E-ticaret, Veriler ve Müşteri Odaklı Pazarlama

Bu yazıyı paylaş
X It! LinkedIn Facebook
E-ticaret, Veriler ve Müşteri Odaklı Pazarlama

Dijital dönüşüm adını verdiğimiz bir çağın içerisindeyiz. Büyük işletmelerden tutun, kobilere kadar her alanda bu dönüşümün getirilerine ve götürülerine yakından şahit oluyoruz.

Dönüşümün bir parçası olabilmek için mutlaka e-ticaret yapmalısınız demiyoruz; bu biraz yanlış anlaşılıyor. Ancak bu konuya başka bir yazıda değinmek istiyorum. Bugün ise biraz e-ticaretin evrildiği son halinden bahsedelim. Birazdan yazacaklarımı birçok sektör çalışanı dile getirmeyecektir emin olun. Arkanıza yaslanın, bir çay/kahve alın; başlıyoruz.

Dijital dünyada ürün satışı yapma modası o kadar hızlı girdi ki hayatımıza, bugün bile hala “E-ticarete başlasak mı?” diye düşünenler için klasik e-ticaret anlayışında bir gelecek kalmadığının farkında değiliz gibi geliyor. Şimdi bakın, artık e-ticaret mağazası açmak çok çok kolay bir hale geldi ve hatta elinizde, stoğunuzda hiç ürün olmasa bile online olarak ürün satma imkanınız var. Mevcut teknoloji, bu imkanı sizlere sunuyor. Bizim ülkemizde de yaratıcı işler yapmak adına “neredeyse” hiç emsal olmadığı için, kısa yoldan “Onlar bu işten çok para kazanıyor, biz de yaparız” mantığıyla dakikalar içerisinde bir online mağaza açan “kategori işgalcileri” ile dolup taştık.

İrdelesek marka/online mağaza tarafında birçok absürt gerçekle karşılaşırız ama niyetim bir şekilde sektöre giriş yapmış ya da bunu denemiş kişileri eleştirmek değil. Çok daha reel, bugünün ve yarının e-ticaret ekosisteminde var olan bir durumu irdeleyelim biz; tüketici davranışlarını.

Artık Tüketici, Kendisine Sunulanla Yetinmiyor

Türkiye’de e-ticaret mağazaları birer birer açılmaya başladığında, o dönemde mevcut teknolojinin sunduğu olanaklar belli idi. Olanakların yanı sıra, daha önce dijital dikeyinde hiç deneyimi olmayan firmaların da aslında online mağaza üzerinde tüketicilere neler sunacağı/sunması gerektiği biraz muamma idi diyebiliriz. Neticede yepyeni bir dünya keşfediliyor ve kendi kuralları, kendi dinamikleri yazılıyordu. Siteye ürünlerini koy, alan alır, almayan almaz gibi bir yaklaşım vardı. Tabii büyük firmaları tenzih ediyorum; yurtdışında bu işler nasıl yapılıyor, süreç nasıl ilerliyor ya da pazarlama faaliyetlerine nereden başlanıyor gibi birçok sorunun cevabını arayan markalar elbette vardı. Netice itibariyle ülkemizde uzunca bir dönem, birkaç kategoride ürünleri sergileyip “Satın Al”, “Sepete Ekle” butonlarını siteye koymanız e-ticaret yapmanız için yeterli olabiliyordu.

Ancak, zaman içerisinde e-ticaret siteleri ciddi bir hızla arttı ve tüketiciler için seçim yapmak da giderek zorlaşır bir hale geldi. Farklı mağazalarda, farklı fiyatlarla benzer ürünler ya da yakın fiyatlarla aynı ürünler olması, tüketicinin farklı beklentilerinin de tatmin olması gerekliliğini ortaya çıkardı. Bazen basit düşünmek hayat kurtarır, basit düşünelim. Online/offline hiç fark etmez; hepimizin ortak gayesi tüketiciyi ikna etmek ve neticede kendisine satış yapmak. Seçeneklerin artması, sunulan ürünlerin artması, mağazaların artması, güvenilir/güvenilmez kaygısı gibi birçok kritere bağlı olarak, online mağazaya gelen müşterinin ikna olması giderek zorlaştı.

O’na Küçük Sürprizler Yapın!

Hayır, klişe bir cümle kurmadım. “O” diye bahsetmemin özel olarak bir nedeni var. O, yani tüketici (müşteri adayı), bugün boyutları inanılmaz seviyelere çıkan bir içerik denizinde daimi bir “content” bombardımanına tutuluyor.

Tanıtım SMS’leri, firmalardan gelen mailler, internette her adımında çıkan reklamlar, haber okurkan araya giren pop-up pencereler derken, tüketicinin takip mekanizmasının bir noktada kırıldığını görebiliyoruz. Düşünsenize, bir firma 100.000 abonesine e-posta ile bir kampanya maili gönderiyor ancak bu kampanyayı bekleyen, ihtiyaç duyan kişi sayısı belki de sadece 20 – 50 kişi kadar. Geriye kalan o kadar insan, günde en az 5 tane aldığı, çoğunu “Spam” kutusunda bıraktığı maillerden bir tanesini daha almış oluyor sadece.

Gelelim sadede; yazının başlığını oluşturan “veri” ve “müşteri odaklı” kavramlarına. E-ticaret’in bugün geldiği son nokta, artık “neredeyse” kişiye özel çalışmalar yapmaktan geçiyor. Örneğin, geçen ay sizden alışveriş yapan müşterilerinize bu ay hangi ürünlerde indirim sunmanın mantıklı olacağını bilmek ve uygulamak zorundasınız; herkese standart mail gönderme devri kapandı. Şık bir etek alan kadın üyelerinize, diğer ay yeniden etek göndermek yerine daha önce aldığı eteğe çok yakışacak bir ayakkabıyı sunmak çok daha isabetli olacaktır –ki bu durumda müşteriniz de onu düşündüğünüzü ve ona özel bir çalışma yaptığınızı hissedecektir.

İşte bu noktada da devreye “veri” giriyor. Müşterileriniz ve sitenizdeki tüm davranışları (mesela son alışveriş tarihi, kullandığı indirim oranları, daha çok zaman geçirdiği kategoriler, satın almaktan vazgeçtiği ürünler gibi) aslında birer veri, yani data ve bu verileri mantıklı bir segmentasyona göre ayırdığınızda çok daha isabetli, daha kişiselleştirilmiş bir pazarlama ve reklam çalışması yürütebilirsiniz.

“Bilgi, güçtür” demiş Francis Bacon. Tüketiciler hakkında ne kadar bilgiye sahipse, bir pazarlamacı da o kadar güçlüdür.

ücretsiz üye olun

8242 kere okundu

Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi mezunu olan yazar, uzun zamandır dijital pazarlama, dijital iş geliştirme ve e-ticaret alanlarında hizmet ve danışmanlık sunuyor. 

Inspirative Digital ajans kurucusu.







KOBİTEK - KOBİLERİN İŞ PORTALI
© 2001-2024

Facebook LinkedIn

KOBITEK.COM, bir TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.

2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.

Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz