Kobitek.com web sitesi, analitik ve kişiselleştirme dahil olmak üzere site işlevselliğini sağlamak ve reklam gösterimini optimize etmek için çerezler gibi verileri depolar.
Peki ne kadar iyi tanımlanabilmiş aile şirketlerinin karşı karşıya kaldıkları problemler ve hangi çözüm önerileri var, uygulanabilir ve hayatın gerçeklerine ters düşmeyen? Dilim döndüğünce, elim elverdiğince paylaşmak isterim düşüncelerimi, yaşadıklarım ve dağarcığımdakiler doğrultusunda.
Aslında aile şirketlerinin cazibesini arttıran hususlar çok açık; servet ailenin tasarrufunda ise yönetilmesi daha kolaydır, iş dünyasında tanınan bir ailenin ferdi olmak büyük saygınlık kazandırır, şirketi kaybederseniz toplumda statü de kaybedersiniz, aile üyeleri güçlü bir yapıya ait olmanın rahatlığını ve güvenini hissederler, aile içinde çekişmeler olsa da, aynı zamanda büyük de bir destek vardır üyelerine, çoğu zaman köklü bir geleneğin temsilcileridir aile üyeleri, şirketi bugünlere getirmek için verilen mücadele büyük bir kültürel ve duygusal miras oluşturmuştur, şirket dedelerinden ya da en azından babalarından kendilerine kalmış bir bebektir, kendilerinin onu koruyup kollaması gerekmektedir gibi duygusal, psikolojik, kültürel, maddi, içiçe geçmiş onlarca fayda ve bağ. Bu kadar fayda ve bağa rağmen neden satılıyorlar, el değiştiriyorlar ya da ölüme terkediliyorlar aile şirketleri, üstelik çoğu zaman mali durumları çok umutsuz olmasa da?
El-cevap : Aile üyelerinin oluşan yönetim problemlerini çözememeleri, aile içi çekişmeler ile başa çıkamamaları. Yoksa çoğunlukla düşünüldüğü gibi yeni nesillerin işe ve şirketin faaliyet alanlarına karşı ilgilerini kaybetmiş olmaları değil ana sebep.
1- Yönetim ve icra kurullarının yapısı: Aile şirketlerinde yönetim ve icra kurullarının profesyonellik seviyesi genelde bir soru işareti. Her ne kadar son yıllarda bu konuda çok mesafe katedilmiş ise de hala en temel sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Değer üreten kurullara sahip olmadan rekabetle başa çıkabilmek kolay değil. Kurullar sadece şirketi kontrol etmek için var olmazlar, asıl fonksiyonları değer katmaları, yöneticilerin önüne farklı bakış açıları, alternatifler ve değer çekirdekleri atmalarıdır.
2- Nesiller arası farklılıklar: Tecrübelerim ve okuduklarım “üçüncü nesli” işaret ediyor bana, en kırılgan ve tehlikeli nesil olarak. Birinci nesil kuruyor, ikinci nesil bu mirasın hakkını vermeye çalışıp genelde başarılı oluyor, üçüncü nesil ise kendilerine kadar gelenin büyüsüne kapılıp, kendini beğenmişliğe, pasifliğe ve vurdumduymazlığa yuvarlanıyor, işin ve o günün iş dünyası gereklerinin farkında olmuyor, olsa da bunlara adapte olamıyor. Bu safhada ölüm oranları çok yüksek. Üçüncü nesil kazasız belasız atlanabilirse, dördüncü neslin profesyonelleşme yolunda çok vurucu, ciddi dönüşümleri başarabilmesi gerek. Pek çok sektörde iş yapış mantığı değiştiği halde, aileler buna adapte olamıyorlar.
3- CEO’ nun / Genel Müdür’ ün seçilmesi: Her CEO’ nun yönettiği şirketle ilgili bir yol haritası var elbette. Aile bireyleri “Doğru mu yapıyoruz acaba? Rotamız ve konsantrasyon alanlarımız doğru mu?” sorusunu çeşitli sebeplerden dolayı kolaylıkla sorup, rotayı düzeltemiyorlar genellikle. Oysa dışarıdan gelen profesyonellerin zor soruları sorup, doğru rotaları bulma ihtimalleri çok daha yüksek. “Şirket gelecek liderini nasıl seçecek?” sorusunun cevabı aslında basit: Aile bireylerinin, yönetimin ve hissedarların rolünü ayrıştırmayı başardığımızda geriye tek bir seçim kriteri manzumesi kalıyor; beceri, yetkinlik, donanım.
4- Aile bireylerinin içiçe geçmiş rolleri: Üç temel rol vardır değil mi? Hissedarlık ( ya da en azından aile üyeliği ) – Yönetim / İcra Kurulu üyelikleri – Yöneticilik. Tanıdığım aile şirketlerinin çoğunda pekçok aile bireyi bu rollerin tamamını üstlenmiş durumda. Halbuki bu rollerin herbirinin doğasında diğerleri ile çelişen, zıtlaşan nüanslar var. Aile bireylerinin duygusal tarafı işin içine girdikçe bu içiçe geçmiş roller şirketin yönetilmesinde büyük engeller oluşturuyor. Konu ne olursa olsun, bireyler arasındaki en ufak bir ihtilaf, büyük çatlaklara hatta ayrılıklara yol açıyor.
5- Sürekli büyüyen nakit karadeliklerinde ısrarcı olma: Bu ölümcül problemin kökeninde “Biz bu işi bugüne kadar hep böyle yaptık, bu sektördeki şirket bizim ilk evladımız, bu sektörden çıkarsak bütün itibarımızı kaybederiz” önyargı ve düşünceleri yatıyor. Halbuki bir sektördeki şirketimiz sürekli para kaybediyor ve bu kaybı başka alanlardaki işlerimizden karşılıyorsak zaten yanlış yoldayız, bir de aile şirketi isek iyice yanlış yoldayız. Çünkü bir süre sonra kaçınılmaz olarak yatırımcılara kapımızı açacak ve kontrolün bir kısmını kaybedeceğiz. Maalesef zamanla hissedarların / aile bireylerinin işi algılayışı ile işin realitesi arasındaki makas iyice açılıyor. Alınan kararlardaki duygusallık miktarı arttıkça bu makasın verdiği zarar da büyümeye devam ediyor.
Peki bu problemlerin çözümleri, çareleri nelerdir? En kritik soru bu olsa gerek. İşte önerilerim:
a- Aile anayasası: Günümüzde ciddi bir akım halinde, bence de birincil ve en önemli çözüm yolu. Bu yazılı anayasanın;
(i)- Hissedarların hak ve sorumlulukları,
(ii)- Şirketin gitmek istediği nokta ve stratejileri,
(iii)- Şirketin yönetim mekanizmaları, yönetim ve icra kurullarının seçilme prosedürleri, kurul üyelerinin nitelikleri, CEO atanması süreci, CEO’ dan beklentiler ve yetkinlikler,
(iv)- Aile üyelerinin ve hissedarların ücretlendirilmesi, kâr payı dağıtımı politikaları,
gibi hususları netleştirmesi şart.
b- Daha genç ve yeni nesillerin sürekli bir teknik ve yönetim felsefesi eğitimine tabi tutulması: Şu sorular, yeterli ve geleceğe hizmet edecek bir eğitimin sağlanması için kritik;
c- Aile bireylerinin kariyerlerinin ilk safhalarını başka şirketlerde geçirmelerinin sağlanması: Aile bireylerine şirket içinden eleştirinin gelmesi zor maalesef, kendilerine aşırı bir saygı duyuluyor ve yaptıkları yanlışların, aldıkları hatalı kararların sonuçları çok da yüzlerine vurulmuyor. Bu durum yeni mezun veya kariyerinin daha başlarındaki aile bireylerinin gelişimi önündeki en büyük engellerden. Yaptıkları hataların organizasyon içinde başkalarınca kapatılıp, halının altına süpürülmesindense, kendilerini başka şirketlerde ispat etmeleri, bu ispattan sonra aile şirketlerine katılımları hem şahısları hem de aile şirketleri için en iyi seçenek.
d- Şirket dışı bağımsız danışmanlık / yol göstericilik / akil adamlık hizmetlerinden hakkıyla yararlanabilmek: Şirket içi kaynaklar yeterli değilse tespit edilen sorunların giderilmesinde; özellikle aile anayasası, kurumsallaşma, sağlıklı büyüme, kadroların ve organizasyon şemasının oluşumu vs. gibi hususlarda dışarıdan destek almak hem daha az maliyetli hem de çok daha az zaman ve enerji kaybettiriyor.
Aile şirketlerinin günümüzün fazlasıyla rekabetçi iş dünyasında ayakta kalabilmeleri zor ama imkansız değil. Bütün mesele pasif ve gelenekçi bir sahiplik olgusundan kurtulup, aktif ve profesyonel bir hissedarlık yapısına dönüşebilmekte. Bu dönüşüm; şirketlerin gideceği yönü doğru belirlemekten, aile üyeleri ile şirket ve faaliyet konusu arasındaki ilişkiyi daha sağlıklı zeminlere oturtmaktan geçiyor.
1969’ da İstanbul’ da doğdu.
1986’ da Üsküdar Cumhuriyet Lisesi’ nden Okul Birincisi olarak mezun oldu ve aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’ ne girdi.
1991’ de Boğaziçi Üniversitesi’ nden mezun oldu ve Tekfen Holding’e ait Mis Süt Sanayi A.Ş.’ de Bütçe Uzmanı olarak çalışmaya başladı.
1996’ da Bütçe Şefi ünvanı ile Mis Süt’ ten ayrılarak Pars/McCann Erickson Reklamcılık A.Ş.’ ye Bütçe & Raporlama Müdürü olarak katıldı. 7 şirketli bu yapıda 1999’ da Yardımcı Finans Direktörü, 2001’ de ise Mali & İdari İşler Direktörü oldu.
2006’ da gruptan ayrılırken, 7 şirketten oluşan, 400 milyon USD konsolide ciroya sahip bir yapının hem 25 kişilik kadroyu yöneten Mali & İdari İşler Direktörü hem de tüm grup şirketlerinde Yönetim Kurulu Üyesi idi. 2006 – 2007’ de Akademi Ofset Matbaacılık Sanayi & Ticaret A.Ş’ de grup Mali İşler Koordinatörlüğü, ardından da 2008 başına kadar MedicalPark Sağlık Hizmetleri A.Ş. – Bahçelievler Hastahanesi’ nde Mali & İdari İşler’ den sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevlerini yürüttü.
2008’ de katıldığı Bahadır İnşaat Mühendislik Taahhüt & Ticaret A.Ş.’ de hem 25 kişilik bir kadroyu ve 250 milyon USD’ lık bir ciroyu yöneten grup CFO’ su hem de 10’ a yakın grup şirketinde Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. 2011 Ağustos’ undan bu yana münferiden ve Lütfullah Kutlu Yönetim Danışmanlığı çatısı altında; mevcut yönetim problemlerinize ve doğmakta olan fırsatlara yönelik, hedefe odaklanmış, geleceğe bakan, finansal ve genel yönetim anlamındaki uzmanlık alanlarımızdan beslenen doğru formüller ve hızlı çözümler üretmektedir. Sağlıklı Büyüme, Kârlılık - Verimlilik ve Finansal Sürdürülebilirlik ana başlıkları altında 34 özel danışmanlığı şirketlerimizin kullanımına sunmakta, ayrıca Bağımsız Yönetim Kurulu Üyeliği, Koçluk ve Mentorluk hizmetleri vermektedir.
“İş İşten Geçmeden” kitabının yazarı olan ve İngilizce bilen Lütfullah Kutlu evli ve bir çocuk babasıdır.
Tufan KARACA ile
Yönetim Vizyonu
BÜYÜTEÇ
Destekçilerimize Teşekkürler
Kozyatağı Mahallesi Sarı Kanarya Sokak
Byofis No: 14 K:7 Kadıköy 34742 İstanbul
Telefon: 0216 906 00 42 | E-Posta: info@ kobitek.com
KOBITEK.COM, bir
TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.
2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.
Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz