Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
American High School’daki lise eğitimimden sonra üniversite eğitimimi University of Maryland ve Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladım. Sonrasında devam eden süreç ile birlikte kendimi pazarlama sektörünün içinde buldum. Uzun yıllar Pizza Hut, SAS, Coca-Cola, Doğan Burda Rizzoli ve Microsoft gibi uluslararası şirketlerde pazarlama üzerine profesyonel yöneticilik yaptım. Farkı sektörlerde, çok farklı kültürlerde yetiştim.
Kendi işinizi yapmaya nasıl karar verdiniz? Bunu yapmaya karar verirken kimden destek aldınız?
005 senesinden beri yabancı ortağımla uluslararası bir danışmanlık şirketim var, değişim yönetimi, pazarlama ve marka konularında daha çok yurtdışındaki şirketlere hizmet veriyoruz. Bu arada YPO adlı uluslararası işadamları organizasyonu içinde eğitmenlik ve koçluk da yapıyorum. Tüm bu süre içerisinde psikoloji, mitoloji, farklı inanç felsefeleri ise hobi olarak ilgilenip araştırdığım konular arasındaydı. Kişinin içsel gelişimi ve potansiyelini gerçekleştirmesi beni çok heyecanlandırıyor. Tüm bunları sentezleyerek 2007 yılında dünyanın ilk tılsım mücevher markası olan Bee Goddess’ı hayata geçirdim.
Ne üzerine bir iş yapıyorsunuz? Başka iş fikirleri varken neden bu işi yapmaya karar verdiniz?
Bee Goddess markası altında hayata geçirdiğim takı tasarımları, Dünyada ilk kez farklı medeniyetlerden gelen 12 özel sembolü pırlanta, altın kolye ve kol düğmeleri ile Anadolu’nun arı tanrıçasının kovanında topladı ve Dünyaya açtı. Bee Goddess kendi içindeki ışığı yaymak, yeniden doğmak ve kalbinin sesini daha fazla duymak isteyenler için yaratılmış bir marka ve oluşum sürecindeki ana çıkış noktası, mücevherin dünyada ilk kez ‘bir statü sembolü olarak değil, ruhun sembolü olarak değerlendirilmesi gerekliliği”dir. Bence gerçek değer; elmasın karatlarında değil, bizim kalbimizde. Lüks kavramının aydınlanması gerek. Özünde evrensel değerlerle yerel değerleri buluşturan Bee Goddess, ilhamını ise mitolojideki tüm tanrıçaların tanrıçası olarak bilinen Çatalhöyük’ün Arı Tanrıçası’ndan alıyor. Arı tanrıçanın 10,000 yıllık bir tarihi var. Artemis, arı tanrıça yani ana tanrıça tüm kadınların ve tüm anaların en yüce potansiyelini temsil ediyor. Bu sembol, dişi enerjinin yani ana enerjisinin temsili. Bizim markamız yani Arı Tanrıça, kadın ruhunun genlerine işlenmiş olan yaratıcılık anlamına gelen doğurganlık ve üretkenlik, bereket, uyum, şefkat, sevgi, bütünlük değerlerinin kişisel veya toplumsal boyuttaki “farkındalığını” arttırmak üzerine kurulu. Kendi içimdeki kahramanı, tanrıçayı yani yaratıcı dişi enerjiyi bulmaya giden bir yolculuk Bee Goddess... Ben buldum ve herkes bulsun istedim.
Bu işi yaparken ne tip sıkıntılarla karşılaştınız ve bunları nasıl aştınız? Sizce kendi işinizi kurarken nelere dikkat etmek gerekiyor? Hangi konularda bilgi sahibi olmak gerekiyor?
Bu projeyi hayata geçirmeye karar vermemde beni harekete geçiren en önemli etken, ayrımcılık yerine bütünlüğü vurgulamak – önce kendi içimizdeki parçaları bütünleştirmek, sonra da diğerleriyle ve içinde yaşadığımız doğa ile daha bağlantılı hale getirmekti. Bunu gerçekleştirebilmek için de ekonominin kurallarını kullanmaya karar verdim. Çünkü markaların kişisel ve toplumsal evrimde sürekli verdikleri mesajlarla, oynadıkları rol ve sorumlulukları çok önemli. Maalesef, ekonomik sistem, bütün markaların sürekli olarak eksiklerimizi hatırlatarak ve bize kendi değerlerini aktarmaya çalışarak pazarlanması üzerine kurulu – yani, bize ‘daha iyi’ olacağımızı söyleyerek bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Bu da insanları sonsuz bir arayış ve mutsuzluğa yöneltiyor. Maddi zenginlik manevi açlığı beraberinde getiriyor.
Hepimiz bir şekilde hipnotize ediliyoruz. Hep ‘daha fazla’nın arayışının sonucunda kendimize, birbirimize ve içinde yaşadığımız dünyaya zarar veriyoruz. Kişiye kendi tamlığını ve mükemmelliğini hatırlatan, içindeki potansiyelini gerçekleştirmesi gerektiğini söyleyen bir marka yok. Bu yüzden, Bee Goddess’i, anaerkil felsefesi, mitoloji, hikaye, sihir ve sembolizmi sentezleyerek, kişiye ‘sen tamsın ve olduğun gibi mükemmelsin’ diyen, ona eşsizliğini ve içindeki yaratıcı gücü hatırlatan bir marka olarak yapılandırdım.
Bee Goddess yeni bir kategori başlattı. Kuyumcu değil, tasarımcı değil, felsefesi ve hikayesiyle var olan ilk ’tılsım mücevher’ markası. Başarılı bir marka olabilmek için sadece hikaye ve ruh yetmiyor; ayrıca, gerçeklik ve kalitenin yanı sıra hem yakın çevreye hem de tüm dünyaya karşı duyarlı olmak gerekiyor. Tüm bunların yanısıra uzun seneler kurumsal hayatta varolduktan sonra kişinin kendini bir girişimci olarak yeniden doğurması başlı başına bir süreç. Ama hayat bir tekamül yolculuğu ve kalbimizin en saf arzularının eninde sonunda başarıyoruz.
İş hayatında kadın olarak yer almanın zorlukları var mı sizce? Varsa nelerdir?
Bence iş hayatında kadın erkek ayrımı yok. Zorluklar tüm iş insanları için geçerli.
Yaptığınız işten istediğiniz sonuçları alabildiniz mi? İleriye yönelik koyduğunuz hedefler nelerdir?
Herkesin hayallerinin peşinden koşması gerektiğini düşünüyorum ki ben de Bee Goddess ile en büyük hayalimi gerçekleştirdim diyebilirim. En-Nur’da her şeyi yaratan ve aydınlatan aşkın ilahi ışığını keşfettim. Atlas Felek’te gezegenler yolu ile temsil edilen evrenin farklı enerjilerini ve bunların işleyiş biçimini kavradım. 7 taçyapraklı Sufi gülü olarak bilinen Rosa Mundi ise kalp gözünü aşka açmak isteyenler için. En yeni koleksiyonum Secret Garden’da ise yeryüzü ve gökyüzü sembolleri ile doğanın sembolizmi yer alıyor. Aslında bizim şu an içinde bulunduğumuz çağa kadar İnsanlık tarih boyunca, doğa ile çok daha fazla iç içeymiş, şüphesiz doğayı bizden çok daha fazla gözlemliyorlarmış.
Eskinin insanı doğanın sadece fiziksel hediyelerini değil ruhsal bilgeliğini de içine alarak hayatı bir ritüel şeklinde kutluyormuş. Sonuçta doğanın içinde yaşıyoruz. Ondan besleniyoruz, ama çoğumuz ona kör gözlerle bakıyoruz. Onun içindeki zenginliklerden uzağız. Doğanın zenginlikleri bizim zenginliklerimiz. Onun ışığı bizim ışığımız. Doğadan uzaklaştıkça kendi doğamızdan da uzaklaşıyoruz. Doğayı keşfettikçe kendi doğamızı da keşfediyoruz. Gül, lotus, orkide, müge, iris, lale, amber, manolya ve daha birçoğu… Gezegenler, kuşlar, şimşek, ağaçlar, çiçekler yeryüzünde bize bilgeliklerini aktarmak üzere her an bizimle iletişimde. Bende herbirinin ruhunu en değerli taşlarla süsleyerek bugünün insanına hediye ediyorum. Tüm bunları düşününce ileriye dönük en büyük hedefimiz ise Bee Goddess’ın bir dünya markası olmasıdır.
Kendi işini yapmak isteyen kadınlara neler tavsiye edersiniz?
Bee Goddess’in girişimcilik hikayesi halen bir başarı hikayesi olarak birçok ekonomi dergisinde girişimcilere ilham veriyor diyebiliriz. Bu noktada herkesin kendi hayallerinin peşinde koşması aslında yaratıcılığı tetikleyen en büyük unsur. Yaratıcılığınızı doğru bir biçimde kullanmak ise birey olarak sizi girişimcilik alanında kazanılacak kurumsal başarılara kadar ulaştırabilir. Yaratıcılığın kaynağı niyetimiz. İnsan hayatı çok kıymetli, birşeyi yapıyorsak neden yapıyorum diye sorgulamılıyız – o şey bizim değerlerimizi ve hayata vermek istediklerimizi yansıtmalı. İnsan ancak aradığı şeyi bulur ve onu paylaşır. İş hayatındaki kadınlara en büyük tavsiyem kendilerinin ve içlerindeki dişil gücün farkında olmaları. Dişil gücün en büyük farkı yapıcı olması, yaratan, besleyen ve büyüten olması. Kadın iş hayatında erkeğe benzememeli, kadınsıl değerlerin günümüz iş hayatına katacağı büyük bir ışık var. Yardımlaşma, farklılığa karşı bütünlük gibi değerler hep kadınlıra özgü değerler.
Konuyla ilgili sizden fikir almak isteyenlerin size ulaşabileceği bir e-posta adresi veya veya yaptığınız işle ilgili bilgi almak isteyenlerin girebileceği bir web sayfası var mı?
Markamız ve markamız ile ilgili merak edilen her detayı
www.beegoddess.com’da tasarım severler ile paylaşıyoruz.Ayrıca
hello@beegoddess.com üzerinden de bize ulaşılabilir.