Kobitek.com web sitesi, analitik ve kişiselleştirme dahil olmak üzere site işlevselliğini sağlamak ve reklam gösterimini optimize etmek için çerezler gibi verileri depolar.
2009 yılında ABD'de yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre, günümüzün ve özellikle geleceğin işgücünün önemli bir parçasını oluşturacak olan yeni işçi sınıfının varlığı, kategorik olarak her geçen gün daha fazla fark edilip anlaşılabilir hale gelmektedir (Spherion Staffing Services, (2009), "Emerging Workforce").
1980 ve 1990'larda çalışan işçi sayısını azaltarak, küçülmeye gitme (Downsizing) uygulamaları, insanların, çalışma hayatlarını ve kariyerlerini nasıl yönlendirecekleri konusundaki var olan kalıplaşmış düşünce kurgularında bir sapma meydana getirdi (Harding, K., (2000, July), "Understanding Emerging Workforce Trends"). Sözkonusu sapma, geleneksel işçi sınıfından farklı bir işçi sınıfının doğmasına neden oldu.
Geleneksel işçi sınıfı, kariyerlerinden kendilerinin mesul olmadıklarını ve daima istihdam edildikleri organizasyonların kurallarına itaat etmek anlamındaki sadakatlerini (Loyalty), uzun süreli aynı işyerinde çalışma pratikleriyle ilişkilendirmekteydiler. Amaçlarını ve çalışma programlarını işverenin belirlemesini tercih ediyorlardı. Hayat boyu istihdam ise sadakatlerinin karşılığında bir ödül olarak görülmekteydi.
Yakın bir gelecekte, işgücünün büyük kısmını oluşturması beklenen, yeni işçi sınıfı ise herhangi yaş, cinsiyet, endüstri, bölge veya kültürle bağlı bir olgu olarak tarif edilemez. Yeni işçi sınıfı, yukarıda ifade ettiğimiz, işçi sayısının azaltılmasına dayanan küçülme uygulamaları ve hayat boyu istihdamın ortadan kalkmasıyla birlikte oluşanyeni iş hayatının doğal bir ürünüdür.
Organizasyonların yönetimi ile ilgili meseleleri etüd ettiğimizde, daha geleneksel olarak kabul edilen işgücünün, zihniyet yapısından farklı ve işgücü piyasasında yakın gelecekte çoğunluğu oluşturması beklenen, yeni işçi sınıfının etkilerine ciddiyetle önem vermeliyiz.
Yeni işgücünü, geleneksel işgücünden farklı kılan nedir? Yeni işgücü, işverenin sunduğu veya yıllarca aynı işverene sunulan hizmetin karşılığında elde edilebilecek olan emeklilik vs. haklarla ilgili herhangi bir plan yapma eğiliminde değildir. Kendi kariyerlerinin sorumluluklarını üstlenmekte, dolayısıyla, kariyerlerini, emin adımlarla yükseltmek ve geliştirmek için tüm fırsatları araştırıp, takip etmektedirler.
Yeni işçi sınıfı, bağlılığı (Commitment), aynı organizasyonda geçirdikleri sürenin ne kadar uzun olduğuyla ilişkilendirmeksizin, bulundukları organizasyona yaptıkları katkının bir derecesi olarak varsaymaktadırlar. Aynı zamanda, yeni işçi sınıfı, eğer başarılı olmak istiyorlarsa, iş değiştirmenin, kariyerlerinde ilerlemek için olumlu bir davranış olduğuna inanmaktadır.
Dikkat edilirse, yeni ortaya çıkan çalışan sınıfın, iş ilişkisi algısında, sadakatten bağlılığa doğru bir geçiş yaşanmaktadır. Her ne kadar sadakat ve bağlılık birbirine benzer kavramlarsa da her zaman aynı şeyi ifade etmezler.
Bağlılık ve sadakat arasındaki ortak nokta, her ikisinin de bir nesne veya organizasyona aidiyet duygusu içermesidir. Buradaki önemli ayrım, sadakatin bağlılıktan daha güçlü ve tek yönlü olmasıdır. “Bir şeye sadakat gösteren bir kişi mutlak suretle bundan bir karşılık görmeyebilir. Bu anlamda sadakat güç ve itibarla ilişkilidir” (Zangaro, George A., “Organizational Commitment: A Concept Analiysis”, 2001: 18).
Diğer yandan, organizasyonel bağlılık, bireyin bulunduğu organizasyonda, kişisel amaç ve hedeflerini gerçekleştirmekle birlikte, menfaatleri korunduğu sürece bağlı kalmasını sağlayan bir faktör iken, organizasyonel sadakat, koşullar ne olursa olsun bireyin örgütten ayrılmayı düşünmediği bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla organizasyonel sadakat duygusu, bağlılık duygusuna göre daha güçlü bir duygu olarak tanımlanabilir.
Organizasyonel sadakatin uzun süreli bir ilişkinin sonucu olduğu ifade edilmektedir. Sadakat, bireyin organizasyonun amaçları ile kendini sürekli olarak özdeşleştirme istekliliğidir. (Harvey, Michael G. vd., “Inpatriate Managers: How to Increase the Probability of Success”, 1999: 68).
Organizasyonel bağlılık, akılcı gerekçeler ile davranışa dönüşürken, sadakat duygusu, çoğu zaman mantıksal bir çıkarım sonucu gerçekleşmez. Bireyin sadakat duygusu içinde bulunduğu organizasyonun değer ve ilkelerine koşulsuz inanması ve bu inancın gereği olarak sorgulama yapmaksızın aidiyet duymasını sağlar.
Çalışanla olan ilişkiyi organizasyonel bağlılık olarak tanımlayabiliriz. Literatüre baktığımızda, "Organizasyonel Bağlılık Teorisi", 1974 yılında Porter, Steers, Mowday ve Boulian tarafından geliştirilmiştir (Porter, L., Steers, R., Mowday, R., & Boulian, P., (1974)., "Organizational Commitment, Job Satisfaction, and Turnover Among Psychiatric Technicians"). Bu tarifin üç önemli bileşeni bulunmaktadır:
1991 yılında, Meyer ve Allen ise yukarıda ifade edilen bağlılık bileşenlerine üç yeni boyut ilave etmişlerdir (Meyer, J.P. & Allen, N.J., (1991)., "A Three-Component Conceptualization of Organizational Commitment"):
Duygusal Boyut: Çalışanın, organizasyon ve amaçlarıyla ilgili olarak, manevi bir bağlılık hissetmesi, kendi kimliği ile özdeşleştirmesi, katkıda bulunma isteği olarak tanımlanabilir.
Süreklilik Boyutu: Çalışanın, emeklilik vs. hakları, arkadaşlık ilişkileri veya o organizasyona mahsus bir takım değerlerle ilgili olarak, bulunduğu organizasyona yaptığı ve kendisiyle birlikte alıp götüremeyeceği yatırımlar nedeniyle aynı organizasyonda çalışmaya devam etme istediğidir.
Normatif Boyut: Organizasyona karşı hissettiği mesuliyet nedeniyle, söz konusu organizasyonda kalma isteğidir. Bu, işverene sadık kalınmalı şeklindeki öğretilere dayanan toplumsal beklentilerle veya aile değerleriyle açıklanabilir.
Söz konusu boyutların her biri bağlılığı kişinin psikolojik durumuyla ilişkilendirir.
İçinde yaşadığımız süreksizlik çağında, işletmelerin ayakta kalabilmeleri ve başarılı olabilmeleri için organizasyonel bağlılık asli unsurdur. Yönetim bilmi açısından, yeni ortaya çıkan işçi sınıfının, çalışma hayatı ile ilgili düşüncelerini tahlil ettiğimiz zaman farkında olmamız gerekenler:
1967 yılında İstanbul, Suadiye'de doğan Sn. Kartal, 1986 yılında Kartallar Endüstri Ürünleri ve Dış Tic. A.Ş.'de Yönetim Kurulu Üyesi olarak iş hayatına başlamıştır. Lisans eğitimini, 1990 yılında Marmara Üniversitesi, Maliye bölümünde tamamlamıştır. Ardından, İşletme, MBA ve Maliye anabilim dallarında olmak üzere üç farklı alanda yüksek lisans çalışmalarını, Marmara ve Galatasaray Üniversiteleri'nde de sırasıyla Profesyonel Bilgisayar Programcılığı ve Yönetim Bilişim Sistemleri üzerine sertifika programlarını tamamlamıştır.
1993 yılında Avusturalya, Brisbane, Bond Üniversitesi'nde lisan ve beşeri ilişkiler eğitimi almıştır. 1994-1995 yıllarında Ağrı'da, Maliye Subayı olarak, askerlik ödevini yerine getirmiştir. 1995-2008 yılları arasında orta ve büyük ölçekli, ulusal ve uluslararası şirketlerde profesyonel kariyerine devam etmiştir.
2009 yılından itibaren Rhode Island (ABD), Montfoort (Hollanda), Milano (İtalya), İstanbul (Türkiye) ve Hong Kong (Çin) ofislerinde faaliyet gösteren, Parallel Partners (ABD) ve FP Partners (İtalya) firmalarının Türkiye'deki iş ortağı olarak, "Uluslararası Pazarlama ve İş Geliştirme" konularında danışmanlık hizmeti vermektedir. Aynı zamanda, 2011 yılında, İstanbul, Haliç Üniversitesi'nde başladığı Genel İşletme konusundaki doktora çalışmasına da devam etmektedir.
Tufan KARACA ile
Yönetim Vizyonu
BÜYÜTEÇ
Destekçilerimize Teşekkürler
Kozyatağı Mahallesi Sarı Kanarya Sokak
Byofis No: 14 K:7 Kadıköy 34742 İstanbul
Telefon: 0216 906 00 42 | E-Posta: info@ kobitek.com
KOBITEK.COM, bir
TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.
2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.
Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz