Kobitek.com web sitesi, analitik ve kişiselleştirme dahil olmak üzere site işlevselliğini sağlamak ve reklam gösterimini optimize etmek için çerezler gibi verileri depolar.
bu yazıyı video olarak da izleyebilirsiniz
Akıllı şehirlerin temel unsurlarından biri, nesnelerin interneti (IoT) cihazları ve kameralarla donatılmış altyapılar aracılığıyla toplanan verilerdir. Sokak lambalarından trafik ışıklarına kadar şehirdeki her unsur, sensörlerle veri topluyor. Ancak bu veri toplama süreci, birey mahremiyetiyle ilgili ciddi endişeleri beraberinde getiriyor.
Örneğin, Çin’in Şenzhen şehri, vatandaşların davranışlarını izlemek için yüz tanıma teknolojisini yaygın bir şekilde kullanıyor. Trafik kurallarını ihlal eden yayalar, kameralar tarafından tespit edilip anında cezalandırılıyor. Bu uygulama, düzen ve güvenlik sağlama amacı taşısa da, bireylerin özgürlük alanlarını kısıtlıyor (Zhang & Zhou, 2020).
Kameralar ve sensörler yalnızca güvenlik amacıyla kullanılmıyor. Şehirlerdeki sensörler, bireylerin günlük hareketlerini, alışkanlıklarını ve hatta sosyal ilişkilerini bile analiz edebilir. Bu durum, insanların tamamen anonim kalma hakkını ortadan kaldırabilir. Avrupa Birliği'nin Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) gibi düzenlemeler, bu tür uygulamalara kısıtlamalar getirse de, dünya genelinde standartlaşma hala bir sorun.
Bu sistemlerin kullanılmasında etik sınırlar nerede çizilmeli? Örneğin, kameraların kamu güvenliği için mi yoksa politik bir kontrol aracı olarak mı kullanıldığına dair net bir ayrım yapılması gerekiyor.
Akıllı şehirler, her gün petabaytlarca veri üretir ve bu veri, şehir yönetiminde daha verimli kararlar almak için işlenir. Ancak bu süreç, etik ve şeffaflık sorunlarına kapı aralar.
Toplanan verilerin mülkiyeti, akıllı şehirlerde en önemli tartışma konularından biridir. Örneğin, özel şirketlerin sunduğu akıllı şehir çözümleri, bu verilerin kontrolünün kamu kurumlarından ziyade ticari şirketlerin eline geçmesine neden olabilir. Toronto’daki Sidewalk Labs projesi, bu duruma iyi bir örnek teşkil eder. Google’ın ana şirketi Alphabet tarafından yönetilen bu proje, veri toplama yöntemleri konusunda halktan gelen tepkiler nedeniyle iptal edilmiştir (Goodman & Powles, 2019).
Akıllı şehir projelerinde, veri toplama süreçleri genellikle yeterince şeffaf değildir. Vatandaşlar, hangi verilerinin toplandığını, nasıl saklandığını ve kimlerle paylaşıldığını bilmemektedir. Bu durum, hem güven kaybına hem de toplumsal huzursuzluğa yol açabilir.
Akıllı şehirlerde kullanılan yapay zekâ sistemleri, algoritmalarda yerleşik önyargılardan etkilenebilir. Örneğin, bazı güvenlik sistemleri, belirli grupları veya bölgeleri hedef alabilir. Bu durum, ayrımcılığa ve toplumsal eşitsizliklere neden olabilir (Noble, 2018).
Akıllı şehirler, hem kamu kurumları hem de özel şirketler tarafından yönetilen karmaşık sistemlerden oluşur. Bu durum, şehir yönetiminde kontrolün kimin elinde olduğu sorusunu gündeme getirir.
Bazı akıllı şehir projeleri, şehirdeki tüm süreçleri tek bir merkezden yönetmeyi hedefler. Bu, karar alma süreçlerini hızlandırsa da, büyük bir gücün tek bir otoriteye verilmesi riskini taşır. Örneğin, Moskova’nın şehir gözetim sistemi, milyonlarca kameradan alınan verileri tek bir merkezde toplar ve analiz eder. Bu sistemin kötüye kullanılması, bireysel hakların ciddi şekilde ihlal edilmesine neden olabilir (Digital Rights Watch, 2021).
Akıllı şehir projelerinde özel şirketlerin rolü giderek artıyor. Bu durum, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine ve veri üzerinde ticari kontrol sağlanmasına yol açabilir. Örneğin, IBM ve Cisco gibi teknoloji devleri, akıllı şehir projelerine büyük yatırımlar yapıyor. Ancak bu şirketlerin kar odaklı çalışmaları, vatandaş haklarını ikinci plana atabilir.
Akıllı şehirlerdeki karar alma süreçlerinin, vatandaşların görüşlerini ve katılımını yeterince dikkate almadığı sıkça eleştirilmektedir. Oysa şehir sakinlerinin ihtiyaç ve öncelikleri, bu süreçlerin merkezinde olmalıdır. Demokratik katılımın olmadığı bir şehir yönetimi, toplumsal huzursuzlukları artırabilir.
Akıllı şehirler, birçok avantaj sunmasına rağmen, etik ve mahremiyet sorunları göz ardı edildiğinde bir distopyaya dönüşebilir. Kameralarla donatılmış şehirlerde bireysel özgürlükler tehdit altında olabilir, veri odaklı sistemler toplumsal eşitsizlikleri artırabilir ve kontrol mekanizmalarının şeffaf olmaması güvensizliğe yol açabilir.
Bu sorunların çözümü, düzenlemeler, şeffaf veri politikaları ve etik çerçevelerle mümkün olabilir. Aynı zamanda, vatandaşların bu projelere aktif olarak dahil edilmesi, akıllı şehirlerin daha adil ve insan odaklı bir şekilde yönetilmesini sağlayabilir. Geleceğin şehirlerini sadece teknolojiyle değil, etik değerlerle de inşa etmek zorundayız.
Kaynakça:
Tufan KARACA ile
Yönetim Vizyonu
BÜYÜTEÇ
Destekçilerimize Teşekkürler
Kozyatağı Mahallesi Sarı Kanarya Sokak
Byofis No: 14 K:7 Kadıköy 34742 İstanbul
Telefon: 0216 906 00 42 | E-Posta: info@ kobitek.com
KOBITEK.COM, bir
TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.
2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.
Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz