Verimsizlik Yolsuzluktan Daha Kötü

Bu yazıyı paylaş
X It! LinkedIn Facebook
Verimsizlik Yolsuzluktan Daha Kötü

“İki şişe süt çalanla, iki şişe sütü sokağa döken arasında ne fark var?" Yolsuzluk gerçekten bir toplum kanseridir.

Ancak, yolsuzluktan elde edilenlerin bir kısmı da olsa topluma geri dönerken, verimsiz kullanılan kaynaklar toplum açısından da tamamen yitirilmiş demektir.

Dolayısıyla kamu kaynaklarını kullanırken yolsuzluk kadar önem verilmesi gereken bir başka konu daha var; o da, popülizm kaynaklı savurganlık. Devlet Planlama Teşkilatı’nın gerçekleştirdiği bir çalışmaya göre, 1980 ile 1996 arasındaki projelerin planlanan tamamlanma süreleri, 3.5 ila 5.5 yıldı. Oysa pratikte bu projeler 9-15 yıl arasında değişen sürelerde tamamlanabildi. 2000 yılı için planlanan 5 bin proje için bu yıl ayrılan kaynaklar göz önüne alınacak olursa, bunların 10 yıldan önce bitirilmesi mümkün değil.

Bu nedenle, sadece yolsuzlukların değil, verimsizliklerin de üzerine gitmeliyiz. Her ilde bir üniversite, her ilde bir havaalanı yapma çabası, hayali çok güzel. Ama kaynaklarımızı odaklı kullanmadığımız zaman, bunlardan uzun seneler yeterli verim alamadığımızı da unutmamamız gerekir.

Konuya özel sektör açısından yaklaştığımızda, verimliliğin katma değer için kaçınılmaz olduğu ortaya çıkıyor. Eskiden neredeyse sadece tarım ürünlerinde oluşan ihracatımız son dönemlerde %80’inden fazla bir oranda sanayii ürünlerinden oluşur hale geldi. Bu durum sevindirici olsa da, dikkat edilmesi gereken bir başka husus var: İhracatımızdan ne kadar katma değer elde ettiğimiz konusu.

Maalesef ihracat düzeyi ve kompozisyonundaki gelişmeleri katma değer elde etmede gösteremiyoruz. Katma değeri, ihracat için bize üretim tesisleri satan, marka ve teknoloji üreten veya ürünleri sattığımız ülkelerde dağıtım kanallarına sahip olanlar elde ediyor.

Dolayısıyla, üretim kalitesinde ulaştığımız düzeyi, yönetim kalitesi konusunda da yakalamalıyız. Bu nedenle toplumsal verimlilik düzeyimizi de artırmalıyız. ABD’de 1995’e kadar yılda yüzde 1.4 olarak seyreden verimlilik artışının, son yıllarda yüzde 2.9’lara çıktığı tespit edilmiş.

“Bu verimlilik artışındaki yükseliş nasıl gerçekleşiyor?” sorusunun cevabı ise ilginç:

1. Sürekli olarak yüzde 10’un üzerinde seyreden yatırım harcamaları

2. Ar-Ge ve teknoloji yatırımlarına verilen önem ve risk sermayesi ile yaratıcılığın finansmanı (“sermayenin demokratikleşmesi”)

3. Toplam Kalite Yönetimi ve sürekli iyileştirme

4. Çalışanlara yeteneklerini geliştirmek için yapılan eğitim yatırımları ve çalışanların yetkilendirilmeleri

5. Uluslararası yeteneklerin cezbedilmesi için uygun kültürel ve politik ortam


Türkiye’de verimlilik artışı sabit sermaye yatırımlarının yeniliği, toplam kalite çalışmalarının sürekliliği ve yeni, yeni başlayan araştırma ve geliştirme (Ar-ge) faaliyetlerine daha çok önem verilmesinden kaynaklanıyor.

Ancak, sermayenin demokratikleşmesi (yaratıcılığa yönelmesi) konusunda Türkiye’de önemli zaafiyet var. Özellikle devletin finans piyasalarından aldığı pay göz önüne alındığında bu durum kendisini iyice ortaya koyuyor. Yaratıcı beyinlerin ülkemize cezbedilmesi konusunda da önemli bir girişim yok. Halbuki, belki de ülkemizde verimlilik artışı için en etkin yollardan biri bu olabilir.

Ülkemizde bir zamanlar sadece üretebiliyor olmak önemli kazançlar sağlamak için yeterliyken, zaman içinde kalite ve verimlilik kavramları daha da çok önem taşımaya başladı. Belli standartlara uymayan ürünler ihracat şansı bulamadığından, kalite anlayışını benimsemeyen üretim tesisleri ölçek ekonomilerini de yakalamaktan uzak kaldılar. Diğer yandan, özellikle günümüzde kur konusunda ihracatçıların dile getirdiği rahatsızlık, aslında verimlilik konusunda yeterli hızda gelişme kaydedilemediğinin bir göstergesi. Ancak, “iş mükemmelliği” modelini benimsemiş ve sürekli olarak kullanan işletmelerde rekabet gücü kaybı olmadığı gibi sürekli olarak uluslararası pazarlarda gelişme kaydettikleri de gözleniyor. (Arçelik, Beko, Brisa, Beksa, Vitra gibi) Bu şirketlerin aynı zamanda Ulusal Kalite Ödülü sahibi olmaları hiç de tesadüf değil.

Bu nedenle, ülkemizde birinci önceliği verimlilik artışına ve yönetim kalitesini geliştirmeye vermeliyiz. Katma değer yaratabilmek, ülke refahını geliştirmek ve yaşam kalitemizi geliştirmek istiyorsak, öncelikle yönetim kalitesini geliştirmeliyiz.

Dr. Yılmaz Argüden

ARGE Danışmanlık A.Ş.
http://www.arge.com/


Kaynak: Dünya Gazetesi - 17.10.2003

ücretsiz üye olun

10530 kere okundu

Etiketler:

KOBİTEK - KOBİLERİN İŞ PORTALI

© 2001-2024

KOBITEK.COM, bir TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.

2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.

Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz