Deloitte Türkiye Ekonomi Danışmanı Dr. Murat Üçer tarafından hazırlanan “Soru ve cevaplarla Dünya ve Türkiye ekonomisi: Neredeyiz? Nereye gidiyoruz?” raporu yayınlandı. Raporda, dünya ekonomisini ilgilendiren temel gözlemlerin yanında büyüme politikası, özel sektördeki kırılganlıklar, işsizlik, cari açık, enflasyon ve kur politikaları ile ilgili gerçekleşmeler ve öngörüler değerlendirildi.
Deloitte Türkiye CEO’su Hüseyin Gürer konuya ilişkin görüşlerini şu şekilde ifade etti: “2013 yılı ve 2014 yılının geride bıraktığımız kısmına baktığımız zaman, hem dünya hem de Türkiye ekonomisinin çalkantılı sularda ilerlemeye devam ettiğini görüyoruz. Avrupa’da ‘düşük enflasyon’ hatta deflasyon riski en çok konuşulan konuların başında yer alıyor. ABD tarafında ise, ekonomi göreceli olarak sağlıklı bir görünüm çiziyor ve aşırı gevşek para politikasından ‘çıkış’ planı neredeyse takvime göre ilerliyor. Gelişmekte Olan Ekonomiler ise son dönemde görülen rahatlamaya rağmen, yeni bir büyüme trendi bulmakta zorlanıyor. Özetle, dünya ekonomisinde iyileşme bir yandan devam etse de halen çok hassas, risklerle dolu bir dengede ilerliyoruz.”
Türkiye tarafına baktığımızda ise ekonomik görünümün karmaşık olduğunu belirten Hüseyin Gürer, büyümenin hızı oldukça yavaş bir seyir izliyor olsa da, hızın halen artı seviyelerde gerçekleştiğine dikkat çekti. Türkiye olarak kırılganlıkların birçok açıdan halen devam ettiğinin altını çizen Gürer, yapısal reformlara odaklanarak ekonomide sürdürülebilir büyüme elde edilebileceğini vurguladı.
Nisan ayı başında yayınlanan IMF’nin Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’na göre küresel ekonominin 2014 yılında %3,6; 2015 yılında ise %3,9 oranında büyüyeceği öngörülüyor. Ancak dünya ekonomisinde büyümenin halen istenen düzeyde ve güçte olmadığı vurgulanıyor.
Son yılların aksine bu yıl toparlanmada gelişmiş ülkeler ön plana çıkarken, gelişmekte olan ekonomilerde ivme kaybı görülüyor; yine de gelir düzeyleri ve yapısal özellikleri göz önünde bulundurulduğunda büyümenin gelişmekte olan ülkelerden, özellikle de Asya ekonomilerinde, daha yüksek olduğu gözlemleniyor.
Raporda aynı zamanda “Kırılgan Beşli” (Brezilya, Endonezya, Güney Afrika, Hindistan ve Türkiye) ve daha genel olarak Gelişmekte Olan Ekonomiler ile ilgili sorular ele alınıyor. Rapora göre, bu ülkelerde olumlu bir hava yaşandığı; ancak hemen hemen tüm koşulların artık değiştiği ve yaşanan havanın kalıcı olarak olumlu bir trende döndüğü anlamına gelmediği ifade ediliyor. Bu açıdan bakıldığında gelişmekte olan ekonomiler arasında “ayrışma” olmasının (eskisi gibi tek bir grup olarak değerlendirilmek yerine temel değişkenler ve faktörler bazında analizlerin rağbet kazanması) önümüzdeki dönem için kaçınılmaz olacağı belirtiliyor.
Rapora göre, Türkiye ekonomisini yılın ilk yarısında durgun, ikinci yarısında ise hafif canlanan bir ortam bekliyor. Ancak özel sektörde kırılganlıkların devam ettiği belirtilen raporda, son 10 yılda özellikle global kriz sonrası dönemde yaşanan bolluğun sonucu olarak ortaya çıkan büyüme modelinin devam etmesinin bir çok gözlemcinin de vurguladığı gibi zor gözüktüğü de ifade ediliyor.
Türkiye’de işsizlik oranlarına bakıldığı zaman ise (mevsimsel etkilerden arındırılmış olarak) Ekim 2013’de başlayan düşüş trendinin sürdüğü görülüyor. Büyüme hızının yavaşlamasının istihdama etkisinin ise önümüzdeki dönemde ortaya çıkması bekleniyor. Ekonomide tahmin edilen büyüme hızında yavaşlama gerçekleşirse, işsizlik oranının artışa geçebileceği ifade ediliyor.
Önümüzdeki aylarda ithalatın düşmeye devam edeceği buna karşı ihracatın artacağı varsayımı ile cari açıktaki daralmanın sürmesi bekleniyor. Raporda, cari açığın yılı 44-45 milyar dolar ya da GSYH’ye oran ile %5,5 gibi bir seviyede bitireceği tahmin ediliyor. Ancak büyümenin %2-2,5 civarında olacağı bir senaryo da bile bu oranda gerçekleşecek bir açığın halen ciddi bir yapısal sorun teşkil edeceği ifade ediliyor.
Gıda fiyatlarının ve TL’deki zayıflamanın gecikmeli etkilerini değerlendiren Ekonomik Görünüm Raporu, enflasyonun Nisan – Mayıs aylarında yükselişini sürdüreceğini ve yeniden çift haneli rakamlara ulaşabileceğini öngörüyor. Sonraki aylarda bir miktar gevşeme görülecek olsa da, yıl sonunda %8 gibi, Merkez Bankası hedefinden (%5) ve gerçekleşme tahmininden (Ocak Enflasyon Raporu’na göre %6,6) oldukça yüksek bir enflasyon ile karşı karşıya kalınması kaçınılmaz. Maliyet faktörleri, arz talep dengesi ve beklentiler göz önüne alındığında enflasyonun %5’e inmesinin zor olduğu da değerlendiriliyor.
KOBITEK.COM, bir
TEKNOART Bilişim Hizmetleri Limited Şirketi projesidir.
2001 yılından beri KOBİlere ücretsiz bilgi kaynağı olma hedefi ile, alanında uzman yazarlar tarafından sunulan özgün bir iceriğe sahiptir.
Tüm yazıların telif hakları KOBITEK.COM'a aittir. Alıntı yapılabilir, referans verilebilir, ancak yazarın kişisel bloğu dışında başka yerde yayınlanamaz
