almanca bir kelime olmanın ötesinde, eşitlik ve karşılıklı saygı temelli bir iletişim kültürünü ifade eder. Bu kavram, sosyal ve profesyonel hayatın birçok alanında uygulanabilir ve sağlıklı ilişkilerin temelini oluşturur. Eşitlik, empati, açıklık ve adil olma gibi değerler, Augenhöhe'nin ana unsurlarını oluşturur ve bu değerler, güçlü ve sağlıklı iletişim kurmak için gereklidir.